RUKEN ADALI -ANF

İZMİR - Yüksel Yurttaduran, bir kâğıt toplama işçisi. İşten atılıp da iş bulamayınca başladığı kâğıt işçiliğini 5 yıldır yapıyor. Güvence ve sağlık sigortası istiyor Yüksel. Yeni tanıştığı dostlarının desteğiyle hayatını yeniden düzene koymanın çabası içinde. Bir de, “insani bir çalışma ortamı ve yaşam için kâğıt işçileri ile birlikte ne yapılabilir?” sorusuna yanıt arıyor.

EKMEĞİNİ ÇÖPTEN ÇIKARTANLARDAN

Yüksel Yurttaduran da kelimenin imgesel anlamıyla ekmeğini çöpten çıkartanlardan. Kağıt işçisi... Kendi deyimiyle, "serbest meslek sahibi."

Kendi tercihi değil, diğer kâğıt işçileri gibi. 10 yıl çalıştığı özel güvenlik şirketinde bir anda kapı dışarı edilmiş. İş aramış, bulamamış. Bir şeyler yapmak zorundaymış, yoksa aç kalacaklar. Bunun üzerine bir el arabasıyla başlamış kentin sokaklarını arşınlamaya.

Yaptıkları iş için, "günü gecesi belli değil, bir bakıma ne zaman karnımız acıkırsa işe çıkarız" diyor. Sadece kendisi değil, ailecek kâğıt işçiliği yapıyorlar; eşi ve oğlu ile birlikte.

100 KİLO KARTON; 14 LİRA

Sokağın bir raconu, her bölgenin bir işçisi var. Onlar da şimdilik Karabağlar bölgesinde. Topladıkları kâğıtları, pet şişeleri, hurdacılara teslim etmeden önce evlerinde ayrıştırıyorlar. Sonra teslim ediyorlar. 100 kilo karton; 14 lira. 1 kilo pet şişe; 50 kuruş.

“Sokaklar güvenli değil” diyor. Geceleri çok çıkmamaya çalışıyor, ama zorunluluktan da çıktığını anlatıyor. Çöpleri karıştırırken, sopa kullanıyor, önlem olarak da maske takıyor. Maskeyi de poşeti açılmamış halde, çöpten bulmuş. “Bazen kullanılabilecek kıyafet olduğu da oluyor. Ama hiç çöpten bir şey alıp yemedik neyse ki” diyor.

DİRENİYOR İNSAN İŞTE

Bir gün çöp tenekesinin içine düşüvermiş: “Elimdeki kancanın ucu düştü. Onu alayım derken, ben de içine yuvarlanıverdim. İş kazaları çok oluyor bizde, sürekli elimiz kesiliyor.” Tebessümle anlatıyor, ama gözlerinin kenarındaki çizgiler asıl gerçeği söylüyor: “Hayat bazen dayanılmayacak kadar çok ağır. Ama direniyor insan işte!”

BİR PAÇAVRA GİBİ ATTI DIŞARIYA

Bu işle insan gibi yaşamak imkânsız. Bu nedenle yardım için bir gün belediyeye gitmiş. Ancak yardım için başvurmanın ötesinde Büyükşehir Belediyesi'nin kapısından bile girememiş: “Üstüme başıma bakıp, güvenlik görevlileriyle o kapıdaki kadın beni almadı içeriye. Bir paçavra gibi attı dışarıya.”

Konak Belediyesi'nin kapısından girmeyi başarmış, ancak giriş katının ötesinden geçmeyi başaramamış. Valilik için de durum farklı değil. Belediyelerin ve hükümetin kapıları onlara kapalı.

“BİR SEN EKSİKTİN”

İnsanların ayrımcı davranışlarını gösteren başka örnekler de var. Birini daha anlatıyor: “Geçende, işçilerin Torba Yasa'ya karşı eylemi vardı. Ben de arabamla geçiyordum, onlar o sırada 'hükümet istifa' sloganı atıyorlardı. Ben de hükümet istifa diye bağırdım. Polisler, 'bir sen eksiktin' diyerek dalga geçtiler benimle. Protesto hakkım bile yok.”

Yüksel, "bu işi yapmak istiyor musun?" sorusuna, "Ben ne iş olsa yaparım, tuvalet de temizlerim, bu işi de yaparım. Aç kalmamak için çalışmak zorundayım" yanıtını veriyor.

“GÜVENCE İSTİYORUZ”

Ancak kâğıt işçiliği için bazı talepleri de var. En öncelikli talebi, bir sigortalarının olması. Bunun için de önerisi şu; “Bizim topladığımız kâğıtları, petleri teslim ettiğimiz hurdacılarla belediyeler anlaşsınlar, hurdacılar bizim sigortamızı ödesinler.” Bu talebinin hemen karşılanmayacağının da farkında.

Belediyelerin, çöpler içindeki geri dönüşüme uygun maddelerin toplanması işini özel şirkete verme yönelimi onların ekmeğini elinden alabilir. Bu düşündürüyor O’nu.

“BİR ŞEYLERİ DEĞİŞTİRME ÇABASI İÇİNDE”

Yüksel, kötüye giden hayatında bir şeyleri değiştirmeyi başarmanın da mutluluğu yaşıyor. Belediyeden kapı dışarı edildiği gün yolda yürürken, Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin tabelasını görüp, içeriye giriyor, “Bunlar benim halimden anlar” diye düşünüyor. Yanılmıyor da.

EDP'lilerin desteğiyle hayatını yeniden düzene koymaya çalışıyor. Bu hemen olacak bir şey değil, farkında. Hala kâğıt işçiliği yapıyor, fakat şimdi, diğer kâğıt işçileriyle birlikte, “sağlık ve sigorta hakkı için ne yapılabilir” sorusuna yanıt arama çabası içinde.

YÜKSEL EŞİTLİK VE DEMOKRASİ’NİN ANLAMINI HATIRLATTI

EDP İzmir İl Başkanı Av. Arif Ali Cangı Yüksel’le ilişkilerini şöyle anlatıyor:

"Yüksel, partimizin adındaki  "eşitlik ve demokrasi" sözcüklerinin anlamını bize bir kez daha anımsattı. Bize ilk başvurduğunda, barınma, sağlık ve iş sorunu olduğunu anlattı. Öncelikle yaşamını sürdürebilmesi için asgari olanaklara kavuşması gerekiyordu. Üyelerimizin katkılarıyla ve çabalarıyla barınma, hurda toplama arabası ve evinin döşenmesi  konusunda destek verdik, ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'na başvurmasını önerdik.  İzmir’deki katı atık toplayıcılarının oluşturduğu organizasyon ile ilişkiye girmesini sağladık. Yüksel, şimdi parti üyemiz, kendi alanında örgütlenme için çabalıyor. Dışlanmışların, ötekileştirilmişlerin, yok sayılanların, ezilenlerin uğradığı, içinde çalıştığı bir parti olmayı başarabilirsek, işin önemli bir bölümünü başarmışız demektir. Bunun umudunu ve heyecanını yaşıyoruz.”

ANF