15 Nisan 1976 Malatya Akçadağ doğumlu olan ve 12 Nisan 2010 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği kanser hastalığına yenilerek Diyarbakır'da yaşama veda eden Kürt yazar, gazeteci, eleştirmen ve insan hakları savunucusu Evrim Alataş'a Cuma Daş'ın mektubu:

“Zaman örter her şeyin üstünü, uzağı gören çocuklar bilir gelecek uzun sürer.”

Murathan Mungan

Zamanı iyi gören, tarihin dersinden her haliyle geçmesini iyi bilen ve aslında bazı şeylerin üstünün örtülemediğini gösteren çocuklardan biriydi Evrim. En sevdiği türküler gibi yaşadı ve en sevdiği türküler gibi ayrılmayı seçti aramızdan. Bir bahar günü, kendi vatanında ve elbette güller bağında, gülistanda. Eli kalem tuttuğu müddetçe kendi halkının çocuklarını yazmaya söz vermiş ve bu sözünü kızılca kıyametin ortasında bile yerine getirmeyi başaran, bunun haklı onurunu yaşayan çocuklardan biriydi Evrim. Eli kalem tuttuğu müddetçe yazdığı çocuklardan biri de kendisiydi hiç kuşkusuz, evi yıkılmış, yüreği yakılmış, diline yasak konulmuş, inancından dolayı horlanan ve dışlanan, uzağı gören ve geleceğin bir hayli uzun sürdüğünü iyi bilen çocuklardan yalnızca biriydi Evrim.

Kendi çocukluğunu ve acılarını iliklerine kadar hissettiği halkının çocuklarının hayatını harmanlayıp yazmayı ve bunu bütün dünyaya duyurmaya, okutmaya ve izletmeye yeltenen bir tavrın içine girdiğinde, çiçeği olduğu dağların gölgesinin denizlerden çekildiğini gördük.

Evet sevgili Evrim, sana bir iyi bir de kötü haberimiz var, iyi haberimiz; belki defalarca hikayesini yazdığın, aklından çıkarmadığın, ne olursa olsun uğradıkları haksızlığın karşısında durma cesaretini gösteren çocuklar, çok değil birkaç ay önce, insanlık onurunu ayaklar altına alan, tarihi ve doğayı talan eden barbar bir zihniyete karşı, küçücük bir kasabada koskoca bir direniş göstererek bütün dünyaya kafalarındaki değil karşılarındaki Kürt’le konuşmayı öğrettiler. Bu senin en çok olmasını istediğin şeylerden biriydi biliyoruz.

Kötü haberimiz ise, tıpkı bir zamanlar belki inancından belki cinsiyetinden belki de etnisitenden dolayı sana yapılanlar, bugün koca bir halka yapılıyor. Nice genç kadının bir halkın inancı şahsında, en kıymetlilerinden olan ateşle, onursuzca yok edildiğine tanık olduk. Ki hala bunun devam ediyor olmasının da utancını yaşıyoruz sanırım. Hangi çağın gözünden bakarsak bakalım, bu çağdan hiç de iyi hissettirmeyen bir barbarlık silindiri geçti üzerimizden. Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin yıllar sonra geriye dönüp baktığımızda toplumsal hafızamızı bir hayli acıtacak bir zaman tünelinden geçtik/geçiyoruz.

Mart Nisan’a bağlanırken, biz içinde yaşadığımız çağın kötülüklerini yağan yağmurlarda arındıralım istiyoruz ve bir dahaki 12 Nisan’da sana verecek hiç kötü haberimizin olmamasını dileyelim.

Cuma Daş