F tipi cezaevlerinde yaşanan sorunlara dikkat çekmek için Ankara'ya giden tutuklu yakınları, Mehmet Ağar'a özel cezaevi uygulamasını hatırlatarak, "Bizim yakınlarımız Mehmet Ağar gibi katil ya da adli tutuklu değil. Devlet kişilere karşı işlenmiş suçlarda kişi adına affediyor ama kendisine karşı işlenmiş suçlarda yok etme politikası güdüyor" dedi.

 

ANKARA- F tipi cezaevlerinde yaşanan sorunlara dikkat çekmek için Ankara'ya giden İHD İstanbul Şubesi üyeleri ve tutuklu yakınları, BDP milletvekilleriyle görüştü. Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, İHD'lilerin görüşme talebini kabul etmemişti.

 

BDP grubu adına Adil Kurt ve Erol Dora ile görüşen İHD'liler, hazırladıkları dosyayı sundu.

 

Görüşmede yürüyüşleri hakkında bilgi veren Ümit Efe, son 6 ayda cezaevinde 13 kişinin yaşamını yitirdiğini, "12 yıllık F Tipi cezaevleri insanları öldürüyor. Hasta mahpusların veda hakkı dahi engelleniyor. İmralı Cezaevi'ndeki kişiye özel uygulamalar sürüyor" dedi. Efe, Pozantı Cezaevi'ni hatırlatarak, işkencenin de sürdüğünü söyledi. Efe, F Tipi tecridin sona ermesi için hücre kapılarının açılması gerektiğini ifade etti.

 

HASTA TUTUKLULARA RİNG İŞKENCESİ

Tutuklu yakını İsmail Tepeli de "Cezaevlerinde ortaçağ zihniyeti uygulanıyor. F Tipleri derebeylerin zindanları gibi. Hastaneye götürürken ringde bekletip dolaştırıp doktor yokmuş diye geri götürüyorlar. Kadın mahpuslara 30 askerin önünde soyunun diyorlar" diye konuştu.

 

Hasta tutuklu Fatma Tokmak'ın oğlu Azat Tokmak, annesinin durumu kötüleştiğinde revire götürüldüğünü, ancak burada iyi bir sağlık hizmeti verilmediğine işaret etti. Tokmak, "Ringde hastaneye giderken askerlerin komutanların tacizlerine maruz kalıyor. Adli tutuklularla yan yana konuluyor, sorun yaşanıyor. Askerler doktorları etkisi altına alıyor, bunlar zaten terörist diyor" dedi.

 

Azat Tokmak, annesinin 2.5 saat diyaliz makinesine bağlı kalması gerekirken, bazen yarım saat, bazen 20 dakika, bazen 45 dakika bırakıldığını söyledi. Tokmak, "Askerin keyfine göre değişiyor. Askerler muayeneye giriyor. Annem belden üstü çıplak olduğu için itiraz ettiğinde tekrar ringe götürülüp bekletiliyor" dedi.

 

'CANLARI İSTERSE HAVALANDIRMAYA ÇIKARIYORLAR'

Şeker hastası oğlu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan Elif Ertürk, "14 yıldır oğlum tek başına hücrede kalıyor. Tansiyon ve şeker hastası. Havalandırmaya çıkarmıyorlar. 1 saat havalandırmayı yarım saate indirdiler, onu da bazen çıkarıyorlar, canları isteyince" dedi.

 

Şekerini ölçmesi için malzemelerin hapishaneye alınmadığını söyleyen Ertürk, "Doktora da çıkarmıyorlar? Ne yapsın bu çocuk?" diye sordu. Ertürk, oğluna diyabet yemeği de verilmediğini ifade etti.

 

Ali Gülmez'in annesi Selvi Gülmez, hücreye hava girmediği için oğlunun camı kırdığını ve bu nedenle görüş cezası verildiğini anlattı. Gülmez, ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların yavaş yavaş işkenceyle öldürüldüğünü söyledi. Gülmez, "Pozantı'daki çocukları yine hücrelere koymuşlar. Bırakın bu çocuklar çocukluğunu yaşasın" dedi.

 

'ÖLECEK DURUMA GELİNCE BIRAKIYORLAR'

2001 ölüm orucu direnişçisi Nihat Göktaş, "F tipi cezaevlerini yaşadım. F tiplerinde hücre içinde hücre. Dışarıyla bütün bağını koparmak istiyorlar. Görüşe giderken görüşten gelenle göz temasını bile engellemek için ara koridora alıyorlar" dedi. Göktaş, hasta tutukluların ölecek duruma gelince tahliye edildiğini anlattı.

 

AĞAR VE ERDOĞAN’A ÇİFTE STANDART UYGULAMASI AYIPTIR

Mehmet Ağar ve cezaevine girdiği dönem Başbakan Erdoğan’a uygun hapishane ve insani koşullar arandığına dikkat çeken Efe, “Bu insani düzenlemelerin sadece, hapishanede kaldığı 4 ay boyunca 30 binden fazla ziyaretçiyi kabul etme hakkına sahip olan, 13 bin mektup yazan Başbakan Erdoğan ya da kendisine 5 yıldızlı cezaevi aranan Mehmet Ağar için geçerli olmasını kabul etmemiz mümkün değildir” dedi. Efe, Türkiye’de her alanda yaşanan ayrıcalıkların hapishanelerde de geçerli olmasını eleştirerek, “Bu çifte standartlar ayıptır” dedi. Anayasanın 56. maddesindeki, “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlüdür” ibaresini hatırlatan Efe, personel yetersizliği ve sağlık haklarının ihlal edilmesinden kaynaklı yüzlerce hasta mahpusun hayatını kaybettiğini ifade etti. Efe Ceza İnfaz Kanunu’nda, “Hayati tehlikesi bulunan mahpusların tahliyesini” getiren  düzenlemenin derhal yapılmasını istedi.

 

Akkaya, sadece Nisan ayında 3 hasta tutuklunun yaşamını yitirdiğini hatırlattı. Akkaya BDP'yi de eleştirdi, cezaevleri konusunda daha fazla sorumluluk almalarını istedi.

 

'YASALAR HER CEZAEVİNDE FARKLI UYGULANIYOR'

Menderes Leyla'nın yakını Hatice Onaran, yasaların her cezaevinde farklı uygulandığını, cezaevi müdürünün keyfiyetine göre yasaların değiştirildiğini kaydetti.

 

Tutuklu yakınları, avukat görüşünün yapıldığı odalara kamera konulacağı duyumları aldıklarını da belirtirken, BDP'li vekiller durumu araştıracaklarını söyledi.

 

'12 EYLÜL CEZAEVLERİNDE YENİDEN YAŞANIYOR'

BDP Milletvekili Adil Kurt, "Çabanız çok değerli, biz elimizden geldiğince destek vereceğiz" dedi. Cezaevlerini denetleme kararı aldıklarını ve en çok hak ihlalleriyle gündeme gelen cezaevlerine gitmeye başladıklarını anlatan Kurt, "Bakanla ve milletvekilleriyle kuliste ya da kürsüde konuşuyoruz. Ama Türkiye'de cezaevi sorununun çözülmesi bakanı aşıyor, çünkü zihniyet sorunu. 12 Eylül cezaevlerinde yeniden yaşanıyor" dedi.

 

Kurt, "Denetimli Serbestlik Yasası ile tecavüzcüler bırakıldı, siyasi tutuklulara yer açmak için" dedi.

 

Mardin milletvekili Erol Dora da Mardin Cezaevi'nde incelemelerde bulunduğunu, cezaevinin kapasitesinin 3 katı dolu olduğunu anlattı. Dora, patates yemeğinden 800 kişinin zehirlendiği bilgisini verdi.

 

Dora, "Özgürlükten men edilmiş insanların tekrar gayri insani şekillerde cezalandırılması doğru değil" dedi. (ETHA)