MURAT KUSEYRI - STOCKHOLM / ANF

UNESCO'nun yayımladığı “Tehlike Altındaki Diller Atlası” Dünyada 2 bin 400, Türkiye'de 18 dilin yok olma tehdidi altında olduğunu gösteriyor. Atlas'ta tehlike altındaki diller “kırılgan”, “açıkca tehlikede”, “ciddi anlamda tehlikede”, “son derece tehlikede” ve “kaybolmuş” diller olarak 5 kategoriye ayrılıyor.

Türkiye'de Abhazca, Adigece, Çerkezce ve Zazaca kırılgan diller kategorisinde yer alırken Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Abazaca, Batı Ermenice, Romanca ve Süryanice “açıkça tehlike altında” olan diller kategorisinde yer alıyor.

Siirt'in Pervari ilçesinin Ekindüzü köyünde sadece 4 kişinin konuşabildiği Süryanicenin bir lehçesi olan Hervetince “son derece tehlike altında” bulunan diller içinde bulunuyor.

5 bin yıldan beri Mezopotamya topraklarında yaşayan Asuri-Süryani halkının büyük bir kısmı soykırımdan geçirildi, zorunlu göçe zorlandı. Süryaniler sadece fiziki değil, kendi ana dillerinde eğitim veren kurumları da yasaklanarak kültürel soykırıma tabi tutuldu.

Stockholm'de yaşamını sürdüren “Nsibin Yayınları” sorumlusu Araştırmacı-Yazar Jan-Beth Şaweco'yla Aramca ve Süryanice’nin tarihsel gelişim içerisinde geçirdiği evreleri ve günümüzdeki sorunlarını konu alan bir söyleşi yaptık.

Aramca ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Sami kökenli bir halk olan Aramlar İsa'dan önce (İÖ) 1200–1000 yılları arasında Suriye ve Yukarı Mezopotamya’da yerleştikten sonra bir kaç krallık kurdu. Bunlar Şam, Hama, Halep ve Gozana (Ceylanpınar) olarak sıralayabiliriz. O sıralar Aramlar kullandıkları dillerini Fenike alfabesinden ödünç aldıkları harflerle yazıya dökmeye başlıyorlar.

Aramca’nın elimizdeki en eski yazıtları İÖ 10. yy’a uzanmakta. Bu dönemden kalma yazıtlar Zincirli ve Tël-Fexeriyye kökenli. Bunların yanı sıra yine Orta Asurca çivi yazılarında Aramca deyimler bulunmakta. Bu zamandan sonra dil sürekli yazılı kullanıla geldi.

Aramlar gibi Asurlar ve Kildaniler de Sami kökenli, Yakın ve Ortadoǧu’da İÖ imparatorluklar kurdu.

Aramca’nın yaygınlaşmasının nedenleri nelerdir?

Yeni Asur İmparatorluğunun egemenliǧi döneminde, güvenlik politikası nedeniyle İÖ 8. ve 7. yy’da uygulanan zorla yer deǧiştirme, Aramları Ninova, Kalxu, Aşur gibi merkezi kentlere ulaştırdı. Bu yöntemle Aramca, Asur İmparatorluğunun çeşitli kentlerinde kendine yer edindi ve yayıldı.

Aramca’nın 22 harfle yazıya dökülmesi, yazımda diǧer birçok dile de aynı zamanda kolaylık getirdi.

Asurların yükselme devirleri sırasında, uluslararası diplomatik yazışmalar, Aramca kaleme alındı.

Yine Farslar, Ahamenidler döneminde İÖ 500 yıllarından itibaren Aramca’yı resmi devlet dili olarak kullandı. Aramca bu önemini, Makedonyalı Büyük İskender’in Doǧu Seferi dönemine kadar sürdürdü.

Aramca neden uzun ömürlü olmadı?

Asur İmparatorluǧu’nun, İÖ 612’de önce Ninova ve daha sonra 539’da Babil’in düşürülmesi ile, yıkılmasından sonra, Aramca egemen bir politik dil olmaktan uzaklaşıyordu. Daha sonra yine Asuristan, Kildanistan, Aramistan ve Mezopotamya toprakları üzerinden eksilmeyen, çeşitli istilacı-işgalci güçlerin egemenlik savaşı, dile büyük darbeler vurdu. Bu olgu baş aşaǧıya iniş sürecini hızlandırdı.

Uzun süren Doǧu-Batı savaşlarının etkisinden sonra, İÖ 330’dan itibaren, Helenlerin Ortadoğu’da kurduǧu egemen politik mekanizma nedeniyle, Aramca yerini Yunanca’ya bırakıyor.

Aramca etkinliǧini yerel bazda, halk dili olarak sürdürmeye devam etti. Helen politik egemenliǧinin gerilemeye başlamasıyla birlikte de, yerel halk yeniden toparlanıp kendi krallıklarını kurmaya koyuldu. Bu krallıkların en önemlileri Urhoy (Urfa), Asur (Ḫatra), Ḫaḏyab (Arbil), Tadmur (Palmyra) ve Petra (Nebatiler)’dır.

Süryanice ne zaman ve nasıl ortaya çıktı?

Urfa’nın Süryanice adı Urhoy. Batı dillerinde de Edessa kullanıla geldi. Urhoy’daki Osrohone kırallığını İÖ 132’de Abgarlar sülalesi kurdu. Urhoy’da konuşulan Aramca yazıya dökülüyor. Urfa’nın kendi dili.

Günümüzde bu dile bilim dünyasında Klasik Süryanice deyimi kullanılmakta. Kentte bulunan üniversitede eǧitim dili olarak İÖ kullanılagelmiş.

İsa’nın öǧretisi yıl 37’de Urfa’da kabul edildikten sonra, Klasik Süryanice üzerinden Hıristiyanlık Anadolu, Mezopotamya, Yakın ve Ortadoǧu, Kuzey Afrika ve Asya’da alabildiǧine bir hızla yayıldı. Bunun baş aktörlüǧünü de Urfa Üniversitesi yapıyordu.

Hem İÖ ve hem de İS, Urfa Üniversitesi çeşitli ülkelerden öǧrenciyi eǧitime aldı. Bu yüzden de birçok halk, dilini mezun olan bu öǧrenciler üzerinden yazıya dökme olanaǧı elde etti.

Sekiz ayrı harfle yazılan Klasik Süryanice’nin en son kullanılan harf stilleri Esţrangelo, yani köşeli yazım. Bu stil uzun bir süre kullanıldı. Daha sonraları kilisenin bölünmesinden sonra aynı dile ayrı harf stiller üretildi. Bunlardan Madënẖoyo, yani Doǧu stili, ya da Nasturice alfabe ve Serţo, Batı stili ya da Yakubice stili.

Urfa dilini, kentin dışında, hem Doǧu hem de Batı Süryaniler arasında bilen sadece eǧitim almış insanlardı. Eǧitim almışların dışında kalanlar ise kendi ayrı yerel Süryanicelerini konuşurlardı. Ne yazık ki bu diller üzerinde elimizde bugün bilgi yok denecek kadardır.

Bu dillerden biri Turabdin’de konuşuluyor, (Batı Süryaniler) halkı ona Şurayt [Surayt] diyor. Bu dil ilk defa İsveç’te Latince harflerle düzenli yazıya döküldü. Şu an bu dilde çeşitli ürünler üretiliyor. Bu dile bilim dünyası, Süryanice’nin coǧrafik Turabdin sözcüǧüne karşılık gelen Ţuro sözcüǧünden, Ţuroyo adını verdi. Bazen ona Çaǧdaş Yeni Batı Süryanice de deniliyor.

Çaǧdaş Süryanice ile Klasik Süryanice arasındaki ayrılık, aynen Osmanlıca ve Türkçe dilleri arasındaki ayrılık gibidir.

Süryanice’nin kaç diyalekti vardır ve nerelerde konuşulur?

Çaǧdaş Süryanice’yi ele alıp konuyu anlatmaya devam edersek bunlar iki tanedir. Biri yine Doǧu Süryanice, ona Sureṯ [Sureth] deniliyor ve onu Doǧu Süryani Kilisesine bağlı üyeler konuşur. Yani Nasturi ve Kildani kiliselerine baǧlı ve bu kiliselerden geçmişte kopmuş Protestanlar kullanıyor. Bu çaǧdaş dil, ilk defa İran’ın kuzeybatısında kalan Urmi’de [Rezaiye] yazıya döküldü. Bu yüzden bazen bilim dünyasında ona Urmice de deniliyor. Bu dil Amerikan misyonerlerinin yardımıyla 1840’ta Nasturice alfabe ile yazıya döküldü.

Aynı modeli, Amerikan misyonerleri Turabdin’de Yakubice harflerle Şurayt için 1870’li yıllarında denedi. Bazı ürünler yaratılmasına karşın dilde pek bir ilerleme olamamış. Bunun yanı sıra yine Alman doǧudilbilimcileri Latince harflerle 1880’lerden itibaren, bu dilde sözlü çalışmalar yayınladılar.

Süryanilerin geçmişte yoǧun olarak yaşadıkları Mezopotamya’da Süryani dilinin durumu nedir?

Doǧal olarak Sayfo’dan sonra, dil alabildiǧine gerileme kaydetti. Yakın ve Ortadoǧu’da da haritanın deǧişmesiyle, Süryaniler ayrı ülkelerde yaşamak zorunda kaldı. Politik olarak dayatılan yasal engeller nedeniyle dil kendine hiç yaşam bulamamış. Bu olgu dile büyük bir darbe indirdi. Halk gitgide dilini yitirdi ve yerine günlük yaşamdaki resmi ya da komşu dilleri kullanmaya başladı.

Irak, İran, Türkiye ve Suriye’de eǧitim dili olarak kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa nerelerde kullanılıyor?

Hayır bu ülkelerin hiç birinde eǧitim dili olarak kullanılmıyor. Arap ülkelerinde sınırlı bir şekilde Klasik Süryanice eski bir dil gibi ilahiyat bölümlerinde öǧretiliyor.

Irak Kürdistan’ında 1991’den bu yana, öğrenim dili olarak çaǧdaş Doǧu Süryanice Süryani okullarında kullanılıyor.

Bu ülkelerde Süryanice üzerinde baskı var mı?

Bu ülkelerde politik statüsü olmayan Süryaniler, dini bir topluluk olarak görülüyor. Türkiye’de cumhuriyet tarihi boyunca tamamen yasaklanmış olmasına karşın, diǧer ülkeler dili kilise duvarları arasında bir din dili olarak kaderine terk etmişler. Özellikle Arap ülkelerinde yaşayan Süryaniler, bir yanda merkezi hükümetlerin ırkçı-şoven politikası, diǧer yanda da kilisenin teslimiyetçi-kuyrukçu politikası yüzünden, günlük yaşamda dilleri yerine Arapça’yı kullanagelmişler.

Süryanilerin çoǧunluǧu topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Başka ülkelere göç eden Süryaniler dillerini konuşmayı sürdürüyorlar mı?

Bu ülkelere ulaşan ilk kuşak, doǧal olarak yerleştiǧi yeni ülkeye adapte olamama sorununu yaşadıǧı için Süryanice konuşmayı sürdürebiliyor. İkinci kuşak bu dilde eǧitim-öǧretim görmezse ve bu dille ürünler yaratılmazsa Süryanicenin geleceği karanlık olur.

BM’nin tehlike altında gördüǧü dillerden biri de Süryanice. Süryani aydınları dilin korunması ve gelişmesi için neler yapıyor?

Dil nedir? İşlevi nedir? Neye yarar? vb gibi düşüncelerle ilk defa diasporada tanıştık. Geçmişte, bu görev hep kilisenin tekelinde kaldıǧı için, dilin bir halk ve bu halkın geleceǧi için etmen ve edilmenleri üzerine, ne yazık ki hiç bir zaman tarafımızdan bu konu öǧrenilemedi.

Buna merkezi hükümetlerin politik baskı ve zulmü de eklenince durumun geleceǧi kendiliǧinden belli oluyor.

Bizde, politik anlamda aydın, parmakla sayılmayacak kadardır. Bu yüzden dil konusu genelde tutucular tarafından tartışıldı. Özgür düşünceye karşı duran bu tutucular, özellikle çaǧdaş dilin, yazıya dökülmesine hep karşı durdu. Bunun yerine Klasik Süryanice’nin kutsallıǧı, İsa’nın kendi dili vb deyimli jargon üzerinden hepimizi uyutmaya çalıştı. Bunda başarılı da oldular. Bu biçimde uzun bir süre, diasporada tutucular, kilise ile birlikte, bunun tekelini ellerinde bulundurdu.

Buna raǧmen dil yazıya döküldü. Şu an geçmişe kıyasla halk daha fazla bilgi sahibi. Burada en büyük rolü elektronik ortam oynadı. Özellikle yeni kuşak elektronik iletişimini çaǧdaş dil üzerinden başlattı ve ilerleyen zamanla tutucular gerilemeye başladı.

Bugün bazı kiliseler artık ayinlerini çaǧdaş dille yapıyor ve dil tartışması hala devam ediyor. Son birkaç yılda Nsibin Yayınevi’nin katkılarıyla çaǧdaş dille ürünler yayınlandı. Bunlar arasında sözlük, dil grameri, çocuklara yönelik çevrilmiş ve yazılmış ürünler üretildi. Bu olgu devam ediyor.

Süryanice’nin bugün karşı karşıya kaldıǧı sorunlar nelerdir? Bu sorunlar nasıl aşılır?

Günümüzde Çaǧdaş Süryanice’nin karşılaştıǧı sorunların başında ilk elde bilinçsizlik, apolitiklik, tutuculuk, gericilik ve cehalet geliyor. Bunu aşmanın olanaklarını medyamız yaratabilirdi. Bunu şu ana kadar ne yazık ki yaratamamış. Başlıca neden de, politik olarak, tutucu-feodal ve özgür düşünceye kapalı olması.

Çaǧdaş Süryanice dili ve yazınsalını yaratmanın arayışları içindeyiz, konu ciddi. Bazı dilbilimciler bir araya geldi, konuyu tartıştı, hala tartışmaya devam ediyor. Burada başta elektronik ortam olmak üzere, hangi kanallardan dil yararlanabilir projeleri üzerinde duruluyor. Gelecekte bu projelerle ilgili bilgiler halkla paylaşılacak.

Hertevince nedir? Bu dil Süryanice’nin bir lehçesi midir? Kimler ve nerede bu dili konuşuyor? Hertevince’ye benzer başka lehçeler var mıdır?

Hertevin Siirt’e baǧlı Doǧu Süryani ya da Kildani bir köy. Sayfo’dan önce bu köye benzer 30-40 kadar köy bu alanda yine böyle vardı. Bu köylerin halkı kıyıldı. Kıyılmayanları zorla islamlaşıp Kürt, Türk ve Arap oldu. Dil de doǧal olarak kayboldu. Bu köylerin adları hala içinde yaşayan Kürt, Arap ve islamlaşmış Kildaniler tarafından eski adlarıyla anılıyorlar.

Hertevince Doğu Süryanice ailesine baǧlı bir dil. Onu şimdi Paris’te kalan küçük bir diyaspora hala konuşuyor.

Almanya’dan Prof. Otto Jastrow, Der neuaramaische Dialekt von Hertevin (Provinz Siirt), 1988, adı ile ilk defa bu dili yayınladı.

Yine bunun dışında Prof. Otto Jastrow, Der neuaramaische Dialekt von Mlaẖso (Provinz Diyarbekir), 1994, adı ile bir başka Süryanice dilini derleyen kitabı yayınlandı. Bu da çaǧdaş bir dil, Lice’ye baǧlı Mlaẖso köyü ve çevresinde kalan onlarca köy tarafından kullanılıyordu.

Sayfo’da halkın tamamına yakını kıyıldı. Yaşamda kalanları da göç ile zorla islamlaştırma arasında kaldı. Bunlardan bir aile, Suriye’nin Kamışlı kentinde Prof. Otto Jastrow’la karşılaşıyor ve dil böyle tanınıyor.

Mlaẖso Batı Süryanice ailesine baǧlı bir dil. Onun en son kullananı 1998’de Suriye’nin Kamışlı kentinde bu dünyadan ayrıldı. Bu dil de ortadan böyle kayboldu.