Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu (ATİF)’in daveti üzerine Almanya’nın Hamburg şehrinde Anıl Çizmecioğlu’nun Eğitim Zayiatı filmi gösterildi. Filmin gösteriminden sonra da dernekte bir araya gelen katılımcılar ile Türkiye’de militarizm, kışlada yaşanan ölümler ve vicdani ret tartışıldı.

20 YIL İÇİNDE 2240 KIŞLADA ÖLÜM

Söyleşide ilk olarak Anıl Çizmecioğlu yaptığı filmin hikayesini anlattı. İki yıl süren bir çalışmayla belgeseli tamamladığını ve çeşitli etkinlikler kapsamında gösterimler yaptıklarını ifade eden Anıl Çizmecioğlu şöyle konuştu:

“Türkiye’de sadece son 20 yıl içinde 2240’lara varan asker kışla içinde yaşamını yitirdi. Her ne kadar devlet/ordu bunlar için kaza, intihar dese de aileleri böyle olduğunu düşünmüyor.

Ben bu belgeseli yapmak için özel bir dağılım yapmadım, ancak belgeselde hikayesini anlattığım 10 askerin altısı Kürt, ikisi Alevi, biri Ermeni, biri de Türk. Bunlar tesadüf değildir. Yaşananların bir yansımasıdır.”

Çizmecioğlu, devamında belgeseli hangi koşullarda tamamladığını aktardı.

Vicdanı Ret Derneği’nden söyleşiye katılan Ercan Jan Aktaş da konuşmasına: “Vicdani retçilerin duruşu ve pratiği askerlik yapmamak üzere algılanıyor, ancak bizler için Türkiye’deki militarizm ve de kurumsallaşma halleri her zaman temel sorun alanları oldu. Bu bağlamda kışlada yaşanan cinayetler de bizim sorun alanlarımızdan oldu. Kışlada bir Ermeni 24 Nisan tarihinde ölüyorsa bunun tesadüf ve de kaza olduğuna kimse bizi inandıramaz” diye başladı.

Devamında Türkiye’deki vicdani ret sürecini ve vicdani ret hareketinin mücadele alanlarını aktardı.

Türkiye, militarist zihniyet ve pratiklerin toplumun her alanına sindiği bir ülke olduğu için yapılan vicdani retlerin daha başka bir anlamı olduğunu söyleyen Ercan Jan Aktaş; “Türkiye’deki bu militer olgu toplumsal ve siyasal kültürün hiyerarşik, baskıcı ve cinsiyetçi yapısını pekiştirdiği gibi siyaseti salt dost-düşman karşıtlığı üzerinden yürütülen otoriter, kirli bir sürece dönüştürdü. Alevilere, Kürtlere, Ermenilere karşı düşmanlık her zaman bu militer kültür üzerinden kurgulandı. Kuşaktan kuşağa aktarılan "asker millet", "her Türk asker doğar" gibi yanılsamalar da militarist zihniyeti canlı tutmakta” diye devam etti.

Gelen sorular üzerine Ercan Jan Aktaş şöyle devam etti:

“Türkiye’de vicdani ret kendi seyrinde meşruiyetini sağlamış durumda. Gerek insanların algısında gerekse de çeşitli kurum ve de yapıların duruşunda bunu görmemiz mümkün. Yasal bir karşılığı olmasa da artık birbirinden çok farklı kesimler ve de bireyler de bu durumun meşruiyetini sağladı, uzun yıllardır sürdürülen vicdani ret mücadelesi başarılı oldu.

Son bir yıl içinde yaşadıklarımıza baktığımızda bunu daha iyi görmemiz mümkün. Hatta bu meşruiyet karşısında devlet yetkilileri de daha bir çıkmaz ile karşı karşıyalar. Kendi yasaları çerçevesinde bir düşünce kalıbına sahip mahkemelerde de yaşanan budur. Bu durumu yaratan ise uzun yıllardır çeşitli şekillerde bu görünürlüğü sağlayan Vicdanı Ret Hareketi’dir. Uzun yılları bulan bir mücadele deneyimi içinden geliyor Vicdanı Ret Hareketi. Başından itibaren çeşitli feminist/sosyalist kadın grupları, anarşist grup ve yapılar, kimi sosyalist örgütler, LGBTİ örgütleri ve anti-militarist grup yapı ve bireyler ile iç içe gelişti bu. Bu karakterinden dolayı özgün ve de yaratıcı eylem, çeşitli etkinlik süreçleri ve de kampanyalar geliştirildi.”

Yoğun ilgi ve de tartışmalar ile devam eden söyleşi de “ne bir sent ne de bir saniye” çağrısı ile tamamlandı. Vicadni retçiler savaş ve militarizme “ne bir sent ne de bir saniye” prensibi ile para cezası ödemeyi de reddediyor.

Etkinliklerin aynısı 4 Mayıs’ta Henover, 9 Mayıs’ta Berlin, 14 ve 16 Mayıs’ta da Paris de yapılacak.

Ercan Jan Aktaş / Demokrat Haber