Çatalhöyük Kazı Başkanı Hodder, geçtiğimiz yıl B.150 adlı yapının doğu duvarı yakınlarında bulunan göbekleri, kalçaları ve göğüsleri oldukça belirgin taştan yapılmış iki kadın figürininin, ana tanrıça yerine yaşamları boyunca toplumsal bir statü ve prestij elde etmiş yaşlı kadınları temsil ettiğini söyledi.

2016 yılında Konya’daki Çatalhöyük’te yapılan kazılarda, MÖ. 8000 ila MÖ. 5500 yılları arasına tarihlenen eksiksiz bir kadın heykelciği bulundu. Neolotik döneme ait, yüksek kalitede işçilikle yapılması ve vücudunun tüm parçalarının eksiksiz bulunması dolayısıyla “eşsiz” olarak nitelendirilen bir kadın figürini, mermerimsi taştan yapılmıştı. Figürin, genelde olduğu gibi çöp alanında değil, bir platformun altında tek parça volkan camıyla birlikte özenle yerleştirilmiş bulundu. Hiçbir parçası eksilmeden günümüze kadar sağlam kalan eser, 17 santimetre uzunluğunda ve 1 kilogram ağırlığında.

Kafasının şekli, saç tipi (başının tepesinde yuvarlak bir topuz), ellerinin göğüslerinin altında olması ve küçük ayaklarıyla tipik bir Çatalhöyük eseri özelliği taşıyan figürin, ince işçiliği ile diğer heykelciklerden ayrılıyor.

OVAL PLANLI EVLER VARDI

Çatalhöyük Kazı Başkanı Stanford Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ian Hodder, 2016 yılı kazı çalışmalarıyla ilgili hazırlanan raporda, 1999 yılında Çatalhöyük’ün en eski yerleşim katmanlarına ulaştıklarında, kendilerini evlerin içerisinde değil çöp alanının ve ağılların içinde bulduklarını belirtti. Hodder, Douglas Baird tarafından Çatalhöyük’ten 1000 yıl önceye tarihlenen Boncuklu Höyük’te oval planlı evlere rastlandığını aktardı.

Hodder, yerleşik düzenin ilk katmanlarını görmenin oldukça önem taşıdığını, bu amaca ulaşmak üzere 2016 yılında Mayıs başından Temmuz sonuna kadar çalıştıklarını belirtti ve “Geçen yıl oldukça dikkat çekici buluntuları gün ışığına çıkarırken, alanın zaman içindeki gelişimi ve kendisi hakkında yeni pek çok bilgiye ulaştık. Geçen yıl B.150’nin doğu duvarı yakınlarında bulunan göbekleri,kalçaları ve göğüsleri oldukça belirgin iki taş kadın figürini, bu sezonun en ilgi uyandıran buluntuları olmuştur.” dedi.

KADIN FİGÜRİNİ OBSİDYEN BIÇAKLA BERABER BULUNDU 

Hodder, ilk figürinin doğu duvarının yanında bir mezarın hemen sağ köşesinde bulunduğunu belirterek, platformun yapılma süreciyle ilişkilendirilecek bu buluntunun yerine objenin kasti olarak konulduğu ve üzerine yeni platformun yapıldığının düşünüldüğünü söyledi.

Mermerden yapılan figürinin obsidyen bir bıçak parçasıyla yanyana bulunduğunu belirten Hodder, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu figürinden birkaç gün sonra büyük olan figürinin hemen kuzeyinde bir kireç öbeğinin içinde ikinci figürin bulundu. Kireçtaşından yapılmış bu figürinin baş kısmının yakınlarında bir ayna gibi parlak ve yansıtıcı bir galen parçası ve iki adet boncuk bulundu. Obje asılı bir şekilde taşınıyormuşçasına baş kısmında iki deliğe sahip.

Bu buluntuların bulunduğu alanlar tartışmasız bir şekilde kasti olarak yerleştirmeyi göstermekte ve son derece büyük önem arz etmekte. Bulundukları yerler ve obsidyen, galen gibi başka objelerle gömülmeleri sıra dışı bir durum. Sit alanının üst katmanlarında platformların altına mezar gömülmesi uygulaması daha eski katmanlarda olduğu gibi eşine sıklıkla rastlanan bir durum değil. Bu da bu objelerin insan gömütlerinin yerini almış olabileceğini düşündürmekte.”

ANA TANRIÇA DEĞİL

Bu gömme işlemlerinin platformların kapanıp açılmasının önemine işaret ettiğini belirten Hodder, “Medyanın büyük bir çoğunluğu bu figürinleri Çatalhöyük’ün meşhur ‘ana tanrıçaları’ olarak lanse etti. Ancak, Lynn Meskell, Carolyn Nakamura ve Lindsay Der tarafından gerçekleştirilen ve kil figürin objeleri mercek altına alan araştırmalar, bu objelerdeki göğüs-kalça-göbek üçlüsünün insan figürinlerinde ön plana çıkarılmasına bir örnek olduğunu ve bu bölgelerdeki sarkmaların olgun kadın betimlemesi olduğunun altını çizmektedir. Bu figürlerin ana tanrıça yerine yaşamları boyunca toplumsal bir statü ve prestij elde etmiş yaşlı kadınları temsil ettiği düşünülmektedir.” dedi.