İstanbul Pendik'de 150'ye yakın Roman elektriksiz, susuz, barakalarda yaşıyor. Devletin dört ay önce başlayan para yardımı da onları buradan uzaklaştırmamış. Çocuklar okula gidemiyor, astım hastası elektrik olmadığı için cihazını kullanamıyor.

Şahin Güvenci 71 yaşında. İstanbul, Pendik Paşaköy’de barakada yaşayan Romanlardan sadece biri. Astım hastası. Astım krizi için verilen aleti kullanamıyor, zira yaşadığı yerde elektrik yok. Olmayan tek şey elektrik değil. Su da yok. Derme çatma barakaları içinde tuvalet, banyo da yok.

Burada yaşamaya çalışanların çoğu, 2006'da Küçükbakkalköy’de kentsel dönüşüm uygulaması ile evlerini kaybeden Romanlar. 31 ayrı barakada toplam 147 kişi yaşıyor. Bunların 80'ni çocuk. Her evde en az iki çocuk var. 

İrfan Bozan'ın Al Jazeera'de yer alan haberine göre Mehmet Bora, eşi Zehra ve 5 çocuğuyla bir barakada yaşıyor. Çocukların 4’ü okul çağında, ancak hiçbiri okula gitmiyor. 14 aylık Ömür ise doğumundan bu yana doktor yüzü görmemiş. Doğan her çocuğu takip eden, aşılarını kontrol eden aile hekimliği uygulaması bu aileye uğramamış. Anlatılanları not alırken ailenin 9 yaşındaki kızı Melis “Abi benim adımı da yazsana okula giderim belki o zaman” diyor.

Adını yazmak Romanların yaşadığı yerlede sık duyulan bir sözcük, çünkü bir yardım gelecekse önce isim yazdırılıyor. Paşaköy’de yaşayan Romanların adı da bundan tam beş ay önce devlet tarafından yazılmış.

Devlet tarafından farkedilmeleri Avrupa Roman Hakları Merkezi Türkiye İnsan Hakları Gözlemcisi Hacer Foggo’nun girişimleri sayesinde olmuş. Yaşadıkları kötü şartlar uluslararası ortamlara taşınınca 2013 Kasım ayında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı görevlileri Paşaköy’e gelmiş. Tek tek aileler tespit edilmiş. Toplam 31 aileye nakit yardımı kararı dört aydır yürürlükte.

Çocuğu okula giden aileye çocuk başına 550, okul çağında olmayan çocuklar içinse 350 lira yardım yapılıyor. Yapılan yardımlar aile başına iki çocuk ile sınırlı. Yani iki çocuğu da okula giden aileye verilen para aylık 1100 lira. Çoğu ailenin aldığı para ise 800 lira, yani bir okula giden çocuk bir de okula gitmeyen çocuk için yardım alınıyor. Bu yardımlar bir yıl süreli olarak karara bağlanmış. Bir yıl sonunda devam edip etmemesi sosyal hizmet görevlilerinin vereceği raporlara bağlı.

5 çocuğu ile barakada yaşayan Mehmet Bora’nın da banka hesabına 4 aydır 800 lira yatıyor. Peki verilen paraya rağmen neden hâlâ sağlıksız barakalarda kalıyorlar? Mehmet Bora, ev bulamamaktan şikayetçi:

"Ben istemez miyim çocuklarım evde büyüsün, banyo yapsınlar. Bu pislik içinde yaşamasınlar ama hadi çıkıp ev bakalım bize ev veriyorlar mı? Hemen rengimize bakıp, sizde çocuk fazla deyip vermiyorlar. Biliyorum çocuk bahane. Roman olduğumuz için bize ev vermiyorlar. Hem bu yardımın süresi var. Kesilince nasıl ödeyeceğim kirayı? Kağıt toplayarak günde 10-15 lira kazanıyorum. Bana iş verilsin çalışmazsam namerdim."

Kime sorsak aşağı yukarı aynı yanıtı alıyoruz. Çocukların okul sorunu ise ayrı bir problem. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, geçen Kasım'da çocukların, yakınlardaki bir okula kayıtlarının yapılabileceğini söylemiş ama bu da sorunu çözememiş. Bu sefer de ikametgah sorunu çıkmış. Mehmet Bora’nın 13 yaşındaki çocuğu Umut’un kaydı hâlâ eski oturdukları yer olan Küçükbakkalköy’deki okulda. Paşaköy’de yakındaki okula kayıt için gittiklerinde ikametgah sorunu ile karşılaşmışlar. Çünkü şu anda yaşanılan yer, ikametgah olarak kayıtlarda olan bir yer değil. Bize “Abi benim adımı da yazsana okula giderim belki o zaman” diyen 9 yaşındaki Melisa ise hiç okul yüzü görmemiş.

Roman kadınların en büyük derdi çocukları. Hepsi çocuklarını sağlıklı ortamlarda büyütmek istiyor. Devletin yaptığı para yardımı ne onları barakalardan kurtarmış ne de çocukların düzenli okula gitmesini sağlamış. Oysa yapılan yardımın çıkış noktası bu iki sorunu öncelikle çözmekmiş. Ama olmamış. Paşaköy’deki Romanları gündeme taşıyan Hacer Foggo, para yardımının bir ilk adım olduğunu, devletin daha başka adımlar da atması gerektiği görüşünde:

"Para yardımı yapmak bir ilk adım olarak iyi bir girişim ama onları oradan koparmıyor. Onlar orada o sağlıksız koşullarda yaşamaya devam ediyorlar. Bu verilen paralarla ev tutmaları, ev bulmaları imkansız. Romanlara zaten ev verilmiyor. Nerede ev tutsunlar? Ayrıca yardımın sürekli olacağının garantisi yok. Oradakiler için diğer devlet kurumlarıyla eşgüdüm halinde çözüm üretmek gerekli."
Foggo, Roman çocuklarını okula kaydetmekle de sorunun çözülmediğini söylüyor:

"Okullardaki Romanlara yönelik ayrımcılığı bir kenara bıraksak herşey iyi olsa bile kötü koşullarda yaşayan banyo bile yapamayan bir çocuk okula nasıl gidecek? En büyük ayrımcılık o çocuğun Roman olmasından öte yaşadığı şartlar. Banyo yapmamış, sabah kahvaltı yapmamış aç bir çocuğun okula gitmesi ne kadar mümkün. 13-14 yaşında okuma yazma bilmeyen çocuklar var. Onları nasıl birinci sınıfa alacaksınız. Bu çocuklar için bir sosyal merkez kurulmalı, eğitim olarak diğer çocuklarla aralarındaki fiziksel ve öğrenim farkının kapatılması lazım."