Hasta tutuklu Gürgin Kurt, bu yıl hapishanede yaşamını yitiren üçüncü mahpus oldu. Bianet’ten Ayça Söylemez’in haberine göre,  Cezaevlerinde halen 122’si ağır 413 hasta var.

Dr. Aktan, Adli Tıp Kurumu’nun sürekli “cezaevinde kalabilir” raporu verdiğini belirtti. Gürgin Kurt'un gördüğü fizik tedavi de "cezaevi imkanlarının kısıtlılığından" kesilmişti.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Dr. Özdemir Aktan, bianet’e yaptığı açıklamada, hasta mahpusların hapishanede tutulmasının “bir insanlık ayıbı” olduğunu, bu durumun acilen düzeltilmesi gerektiğini söyledi.

Tahliye edilmeyen hasta mahpuslardan olan 62 yaşındaki Gürgin Kurt da dün hayatını kaybetti.

“Örgüt üyesi olduğu” iddiasıyla bir yıl Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldıktan sonra 4 ay önce Ahlat Kapalı Cezaevi'ne sevk edilen yüzde 50 felçli ve yüksek tansiyon hastası Gürgin Kurt, Pazar günü geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Tatvan Özel Can Hastanesi'ne kaldırıldı. Yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Kurt'un dün beyin ölümü gerçekleşti.

Bir ay önce de 41 yaşındaki kanser hastası tutuklu İrfan Eskibağ hayatını kaybetmişti. Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde tutulan Eskibağ için Adli Tıp Kurumu yaşamını yitirmeden üç ay önce "cezaevinde kalabilir" raporu vermişti.

Akciğer kanseri olan tutuklu Şahabettin Yücel de Şubat ayında cezaevinde öldü.

“METE DİŞ’İN DURUMU CİDDİ”

TTB’den Dr. Aktan cezaevlerinde ciddi bir sağlık sorunu bulunduğunu, hastaların ölümcül seviyeye gelene dek hapisten çıkamadığını belirtti:

“Ciddi tedavi gerektiren durumlarda, tedavi mutlaka hapishane dışında yapılmalı. Tedaviye ulaşmak, bir insan hakkıdır. Bu konuda birçok çalışma yaptık, halen de Adalet Bakanlığı nezdinde girişimlerimiz sürüyor. Ama henüz bir adım atılmadı.”

“Özellikle kanser hastalarında bu sorunla çok sık karşılaşıyoruz, bağışıklık sistemleri çöküyor. Örneğin Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mete Diş kanser hastası ve gördüğü tedavi nedeniyle bağışıklık sistemi ciddi şekilde etkilenmiş durumda, her türlü enfeksiyona açık, hapiste tutulması çok sakıncalı.”

“SORUN, ADLİ TIP KURUMU”

Dr. Aktan bir an önce yasal düzenleme yapılması gerektiğini söyledi:

“Sorun, Adli Tıp Kurumu raporu istenmesinde. Adli Tıp hızlı çalışmıyor, yükü de çok fazla. Ve sürekli olarak hastalara ‘hapishanede kalabilir’ raporu veriyor.”

“Siyasi baskıdan uzak ve hızlı işleyen kurumlara ihtiyaç var. Bu nedenle bilirkişilik, Adli Tıp Kurumu’ndan alınıp üniversitelerin adli tıp bölümlerine verilmeli.”

KANUN DEĞİŞTİ, TAHLİYE OLAN YOK

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nin son raporuna göre, cezaevlerinde 122’si derhal tahliye edilmesi gereken ağır hasta olmak üzere toplam 413 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor.

25 Ocak’ta 5275 Sayılı Kanunun 16. maddesinde yapılan değişiklikle, 2. fıkradaki "Mahkumun hastalığının hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmesi durumunda, hapis cezasının infazının iyileşinceye kadar geri bırakılması" hükmüne, 5. fıkra eklenerek, "Ağır bir sakatlık veya hastalık nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettirememesi durumunda infaz ertelenebilir" şeklinde düzenlendi.

İHD, bu değişikliği eksik ve yetersiz bulduklarını açıkladı: “Bu maddede Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurulları tarafından düzenlenip Adli Tıp Kurumu'nun onayladığı rapor üzerine infazın geri bırakılabileceği ifade ediliyor. Bu düzenleme sakıncalı çünkü Adli Tıp Kurumu tarafsız değil.”

BDP: İÇERDEN ÇIKAN TABUTLAR TAHAMMÜL SINIRIMIZI GEÇERSİZ KILIYOR

Meclis'te hasta tutsaklar ile ilgili basın toplantısı düzenleyen BDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, son günlerde üç hasta tutsağın yaşamını yitirdiğini hatırlatarak "Artık BDP olarak belirtmek isteriz ki, cezaevlerinden her gün bir tabutun çıkması tahammül sınırlarımızı geçersiz kılmaktadır. Herkesi hükümetin, savcıların veya Adli Tıp Kurumu’nun hasta mahkûmları kaderine terk etmeye yönelik yaklaşımına karşı durmaya çağırıyoruz" dedi.