Diyarbakır’da bir zamanlar çok sayıda Ermeni yaşardı. Ancak neredeyse tamamı Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan olaylarda öldü ya da evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Surp Giragos Kilisesi Diyarbakır’ın Sur İlçesi’nin arka sokaklarında bulunuyor. Uzun seneler yıkık halde olan kilise, iki sene önce eski ihtişamına kavuştu.

Eylül’deki azizler gününe yüzlerce kişi katılmış. Ama kiliseye hala peder atanmadı. Ancak kilise görevlisi Armin Demirciyan kilisenin şimdiden Ermeni kimliği için önemli bir sembole dönüştüğünü söylüyor.

Kilisenin çok önemli olduğunu söyleyen Demirciyan, kendisinin Kürt gibi yetiştirildiğini ve Ermeni kimliği konusunda hiçbir şey bilmediğini belirtiyor.

Demirciyan’ın öyküsü bu bölgede sıradan sayılabilir. Babası, Ermeniler bu topraktan sürüldüğünde çocukmuş. Bölgedeki aileler birçok diğer Ermeni çocuğu gibi onu evlat edinmiş ve Müslüman olarak büyütmüş.

Kiliseyi sık sık ziyaret eden Melike Günal pek çok Ermeni gibi, kimliğini yıllarca sakladığını, kilisenin tekrar açılmasının ona kimliğini açık biçimde sergileme fırsatını verdiğini anlatıyor.

Günal kiliseye haftada 3-4 kere gelerek mum yakıyor. Günal bu kiliseyi ve dinini bulmasının onun için bir Noel mucizesi olduğunu söylüyor ve eskiden kilisenin çatısı olmadığında buraya gelip ağladığını belirtiyor.

Günal’ın siyasi eylemci babası 1990’larda PKK ile mücadele sırasında öldürülmüş. Ancak Günal, Kürtler’in mücadelesinin azınlık haklarını gündeme getirerek Ermeniler’in de kimliklerini daha rahatça ifade edebilmelerini sağladığını söylüyor.

Günal, Kürtler’in mücadelesinin Ermeniler’e yeni bir kapı açtığını söylüyor. “Kürtler olmasa biz Ermeniyiz diyemezdik,” diyor ve çocukken büyükbaba ve büyükannelerinin Ermenice isimlerini yalnızca evde dile getirebildiklerini, küçük yaştan itibaren kimliklerini saklamayı öğrendiklerini belirtiyor.

Sur Belediyesi kilisenin tamiri için 1 milyon TL’den fazla harcamış. Abdullah Demirtaş bunun çok kültürlülüğü destekleme politikalarının bir parçası olduğunu söylüyor.

Geçmişte Türk devletinin bölgede Müslüman Türk kimliği altında tek bir kimlik yaratmak istediğini söyleyen Demirtaş, devletin yalnızca Kürtler’i değil diğer tüm etnik ve dinsel kimlikleri de bastırdığını söylüyor.

Ancak Surp Giragos Kilisesi bölgedeki Ermeni kimliğini öne çıkarması açısından Kürtler için de sorun oluşturuyor. Çünkü Kürtler Ermeniler’in öldürülmesinde önemli bir rol oynamıştı.

Surp Giragos Kilisesi’nin içindeki fotoğraflarda bir zamanlar buradaki Ermeni toplumunun yaşamına yönelik ipuçları bulmak mümkün. Duvarlardaki resimlerin bir kısmı aile portreleri, bir kısmı ise şarap içen, nargile tutturan Ermeniler’i gösteriyor.

Duvardaki resimlere göz gezdiren bir grup genç Kürt ve Ermeni, resimlerdeki kişilerin çoğunun büyük olasılıkla 1. Dünya Savaşı’nda ölmüş olduğunun farkında.

Baran Doğan Kürt ve kilisenin geçmişle yüzleşmek için önemli olduğunu söylüyor. “Osmanlı yönetiminde Kürtler’in Ermeniler’e ne yaptığını çok iyi biliyoruz” diyor.

Doğan çok yakın bir arkadaşının Ermeni olduğunu çok yakın zamana kadar bilmediğini, aynı zamanda arkadaşının da bu gerçekten habersiz olduğunu söylüyor. Doğan bu kiliseyi ziyaret ettiğinde kendini ufak da olsa özür dilemiş gibi hissettiğini, ancak hiçbir şeyin Ermeniler’in başından geçenleri telafi edemeyeceğini belirtiyor.

2015 yılında Surp Giragos Kilisesi’nin yeni bir rahibi olacak ve böylece bir zamanlar farklı kimliklere ev sahipliği yapan kent, bu özelliğine tekrar kavuşma yönünde bir adım daha atacak. (Kaynak: amerikaninsesi.com)