KHK ile ihraç edilmeden önce Akhisar Orman İşletme Müdürlüğü'nde görev yapan Sibel Çelik, müfettişin kendisine,“LGBT Onur Haftası’nda, Facebook hesabımda LGBT bayrağını profil resmim yapmıştım; onu göstererek ‘Terör örgütü bayrağını profil resmi yapmışsın’ dediğini aktardı. 

6 Ocak'ta yayınlanan KHK ile ihraç edilmeden önce Akhisar Orman İşletme Müdürlüğü’nde görev yapan Sibel Çelik, Türkiye’nin ilk kadın muhafaza memurlarından biriydi. Yaklaşık bir yıl kadar önce hakkında yapılan şikayet üzerine iş yerine gelen müfettiş tarafından sosyal medyada paylaştığı LGBT bayrağından oturduğu mahalleye kadar, “Barış istediği” gibi sebepler gerekçe gösterilerek sorguya çekilen Çelik, ihraç edilmesine sebep olan suçlamaları ve bu süreçte neler yaşadığını anlattı.

Nuray Pehlivan'ın Gazete Duvar'da yer alan haberine göre çalıştığı yerde kadın olduğu için zorluklar yaşadığını, ama yine de keyifli bir işi olduğunu söyleyen Sibel Çelik: ‘’Akhisar’da 3-4 yıl boyunca muhafaza memurluğu yaptım. Çalıştığım yerde ilk kez bir kadın muhafız görüyorlardı. Bu yüzden çok sıkıntı yaşadım. Muhafaza memuru ile görüşmek isteyenler karşılarında bir kadın gördüklerinde küçümser gibi bakıyorlardı. Ama her şeye rağmen keyifli bir işim vardı. Ta ki iş yerime müfettiş gelene kadar’’, diyor.

“BUNLARI MI SAVUNUYORSUN SEN?”

2016 yılının Ekim ayında hakkında şikâyet olduğu gerekçesiyle işyerine gelen müfettiş tarafından 5 gün süresince ifadesi alınan Çelik, bu soruşturmadan birkaç ay sonra, 6 Ocak’ta yayınlanan KHK ile ihraç ediliyor.

Müfettişin kendisine sorduğu sorular karşısında hayrete düşen Çelik, o zamanlar yaşadığı diyaloğu şöyle anlatıyor:

“LGBT Onur Haftası’nda, Facebook hesabımda LGBT bayrağını profil resmim yapmıştım; onu göstererek ‘Terör örgütü bayrağını profil resmi yapmışsın’, dedi. Ben de ‘Eğer önyargısız yaklaşsaydınız oradaki moru, pembeyi, maviyi, o gökkuşağı renklerini görürdünüz’ dedim.

Bu kez LGBT’nin açılımını sordu, ben de söyledim ‘Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel’ diye. Sonra ‘Bunları mı savunuyorsun sen?’, dedi. ‘Evet, bu ülkede onlar cinsel yönelimlerinden dolayı varlık gösteremiyor, istedikleri işlerde çalışamıyor kendilerini ifade edemiyorlar, tabii ki savunurum’ dedim. ‘Heteroseksüeller nasıl yaşıyorsa onlar da öyle yaşamalı’ diye konuştum.”

“Muhafaza memuru olarak köylere araziye çıktığım zamanlarda ‘Kürt köylerine çok iyi davranıp, Türkleri geçip gidiyormuşsun’ dedi. Ben de ‘Benim çalıştığım yerde hiç Kürt köyü yok ve gittiğim köylerde de Kürt yok. Ben nasıl onlara iyi davranıyor olabilirim’ dedim.”

“SENİ TERÖR ÖRGÜTÜ OKUTMUŞ”

2013 yılında muhafaza memuru olarak çalıştığı sırada kendi imkanlarıyla sınava girerek Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazanan Çelik, bu süreçte yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Memleketimden dolayı okuyamadığım çok aşikârdır. Sınav sonucumu öğrenince Bölge Müdürü’nün yanına gittim ve üniversiteyi kazandığımı söyledim. Başta ‘Hayırlı uğurlu olsun kızım, ne kadar güzel, bizden böyle kazananlar olması çok güzel. 

Zaten sen İzmir’e bağlı oluyorsun, gidersin hem okulunda okursun hem de çalışırsın’ diyerek çok sıcak davrandı. Sonra sohbet ilerleyip memleket neresi diye sorunca ‘Dersim’ dedim. Bana baktı ve ‘’Genel Müdür, yani Ankara, böyle işlere hiç sıcak bakmıyor. Okumak isteyenler istifa etsinler, okusunlar’’ dedi. Söylediklerine itiraz edince de beni kovdu odasından. Sonrasında defalarca tayin dilekçesi yazdım, defalarca yanına gittim. Ama her defasında kötü muamele ile karşılaştım. Çevremdekiler bana sürekli  sendikanı değiştirirsen okursun diyorlardı ama bunu hiçbir zaman düşünmedim. Sonra çaresiz bir yıl ücretsiz izne ayrıldım okuyabilmek için”.

Soruşturma esnasında üniversiteli olma sürecinde yaşadıkları karşısına yeniden çıkmış; müfettişin kendisine ‘’Ücretsiz izne ayrıldığında seni terör örgütü okutmuş’’ dediğini ifade eden Çelik, aralarında geçen diyaloğu şu şekilde anlatıyor:

“Buna gerçekten verecek cevabım yok, hangi terör örgütü okutmuş beni?’’ diye sordum. Şartlarım gereği İzmir’de ev tutmak için daha ucuz bir mahalle bulmuştum, 270 lira kira veriyordum. Orası Kürt ama özellikle Roman ağırlıklı bir mahalle idi. Yeldeğirmeni diyorlar. Müfettiş bunları da araştırmış olacak ki ‘Terör örgütü olaylarının olduğu yerde ev tutmuşsun’ dedi. Ben de Müfettiş Bey’e ‘O mahallede Romanlar birbiriyle kavga ediyor sonra da birbirlerini öpüyorlar, bildiğim kadarıyla Romanların bir terör örgütü yok’ dedim.”

“BARIŞ İSTİYORMUŞSUN?”

“Bana ‘Barış istiyormuşsun’ dedi, ‘Evet’ dedim. ‘Barış istiyorum. Bugün de istiyorum yarın da isteyeceğim. Ben savaşın ortasında büyüdüm. Yani savaşın ne olduğunu iyi biliyorum, ölümün ne olduğunu da biliyorum. Dağa giden arkadaşım da oldu askerde ölen arkadaşım da… Her ikisinin cenazesini de gördüm. Her ikisinin de annesi aynı şekilde ağlıyordu. O yüzden evet, ben barışı savunuyorum, barış olmasını istiyorum’ dedim.”

“O dönemde iş yerimde tek Alevi bendim. Doğulular şöyle böyle diye dokundurmalar yapanlar, burada ne işleri var gitsinler kendi bölgelerinde çalışsınlar diyenler de vardı. Ama yanımda olan insanlar çok daha fazlaydı. Yani o anlamda yalnız bırakmadılar beni.

Müfettiş, bir arkadaşıma hangi televizyon kanalını izlediğimi, hangi kitapları okuduğumu sormuş. Arkadaşım ‘Müfettiş Bey ben o kadar şeyi anlayamıyorum, bilemiyorum, siyasetin dışında bir insanım, ama sadece şunu biliyorum: Sorduğunuz insan sokaktaki kedileri besleyen tek kişi. Biz fareleri öldürmeyelim diye her sabah onlara peynir getiriyor, onları besliyor. Bence onları besleyen biri terörist olamaz’ demiş.”

KAYNAK: Gazete Duvar