Pahalı ve eski kitapları bir araya getiren büyük kütüphanelerde her daim garip bir yan vardır. İnsanların fısıldayarak konuştuğu bu ortamı yapay bir sessizlik kaplar. Toz kokusu ise sürreal bir hava yaratır. Söz konusu garip kütüphanelerse şüphesiz hiçbir yer, Harvard Üniversitesi'yle boy ölçüşemez.

Çünkü birkaç yıl önce bu kütüphanede bulunan üç kitabı, diğerlerinden ayıran bir şey fark edildi. Onların deri kaplaması, diğerlerine benzemiyordu. Yapılan araştırmalar da gösterdi ki, bu pürüzsüz kaplamalar, insan derisindendi. Hatta bu kitaplardan birisinin derisi, canlı bir insandan yüzülmüştü.

Gökçe Gündüç'ün sabitfikir'de yer alan çevirisinde; aslında insan derisiyle kitap kaplamak 17. yüzyılda epey yaygındı. Adı "anthropodermic bibliopegy (insan derisiyle kitap ciltleme sanatı)" konulmuştu ve bu sanat, özellikle anatomi kitaplarına uygulanıyordu. Kitaplar, genellikle tıbbi görevlilerin, araştırmaları sırasında kadavradan yüzdükleri deriyle kaplanıyordu. Herhalde hiçbir şey boşa gitmesin istendiğindendi bu.

Harvard'daki bu garip kitaplardan biri Roma şiirini, bir diğeri Fransız felsefesini ele alıyor. Canlı canlı yüzülen bir insanın derisiyle kaplanan sonuncu kitap ise Ortaçağ İspanya'sının hukuk düzeni üzerine bir inceleme. İçinde ise şu ilginç paragraf bulunuyor:

"Bu kitabın kaplaması, 4 Ağustos 1632'de, Wavuma tarafından, henüz canlıyken derisi yüzülen sevgili arkadaşım Jonas Wright'tan geriye kalan tek şey. Kral Mbesa bana bu kitabı verdi ki bu kitap da zavallı Jonas'ın sahip olduğu birkaç şeyden biriydi; şimdi onun üzerini derisi kaplıyor. Huzur içinde yatsın."