Nilay VARDAR / Bianet

 

Müzisyen Kuşha Doğan Özden, "Saçlarımızın sayısınca insan kaybettik" sözleriyle sürgünü anlatan Çerkes ağıdını dinleyip de ağlamayan yoktur diyor.

 

 

"Bütün gece yıldızları sayıyorum

Saçlarımızın sayısınca insan kaybettik

***

Bize verilen ad 'İstanbul Yolcuları'

Gideceğimiz yeri bilmeden yola koyulduk"

 

21 Mayıs 1864, Çerkeslerin Soykırım ve Sürgünü Anma Günü.

 

148 yıl önce dünyanın birçok ülkesine dağılan Çerkesler gibi Türkiyeli Çerkesler de, 21 Mayıs'ta sokağa çıkarak hem ölenleri anacak hem de Çerkes halkının taleplerini dile getirecek.

 

Lise yıllarından beri Çerkes kültürüne dair araştırmalar yapan müzisyen, aynı zamanda Dünya Çerkes Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Kuşha Doğan Özden ile 21 Mayıs'ı, Türkiyeli Çerkeslerin dününü, bugününü konuştuk.

 

"Bir Göç Ağıdı" şarkınız ne anlatıyor?

Uzun yıllar süren Kafkas Rus savaşlarının sonucunda milyonlarca Çerkes'in katledilmesini, Kafkasya'nın Ruslar tarafından işgal edilmesini ve sağ kalan Çerkeslerin büyük bir kısmının zorla vatanlarından sürülmelerini anlatır.

 

Bu ağıdı, bugün çoğu artık aramızda olmayan değişik ağızlardan 30 yıl önce derledim. Ağıt, sürgün yıllarında Karadeniz'in Çerkesya kıyılarında o acıları çeken insanlar tarafından bestelenmiş, o dönemde yaşananların belgesi niteliğinde oldukça dramatiktir.

 

Çerkesçe bilen her insan bu ezgiyi ve sözlerini dinlediği zaman gözyaşı döker. Ağıt, "Ey Dünya, Bizim feryatlarımızı kimseler duymuyor" diyerek bu büyük insanlık dramına duyarsız kalanlara isyan eder.

 

21 Mayıs 1864 Çerkesler için anlamı nedir?

21 Mayıs 1864, yüzyıllar süren Kafkas Rus savaşlarının Çerkeslerin yenilgisi ile sonuçlandığı gündür. Kafkasya Orduları Başkomutanı, Çerkeslerle sürdürülen uzun savaşın kendi zaferleriyle sona erdiğini, temizlenmekte olan bu yerlerin ebedi bir Rus toprağı olarak kalacağını ilan etmiştir.

 

21 Mayıs, Çerkesler için etnik temizliğin, soykırımın, sürgünün, vatan yitirmenin, tüm yaşanan acıların sembolü ve yeniden toparlanmaya giden yolun başlangıcıdır.

 

21 Mayıs ne zaman, nasıl kutlanmaya başladı?

21 Mayıs ilk defa 1989'de Kafkasya'da Adıgey  Özerk, Karaçay Çerkes, Kabardey Balkar Cumhuriyetleri'nde yaşayan Çerkeslerin önde gelen insanlarının yaptıkları toplantıda "Ulusal Yas günü" olarak ilan edildi. Üç yıl sonra da, "soykırım ve sürgünün anılacağı yas günü" olarak kabul edildi.

 

Dönemin Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin de, Çerkeslere davalarında haklı olduklarını ve bunun telafi edilmesi gerektiğini söyledi. Bugün Çerkesler, yaşadıkları bütün ülkelerde, 21 Mayıs'ı Çarlık Rusyası tarafından yapılan soykırım ve sürgünün yas günü olarak anıyor ve dünyaya uğradıkları haksızlıkları duyurmaya çalışıyorlar.

 

Türkiyeli Çerkesler o zamana kadar susmuş muydu?

Yakın tarihlere kadar Türkiyeli Çerkesler kendi  içlerine kapanık bir şekilde dillerini, kültürlerini korumaya çalıştılar. Son dönemdeki demokratik açılımlar ve kitle iletişim araçları ile Çerkesler de seslerini daha fazla duyurabilme olanağı buldu. Sovyetler Birliği'nin çökmesinden sonra Çerkeslerin Kafkasya ile, Kafkasya'daki soydaşları ile ilişkilerinin hızlı bir şekilde gelişmesi de sesimizi daha fazla duyurabilmemizde önemli bir etken oldu.

 

"Çerkeslik" çok geniş bir tanım, içinde hangi etnik kökenleri barındırıyor?

Çerkesler, Kuzey Batı Kafkasya'da yaşayan Adıgeler, Abazalar ve Abhazlar'dır. Osmanlı İmparatorluğu'na en fazla Kuzey Kafkasya'dan Çerkeslerin gelmiş olmasından dolayı Türkiye'deki tüm göçmenler Çerkes olarak bilinir. Kesin rakam vermek oldukça zor; fakat Türkiye'de dağınık olarak 3-4 milyon civarında Çerkes'in yaşadığını söyleyebiliriz. En çok Karadeniz, Orta Anadolu ve Marmara Bölgesi'nde yaşıyorlar.

 

"KAFKASYA ARTIK KAF DAĞI'NIN ARDINDAKİ ÜLKE DEĞİL"

Çerkes müziğini sizin için ne ifade ediyor? Türkiye'de bu müziği yaşatabiliyor musunuz?

Çerkes müziği bizi geçmişimize bağlayan en önemli bağlarımızdan birisi. Koruyup gelecek kuşaklara aktarabilmek için çabalıyoruz. Son iki yüzyılda Çerkes halkının çektiği acıların etkisi olsa gerek Çerkes müziği hüzünlüdür. En ritmik ve en neşeli parçaların içerisinde bile bir hüzün gizlidir. Kafkasya ile iletişimin artmasının da etkisi ile müziğimiz ile gençlerimizin daha fazla ilgilenir hale gelmesinden dolayı  geleceğe ümitle bakıyoruz.

 

Ailede Çerkeslik çocuklara nasıl anlatılır?

Bizim kuşaklar Kafkasya ile ilgili özlem dolu hikayelerle, Kafkas Rus savaşlarında yaşamını yitiren kahramanların hikayeleri ile büyüdü. Sürgün Çerkeslerin çocukları, her dönemde atalarının geldiği Kafkasya ile platonik bir aşk içerisinde büyüdü.

 

Günümüzde artık Çerkesler için Kafkasya bilinmeyen Kaf Dağının ardındaki büyülü ülke değil. Özellikle Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından sonra bütün zorluklara rağmen Kafkasya ile diasporada yaşayan Çerkeslerin ilişkileri her geçen gün gelişiyor. Günümüz gençleri her türlü asimilasyona rağmen tarihimizi, uğradığımız haksızlıkları, bugünkü Kafkasya gerçeğini bilen ve geleceğimize yön verebilecek bir seviyede.

 

Nedir bu asimilasyon politikaları?

Tek dilli, tek kültürlü bir ulus devlet yaratmak isteyen resmi devlet ideolojisi geçmişte Çerkesler üzerinde de çok yoğun baskıcı asimilasyon politikaları yürüttü. Tek partili dönemde büyüklerimiz "Vatandaş Türkçe konuş" sloganlarıyla yetişti. İlkokulda ben de Çerkesce konuştuğum için en çok ceza alanlardan birisiydim. 1960'lı yıllardan sonra hızlı kentleşme ve köylerden kentlere göç olgusu da asimilasyonun hızlanmasında önemli bir etken oldu.

 

Yeni bir anayasa yapılıyor, Çerkes'lerin talepleri nedir?

Kafkas Dernekleri Federasyonu yeni Anayasa için taleplerimizi gerek anayasa komisyonuna gerekse konu ile ilgili devletin bütün birimlerine yazılı olarak iletti. Dilimiz,  kültürümüz, etnik kimliğimiz ile bu ülkenin eşit haklı ve onurlu vatandaşları olmak istiyoruz.

 

Yoğun asimilasyon politikaları sonucu yok olmanın eşiğine gelmiş dilimizin bu topraklarda yok olmamasını istiyoruz. Dilimizin, kültürümüzün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için gerekirse pozitif ayrımcılık istiyoruz.

 

Çerkesler yaşadıkları ülkelere derin bir sevgi ile bağlı insanlardır. Bu topraklar için birçok savaşta  canını veren atalarımız Türkçe bilmiyorlardı. Bugün onların çocukları kendi dillerini konuşamıyorlar.

 

* Yistambılakue: İstanbul Yolcuları