"Su, hayatın devam etmesinin temel koşuludur. Yeşil ekonominin de kalbidir. Bu nedenle su verimliliği hakkında daha fazla konuşmalıyız!"

 

BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi DESA bünyesindeki Su Sekreteryası'nın Yöneticisi Kenza Robinson'un bu sözleri, aslında Dünya Su Haftası boyunca çeşitli panel ve seminerlerde ele alınacak konuların bir özeti niteliğinde. Zira suyun kullanım alanları sadece içme, temizlik ve tarımla sınırlı değil. Bugünün sanayi kuruluşlarının da en önemli hammaddelerinden birini su teşkil ediyor. Hatta hiç ummadığımız alanlarda karşımıza büyük miktarlarda su çıkıyor. Örneğin bilgisayarlarda kullanılan tek bir mikroçipin üretimi için 32 litre su gerekiyor. Normal bir binek otomobilin üretiminde kullanılan su miktarı ise tam 400 bin litre. Tabii su tüketiminde aslan payı tarım sektörüne ait. Dünyadaki su kaynaklarının yüzde 70'i tarımda kullanılıyor.

 

SU KAYNAKLARI YOK OLABİLİR Mİ?

Peki bu aşırı tüketim nedeniyle gününün birinde dünyada su kaynakları tümüyle yok olabilir mi? Alman Ziraat Vakfı'ndan Benedikt Haerlin'e göre hayır: "Suyun tükenmesi söz konusu değil. Gezegenimizdeki su miktarı aynı kalıyor. Tatlı suyun miktarı da azalmıyor. Bütün mesele, suyun ne kadar kullanılabilir olduğudur."

 

 Aynı zamanda uluslararası gıda ve tarım kuruluşlarından Future of Food'un da üyesi olan Alman tarım uzmanı Haerlin, bu noktadaki kilit ifadenin "sürdürülebilir tarım" olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: "Buharlaşmadan ve dönüşüm süreci en başa varmadan önce suyu toprakta ve bitkilerde, yani tüm ekolojik sistemde nasıl kullandığımız, burada asıl belirleyici noktadır."

 

1 KİLO BUĞDAY İÇİN 18 BİN LİTRE SU

Sağlıklı ve verimli ekilebilir araziler ile sürdürülebilir tarım sayesinde giderek artan dünya nüfusunun su ve gıda ihtiyacının güvence altına alınması mümkün. Burada bir diğer önemli faktör, her ülkenin zirai üretim koşulunun farklı olması. Örneğin 1 kilo buğday üretimi için Somali gibi kurak bir ülkede tam 18 bin litre su gerekirken, Slovakya gibi bol yağış alan bir ülkede 465 litre su yeterli oluyor. Bir ülkedeki gıda maddesi üretim sürecinin, varolan su kaynaklarıyla doğru orantılı bir seviyeye çekilmesi kaçınılmaz görünüyor.

 

Alman tarım uzmanı Benedikt Haerlin, gelişmiş ülkelerin farkında olmadan kurak ülkelerin suyunu dolaylı da olsa gasp ettiğini ilginç bir örnekle açıklıyor: "Örneğin, suyun çok daha az olduğu ülkelerden soya ve diğer tarım ürünlerini almak suretiyle aslında Almanya'ya su ithal ediyoruz. Oysa bu 'sanal su' ticareti, suyun bol olduğu ülkelerden suya ihtiyaç duyulan ülkelere yapılmalı. Paranın daha çok olduğu ülkelere değil."

 

PETROL MÜ ÖNEMLİ YOKSA SU MU?

BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi DESA bünyesindeki Su Sekreteryası'nın Yöneticisi Kenza Robinson ise insanların, petrol kaynaklarının tükenecek olmasına daha fazla kafa yorduklarını, çok daha önemli olan su kaynaklarının korunması konusuna ise yeterince önem verilmediğini savunuyor: "Su, hayattır. Bu nedenle suyu, fosil yakıtlarla mukayese edemeyiz. Su, her şeyden önce bir insan hakkıdır. Su olmadan biz de yaşayamayız, gezegenimiz de. Bu bakımdan diğer tüm kaynaklardan daha önemlidir. Bu özel konumu sebebiyle suyu, tek tek sektörel bazda değil, bir bütün olarak değerlendirmeliyiz."

© Deutsche Welle Türkçe