Alevi cemlerindeki on iki hizmet postunda “Gözcü” postunun sahibidir. Alevi inancına göre Kırklar Cemi’nde bu post, “Ebuzer Gıffari”ye aittir. Hacıbektaş’ın halifesi olarak 14. yüzyılda İstanbul’a gelen Karacaahmet Sultan, dervişliğinin yanında ruh ve sinir hastalıklarını tedavi eden bir hekim olarak da kısa sürede halk arasında ün yapıyor. Doğum ve ölüm tarihi tam olarak bilinmiyor. Öldükten sonra Üsküdar’da “duvar dibi” olarak bilinen yere gömülüyor.

Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Gülfem Hatun, bir gece rüyasında Karacaahmet Sultan’ın kendisine “mezarımı yaptır” çağrısında bulunduğunu görüyor. Gülfem Hatun rüyasına giren bu ulu dervişin mezarını arayıp bularak üzerine 1561 yılında türbe yaptırıyor. Türbe yaptırıldığı tarihten itibaren Alevi ve Bektaşi düşüncesinin kutsal mekânlarından biri oluyor. Cumhuriyet Türkiye’sinde tekke ve zaviyelerin kapatılmasına ilişkin kanunun çıkmasıyla diğer tekke ve dergâhlar gibi bir bekçi ile yalnızlığa terk ediliyor. Ama yine de ziyaretçisi hiç eksik olmuyor.


GÜLLÜ ANA ONARIYOR
İstanbul’daki Aleviler, bugünkü kadar olmasa da sık sık ziyaret ediyor Karacaahmet Sultan’ı. Ta ki, 1960’lı yıllarda Güllü Ana türbede lokma pişirip cem ayinleri düzenleyene kadar. Aleviler arasındaki adı ile Güllü Ana, Karacaahmet Dergâhı’na hayat veren kadın. Kemaliye’nin Ocak köyünden. Sağlığında türbeyi onaran eşinin ölümünden sonra sık sık Karacaahmet’e uğrar olmuş Güllü Ana. O dönemde Karacaahmet Sultan’ın sandukasının bulunduğu ziyaret yerinin yanında küçük bir bekçi odası bulunuyordu. Bugün dergâhta bulunan aşevi, cemevi, kütüphane, mutfak, kurban kesim yeri o yıllarda hayal bile edilemezdi. Güllü Ana ve birkaç dostu samimi buldukları bazı Alevilerle, topladıkları bağışlarla türbenin çatıkatını cemevine, bekçi odası ile türbe arasındaki holü de büyüterek aşevine dönüştürüyor.

Güllü Ana’nın organizasyonu ile türbede aşureler, lokmalar pişiriliyor, çatı arasındaki cemevinde de cemler yapılıyordu. Bu faaliyetler Aleviler arasında yayılınca beş on kişi ile yapılan cemlere yüzlerce kişi akın ediyor. Tabii gizli gizli.

1961 ihtilalinin hemen ertesine rastlayan bu faaliyetler zaman zaman jandarma tarafından basılıyor. Güllü Ana ve arkadaşları sık sık sıkıyönetim komutanının karşısında buluyorlar kendilerini. Ama faaliyetlere ara vermiyorlar. Sonunda dernek kurma kararına varıyorlar.

Herkes dernek kurulmasına destek veriyor ama sıra kurucu üye olmaya gelince herkes bir bahane ile kaçıyor. Sonuçta 1969 yılında, kendisi Sünni olan Avukat Şükrü Alptekin, bir kurucu eksik olduğu için kurucular arasında yer alarak, Karacaahmet Derneği’ni kuruyor. Halen Türkiye’de faaliyet gösteren en eski Alevi derneği olan Karacaahmet Sultan Derneği, 1969’dan beri faaliyetini sürdürüyor. Dernek kurulduktan sonra ziyaretçi sayısı da hızla artıyor. Artık küçük türbe dar gelmektedir. Fiili durum yaratılarak arkada bir bahçe yapılıyor. Çünkü ziyaretçiler dar gelen türbeye sığmayınca mezarlıklar arasına dağılmaktadır. Nurettin Sözen’in belediye başkanlığı döneminde bahçenin üstünü örtme izni alan dernek, daha sonra bu bahçenin üzerine bir cemevi inşa etmek için proje yaptırıyor. Geleneksel Alevi dergâh mimarisine uyan proje 1992 yılında İstanbul Mimarlar Odası’nın açtığı yarışmada en iyi ikinci proje ödülünü alıyor. Mimarlar Odası dergisinde kapak olan projeyi hayata geçirmek için Doğan Kuban başkanlığındaki Anıtlar Kurulu ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile görüşmelere başlanıyor.

Nurettin Sözen, “Bizden yana sıkıntı yok, Anıtlar Kurulu da onaylarsa proje yaşama geçerilir” diyor. Aralarında Oktay Ekinci ve Prof.Dr. Yıldız Sey’in de bulunduğu Anıtlar Kurulu iki kez Karacaahmet’i ziyaret ediyor. Cemevine yasal statü kazandırmak için çalışmalar yürürken 1994 yerel seçimleri gelip çatıyor. Dernek yönetimi, belediyeyi sağ partilerin kazanması halinde kendilerine asla bu iznin verilmeyeceğinin bilinciyle alelacele cemevini yapmaya başlıyor.

Seçimlerde İstanbul’u hiç ummadıkları bir parti Refah Partisi kazanmış, Recep Tayyip Erdoğan da büyükşehir belediye başkanı olmuştur. Mazbatalarını alıp tebrikleri kabul ettikleri birinci haftada önce RP’li Üsküdar Belediye Başkanı Yılmaz Bayat Karacaahmet Cemevi’ne gelerek inşaatı durdurmalarını istiyor. Bir hafta sonra da büyükşehir belediyesinin yıkım ekipleri sabaha karşı cemevinin duvarlarını yıkmaya başlıyor. Haberi alan binlerce Alevi cemevinin önünde etten duvar örüyor. Kadınlı erkekli günlerce cemevinde yatıp kalkarak yıkıma engel olmaya çalışıyorlar. Devreye Başbakan Tansu Çiller, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu giriyor ve cemevi yıkımdan kurtuluyor.


YÖNETİCİLERE DAVA
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan, cemevini yıkamayınca yöneticiler hakkında Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor. Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada başkan Mehmet Başaran, yöneticiler Hıdır Uluer, Miyase İlknur, Abbas Genç, Hüseyin Sağlam, Hasan Cendere ve Nurettin Sözen, 15 yıl ağır hapis istemiyle yargılandılar. İki yıl süren dava sanıkların beraatıyla sonuçlandı.

Sonuçta, Alevilerin ilk kez planlı ve yasal bir cemevi yapma girişimi sonuçsuz kaldı. Türkiye’nin dört bir yerinde beş kişiyle kurulan Cami Yaptırma Dernekleri’nin beğendikleri yerde kondurdukları camilere sonradan ruhsat verilirken, cemevleri için bu kural, ibadethane sayılmadığı için uygulanamıyor. Cemevleri de gecekondu misali, kaçak ve Alevi dergâh mimarisi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan binalar şeklinde yükseliyor. Bu “ucube binalar”ın sorumlusu olarak da Başbakan Alevileri gösteriyor. (Cumhuriyet)