Maltepe Esenkent mahallesinde  ikamet eden Alevilerin evlerine yazılan "ölüm" yazıları nedeniyle tedirginlik sürüyor. Koçgiri’den Dersim’e, Maraş’tan Sıvas’a  bu zulmü iyi bildiklerini hatırlatan aileler, bu işaretlerin devletin izini taşıdığını söylüyor.

"BİZDEN RAHATSIZ OLAN TEK ADRES DEVLETTİR"

ANF'den Zeynep Kuray'a konuşan, mağdurlardan Müjgan Eren, “Ben 25 senedir burada oturuyorum. Kiracılarımın hepsi Sünni. Onlarla bugüne kadar tek bir sorun yaşamamışımdır. Olsa olsa bizden rahatsız olan tek adres devlettir” diyor.

Maraş katliamında bütün kapı komşu ve akrabalarını kaybettiğini söyleyen Eren, “Biz o dönem İstanbul’a göç etmiştik. Ancak komşu ve akrabalarımız bizim kadar şanslı olamadı. Hepsi Maraş’ta katledildi. Kapı komşularım Mithat Bozkurt, Hacı Bektaş Bozkurt, Zeynep Aydoğdu, Kamil Ün, Bişlat Ün, Cemal Bayır, Yusuf Levendiz, hepsini katlettiler. Ama devlet bizi burada da rahat bırakmadı. Bize reva görülen hep baskı ve zulüm oldu. 2 çocuğum var. İkisi de bu baskının sonunda Avrupa’ya sürgüne gittiler. 1996’nın onuncu ayında o dönemde 16 yaşında olan oğlum Cemilhan Eren’i darp ederek evden alıp götürdüler. 15 gün boyunca İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadelede işkencelerden geçirdiler. 1,5 yıl Sakarya cezaevinde parmaklıkların ardında onu ziyaret ettim. Bu yetmemiş gibi çıktığında her gün gözaltına alındı. Dayanamadık, onu Fransa’ya gönderdik” diye anlattı.

"BU, AKP'NİN KÜRT ALEVİLERİ SİNDİRME YÖNTEMİ"

Müjgan Eren'in eşi Veli Eren’e göre ise bu AKP’nin Alevilere yönelik sindirme politikası. “Bize bugün yapılan AKP’nin Ortadoğu politikasının bir parçası diyen” Eren “5 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan televizyonlardan Suriye’deki Alevileri hedef alıyordu. Akabinde bu saldırı gerçekleşti. Bu AKP’nin Kürt Alevilerini sindirme ve yedekleme politikasıdır. Biz bunu söylerken sakın CHP’yi savunduğumuz düşünülmesin. Onlar da Koçgiri’de, Dersim’de Alevi Kürtlerini katlettiler” dedi.

Bu saldırılara karşı Alevilerin devrimci bir partide birleşmesi gerektiğini belirten Eren, “Ulusalcı, tekçi zihniyetin arka bahçesi olmamalılar” dedi. “Bizi bu tarz tehdit yazılarıyla yıldıramazlar” diye ekleyen Eren, “Yıllarca kimliğimiz için mücadele ettik ve sonuna kadar da edeceğiz” diye vurguladı.

"BEN POLİSTEN ŞÜPHELENİYORUM"

Evi işaretlenenlerden Lütfiye Sarıtaş da sabah bakkala gittiğinde bu işaretleri gördüğünü belirterek, Maraş’ı tekrar hatırladığını vurguladı ve şöyle konuştu:

“Ben önce sadece bizim evimize yapıldığını düşündüm. Ancak daha sonra 9 evin daha bu şekilde damgalandığını öğrendim. Kürt Alevi olduğumdan ötürü gurur duyuyorum. Biz artık bu ülkede rahat yaşamak istiyoruz, bu ülke hepimizin ve buradan gitmek istemiyoruz. Sırf bu baskılardan dolayı ben hem kızımın hem torunlarımın hasretiyle yaşıyorum. Yarın kızıma bir şey olursa bunun sorumlusu polis devletidir. Ben bu tehdit yazılarıyla ilgili olarak polislerden şüpheleniyorum” diye konuştu.

"BUNDA DEVLETİN ELİ VAR"

Dersim Nazmiye’li olan Hüsniye Dalga ise olayı, "Bu boş bir korkutma çabası" olarak nitelendirirken, "Korkmuyorum ve buradayım” dedi.

Gece ayak sesleri duyduğunu ancak direğin önünde oturan çocuklar olabileceğini düşündüğünü, o nedenle endişelenmediğini belirten Dalga, “Bunun devletin eli olduğuna kanaat getirdim. Eğer suçsuzsalar yapanları ortaya çıkarsınlar” diye konuştu.

"EHLİ BEYTTEN BERİ BUNLARI YAŞIYORUZ"

Makbule Çiçek ise kendisi için değil çocukları için korktuğunu belirterek, “16 senedir buradayım. Bunu bize Alevi ve Kürt olduğumuz için yapıyorlar. Senelerce bize çektirdiler, bıkmadılar. Daha dün buraya tespit için gelen polisler niye gazetecilere haber verdim diye beni azarladılar. Tabii ki haber vereceğim. Çünkü benim için tek şüpheli bize senelerdir çektiren devlettir” diye konuştu. Eşini doğrulayan Hasan Çiçek ise, “Biz Ehli Beytten beri bunları yaşıyoruz” dedi.