İSTANBUL- Hrant ve Rakel Dink’in yıllarını geçirdiği Tuzla Yetimhanesi’nin çocukları, Aziz Nesin Vakfı çocuklarıyla buluştu. Genç ve yaşlı kuşaklar hep birlikte Tuzla Yetimhanesi’yle ilgili ‘Kaybolmayın Çocuklar’ belgeselini gözyaşlarıyla izleyerek fidan dikti.

 

‘Kamp Armen’ sakinlerinden Garabet Orunöz de 19 kişilik grubun içindeydi. Kardeşi Filor’u 15 yıl kaybedip Kamp Armen’de bulan Orunöz 4 kayısı, 4 şeftali, 4 kiraz ağacı getirmişti beraberinde...

 

“40 yıl önce yaşadıklarım gözlerimde canlandı” diyen Orunöz, “Hrant’ın deyimiyle bir ‘Atlantis Uygarlığı’ kurmuştuk. Burada çocuklarla konuşmaya doyamadım. Gene geleceğiz, bu kez daha kalabalık geleceğiz” dedi.

 

Nesin Vakfı çocuklarından 9 yaşındaki İlayda için meyve ağaçları mutluluk verici, film ise hüzünlüydü: “Ne kadar çok acı çekmişler, değil mi?” “Bak ama filmde paylaşım da var, mutluluk da var” itirazına cevabı netti; “Var ama hüzünlü…”

 

‘ATLANTİS UYGARLIĞIMIZ’

12 Mart döneminde kapatılan Gedikpaşa Yetimhanesi yerine kurulan Tuzla Yetimhanesi birçok Ermeni yetimin hayatında bir mihenk taşı olmuştu. Kuruluş günlerini Hrant Dink şu sözlerle anlatmıştı:

“İlkokul iki ile beşinci sınıflar arasında okuyan çelimsiz öğrencilerdik. Ve kazmaya başladık önce. Kazdık, Kızılay çadırlarımızın çubuklarını diktik; kazdık, fidan diktik; kazdık, kuyu açtık. (...) İşte böyle kurduk Atlantis Uygarlığımızı... (...) Üç yıl, şafak vakti kalkıp gece yarılarına dek çalışarak kamp binasını tamamladık. (...) Geceleri yorgunluktan altımıza işerdik. Ailelerimizi, yakınlarımızı ancak geceleyin uzaklarda, parlayıp sönen kent ışıklarını izlerken anımsardık. Yere düşmüş ve üst üste yığılmış yaşlı yıldızlara benzetirdik kent ışıklarını. Gelen imrenir, gören imrenirdi. ‘Aşk olsun’ derdi herkes, aşk olsun.” Kamp Armen 1983 yılında bir kez daha, bu kez ‘Azınlık vakıflarının mülk edinemeyeceği’ gerekçesiyle kapatılmıştı. (Radikal / Ayça Örer)