Çerkes Hakları İnisiyatifi üyesi bir grup, Habertürk gazetesinin Taksim'deki binası önünde eylem yaptı.

‘Atifet yok nüfus transferi fırsatçılığı var’ , Çerkesce konuşmakla ülke bölünmez’ , ‘Ne Bardakçı ne yardakçı kimse Çerkeslerin demokratik haklarını almasını engelleyemez’ , ‘Bütün halklar eşittir hiçbir halk kapıkulu değildir’ yazılı dövizler açan grup, sloganlar atarak yürüyüşe geçti.

Gazete binası önüne gelen grup adına bir açıklama yapan Çerkes Hakları İnisiyatifi sözcüsü Kenan Kaplan, Çerkeslerin yurtlarından sürüldüğü yıllarda yaşananları anlattı.

Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğunun etnik ve kültür mirasını devralmış bir ülke olduğunu, imparatorluğun bütün ses ve renklerini bünyesinde barındırıyor olması kadar doğal bir şey olmadığını belirten Kaplan, “Çerkeslerin de kuruluşuna büyük emek verdiği Cumhuriyetin ilk kadrolarının bu gerçeği kabullenmek istememesi, bugün yaşadığımız toplumsal travmaların ana kaynağıdır. O dönemde iktidarı ele geçirenler, ürettikleri tek dil, tek millet sloganlarıyla bütün farklı unsurları hakim dil ve etnisite içinde eritmeye çalıştılar. Farklı dil ve inanç grupları üzerinde baskılar oluşturdular. Kimliklerini unutturmaya, değerlerini yeni nesillere aktarmalarını önlemeye çalıştılar. Değişimden yana olanlarla statükodan yana olanlar arasında ciddi bir mücadele başladı. Bir tarafta demokrasinin gelişmesinden yana olanlar, diğer tarafta otokrasiden, cumhuriyetin farklı kimlikleri reddeden asimilasyoncu politikalarından yana olanlar. Murat Bardakçı da işte bu demokrasi karşıtı güçler arasında yer almaktadır.” iddiasında bulundu.

Kaplan şöyle konuştu: “Bu haksız ve yakışıksız ifadelerinden dolayı kendisini şiddetle kınıyoruz. Bardakçı Çerkeslerin anayurdundan sürülmesi sonrası Osmanlı İmparatorluğunda iskan edilmelerini ‘atifet’ yani ‘tek taraflı lütuf’ olarak nitelendirerek gerçekleri ters yüz etmiş, Çerkeslerin kimliklerinin tanınması taleplerine karşı toplumu provoke etmeye çalışmıştır. Hemen belirtelim ki Osmanlı İmparatorluğu Çerkes nüfusuna atifetle değil kendi devlet menfaatlerini gözeterek yaklaşmıştır.”

Osmanlı İmparatorluğu’nun Çerkesleri anayurda getirme sebeplerini maddeler halinde sıralayan Kaplan, “Biz Çerkesler olarak toplumumuzu aşağılayıcı ifadeler kullanan Murat Bardakçı ve televizyon programındaki partneri Erhan Afyoncu’yu kınıyor, kendilerini tez zamanda toplumumuzdan özür dilemeye davet ediyoruz, ayrıca programda yer alan Pelin Batu'ya da gösterdiği demokratik tavırdan dolayı teşekkür ediyoruz” şeklinde konuştu.

‘Bardakçı şaşırma sabrımızı taşırma’ , ‘Bardakçıyla yardakçı şovenist tarihçi’ , ‘Anadil eğitimi engellennemez’ , ‘Kahrolsun faşizm kahrolsun şovenizm’ , ‘Yaşasın demokratik mücadelemiz’ , ‘Anadil onurumuz savaşır koruruz’ şeklinde sloganlar atan grup basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.

Diğer yandan, Murat Bardakçı köşe yazısında, Çerkeslerin Türkiye'ye 19. yüzyılın ortalarında yoğunlaşan kanlı Rus operasyonları nedeniyle göç etmek durumunda kaldıklarını, Türkiye'nin yüzbinlerce göçmene kucak açtığını, iş ve aş verdiğini ve hatta devlette önemli görevlere getirdiğini belirtmiş, “Türkiye her daim Çerkeslere 'atıfet' ( iyilik, lütuf, ihsan) göstermiştir” demişti.

Bardakçı, “Kendilerini bu kadar nesil sonra 'buralı hissedemeyenlerin' siyasi ve kültürel haklarını göç ettikleri ülkeden istemeleri gerektiğini” bildirmişti.

Çerkesler’e dışarıdan geldikleri için hak verilmemesini savunan Bardakçı’nın bir tarihçi olarak Türklerin Anadolu’ya nereden geldiğinden haberi olamayacağına göre, bu çifte standartı anlaşılamadı. Ayrıca Anadolu’nun yerli halklarının hakları konusunda ne düşündüğü de bilinmiyor.

 

Okunan basın açıklamasının tam metni şöyle:

MURAT BARDAKÇIYI KINIYORUZ!

Türkiye, Osmanlı imparatorluğunun etnik ve kültürel mirasını devralmış bir ülke. İmparatorluğun bütün ses ve renklerini bünyesinde barındırıyor olması kadar doğal bir şey yok.

Çerkeslerin de kuruluşuna büyük emek verdiği Cumhuriyetin ilk kadrolarının bu gerçeği kabullenmek istememesi, bugün yaşadığımız toplumsal travmaların ana kaynağıdır.

O dönemde iktidarı ele geçirenler, ürettikleri “tek dil, tek millet” sloganlarıyla bütün farklı unsurları hakim dil ve etnisite içinde eritmeye çalıştılar. Farklı dil ve inanç grupları üzerinde baskılar oluşturdular. Kimlikleri unutturmaya, değerlerini yeni nesillere aktarmalarını önlemeye çalıştılar.

Örgütlenmeye getirilen yasaklar, köy sürgünleri, vatandaş Türkçe konuş kampanyaları, ilkokul çocuklarına sadece Türkçe konuşmaları için uygulanan baskılar v.b. uygulamalarla tüm farklı diller gibi Çerkes dilleri de unutturulmaya çalışıldı.

Bu ve benzer politikalar on yıllar boyunca devam etti.

Yaşanan Avrupa Birliği'ne uyum süreci ile birlikte Türkiye demokrasisinin de hacim kazanmaya başlaması sonuc, toplum yasakları sorgulamaya, gaspedilmiş haklarını talep etmeye başladı.

Değişimden yana olanlarla, statükodan yana olanlar arasında ciddi bir mücadele başladı.

Bir tarafta demokrasinin gelişmesinden, insanların kendi değerlerine sahip çıkmasından, özgürlüklerin artırılmasından yana olanlar;diğer tarafta otokrasiden, cumhuriyetin farklı kimlikleri reddeden asimilasyoncu politikalarından yana olanlar.

Haber Türk gazetesi yazarı Murat Bardakçı da işte bu demokrasi karşıtı güçler arasında yer alanlardan.

Bardakçı geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı “Bir Çerkes açılımı eksikti” başlıklı yazısında şövenist yüzünü açıkça göstermiş, gerçekleri ters yüz eden ifadelerle Çerkes toplumunu aşağılamaya kalkmıştır.

Bu haksız ve yakışıksız ifadelerinden dolayı kendisini şiddetle kınıyoruz. Bardakçı Çerkeslerin anayurdundan sürülmesi sonrası Osmanlı imparatorluğunda iskan edilmelerini “âtifet”, yani “tek taraflı bir lütuf” olarak nitelendirerek gerçekleri ters yüz etmiş; Çerkeslerin kimliklerinin tanınması taleplerine karşı toplumu provoke etmeye çalışmıştır.

Hemen belirtelim ki Osmanlı İmparatorluğu Çerkes nüfusuna “âtifetle” değil, kendi “devlet menfaatlerini gözeterek” yaklaşmıştır.

Çerkesleri kendisine yakın gören Osmanlı, yardım göndereceği vaadleriyle Kafkasyalıları Ruslara karşı yıllarca savaş halinde tutmuş, ama söz verdiği yardımları hiçbir zaman göndermemiştir. Kışkırtılmış halkımız Ruslara karşı maalesef hep yalnız bırakılmıştır.

Osmanlı, 1864'de sona eren Kafkas - Rus savaşlarından 8 sene önce, yani daha 1856 yılında Rusya ile imzaladığı anlaşma ile Çerkes nüfusunu Anadolu topraklarına taşımak için hazırlıklara başlamıştır.

Çünkü o dönemde Osmanlı'nın demografik problemleri vardı.

Geniş topraklarında yeterli nüfusu yoktu.

Osmanlının cephede savaşacak cengaver insanlara ihtiyacı vardı, ki onun için Çerkesleri istemiştir.

Osmanlının atıl duran topraklarını ekip dikecek, şenlendirecek çiftçilere ihtiyacı vardı, ki onun için Çerkeslere sınırlarını açmıştır.

Osmanlı'nın hıristiyan nüfusun kalabalık olduğu bölgelerde nüfus yoğunluğunu müslümanlar lehine çevirecek yeni yerleşimcilere ihtiyacı vardı, ki onun için Çerkesleri o kadar masrafla ülkesine taşımıştır.

Osmanlı'nın sınır boylarında güvenliği sağlayacak, savaşmasını bilen gözüpek insanlara ihtiyacı vardı, ki onun için Çerkesleri buralara yerleştirmiştir.

Osmanlı'nın iç isyan tehditlerine karşı isyancı unsurları baskılayacak sadık müfrezelere ihtiyacı vardı, ki onun için coğrafyanın en kritik bölgelerine onları yerleştirmiştir.

Bu yüzdendir ki Çerkesler geniş Osmanlı coğrafyasına darmadağınık iskan edilmiş, kimliklerini koruyabilecekleri yoğunlukta yerleşim birimlerinden mahrum bırakılmışlardır.

Çerkesler bu ülkeye yerleşmelerinin bedelini fazlasıyla ödemişlerdir.

Ne Bardakçı'nın aşağılayan ifadeleri, ne de yardakçısı Erhan Afyoncu'nun ağız kalabalıklığı bu gerçekleri ört bas edemez.

Hala cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki ırkçı ideolojileri savunuyorlar.

Hala Türk etnisitesi dışındaki unsurları kapıkulu görme eğilimindeler.

Hala gerçek hayatta karşılığı olmayan gerekçeler ileri sürerek asimilasyona çanak tutuyorlar.

 “Aileler anadilini evlerinde konuşsun, çocuklarına da öğretsin” diyerek on yıllardır işledikleri asimilasyon suçunu bastırmaya çalışıyorlar.

 “Aileler dilini öğretemiyorsa bu onların suçudur, devletin bir şey yapmasına gerek yok” diyerek tek tipleştirici sürecin devamından yana tavır koyuyorlar.

Onlar da biliyorlar bu sistemin nasıl bütün farklı unsurları yok etmek üzerine kurgulandığını.

Onlar da biliyorlar sistemin çocukları daha anaokulunda ailelerin elinden alıp, devlet ideolojisine kölelik yapacak mankurtlar halinde yetiştirilmeye çalışıldığını.

Onlar da biliyorlar yavrularımızın eğitim sistemi denilerek nasıl bir eritme kazanı içine atıldığını,

Onlar da biliyorlar yüzlerce televizyon kanalının, dersanelerin v.s. yavrularımızı nasıl elimizden çaldığını...

Onlar da biliyorlar bunun nasıl acımasız bir yok etme süreci olduğunu,

Onun içindir ki bu sistem ilanihaye sürsün istiyor ve savunuculuğunu yapıyorlar.

Çerkesler olarak şunu açıkça beyan ediyoruz ki, 85 senedir işleyen bu asimilasyoncu sistem sorunlarımızın ana kaynağıdır.

Tüm vatandaşlık görevlerini yerine getiren insanlar olarak biz, siyasetten sorunlarımızın çözümünü istiyoruz. Bu bizim en doğal hakkımızdır.

Çözüm, herkesin kendi kimliğini koruma ve yaşatma hakkının tanınması ve desteklenmesidir diyor, çözüm yolunu da gösteriyoruz.

Çözüm, ana dili öğretiminin örgün eğitim sistemi içinde yer almasıdır.

Fakat bunu ne Bardakçı, ne de sistemin diğer yardakçıları anlamak istiyorlar. İnsanların anadilini öğrenmesinin ve yaşatmasının en kutsal hak olduğunu kabul etmek yerine, bu tür talepleri “nankörlük” olarak nitelendirerek toplumu bölüyor ve geriyorlar.

Türkiye'de yıllardır yaşanan toplumsal huzursuzluğun sürmesinden yana tavır koyarak bu ülkeye ve insanına açıkça ihanet ediyorlar.

Biz Çerkesler olarak toplumumuzu aşağılayıcı ifadeler kullanan Murat Bardakçı ve tv programındaki partneri Erhan Afyoncu'yu kınıyor, kendilerini tez zamanda toplumumuzdan özür dilemeye davet ediyoruz.

Bundan kaçındıkları takdirde bu borçlarını her fırsatta hatırlatarak kendilerine rahat vermeyeceğimizi de buradan kendilerine iletiyoruz.

Bu arada çalıştıkları kurumu bu eleştirilerimizin dışında tuttuğumuzu belirtmek istiyoruz.

Ayrıca program ortakları Pelin Batu'yu bu iki tezviratçının söylemleri karşısında takındığı demokratik tavırdan dolayı kutluyor, kendisine candan teşekkürü borç biliyoruz.

Asimilasyona hayır!

Faşizme hayır!

Şövenizme hayır!

Yaşasın dilimiz! 

Yaşasın kültürümüz!

Yaşasın demokrasi mücadelemiz!


ÇERKES HAKLARI İNİSİYATİFİ 

 

DEMOKRAT HABER