Eğer birisi/birileri, dini inanışı temel alarak, dini inanışlar üzerinden siyaset yaparak toplumu yönetme ve yönlendirme gayretinde ise, bunu yaparken toplumsal değerleri hiçe sayıyorsa onların kendi değerleri de yok demektir.

Eğer bunu yaparken yolsuzluk ve hırsızlık, toplumsal değerlerde düşüş yaşanıyorsa, bunu yapanlar zenginleşiyorsa, bunu yapan yöneticiler şiddete başvuruyorsa, bunu yapanların aileleri, yakınları, tanıdıkları zenginleşiyor, toplum yoksullaşıyorsa, orada dini esaslar değil, sömürü sisteminin esasları yürürlüktedir.

Eğer toplumu dini esaslar temelinde şekillendirmeye, devletin kurum ve kuruluşlarını bu amaca hizmet eder bir duruma getirmeye çalışıyorlarsa amaç inanç temelinde yaşam kurmak değil, inananların inançlarını kendi amaçları için kullanmaktır.

Eğer bu kişi/kişiler, yaptıkları her işi dine bağlayarak, toplumun inançlarını kullanarak, topluma manevi değerleri sunarak hareket ediyorlarsa, maddi değerleri kendilerine ayırıyorlar demektir.

Eğer bu kişi/kişiler iş başına geldikten, dini inanış temelinde siyaset yaparak toplumu yönetirken, toplumsal değerlerde düşüş, şiddet ve baskıda artış,  

Hangi dini inanç sistemine, kurallarına, emirlerine bakarsanız bakın, hepsinde de suç karşılığında ceza olarak cehennem hayatı vardır.

İnanış ve ibadet şekilleri farklı olsa da, hepsinde de insana kötü davranmak suçtur.

Hepsinde de insana acı çektirmek suçtur.

Hepsinde de insanı sevmek (yaratandan ötürü) esastır.

Hepsinde de insan hakkına riayet etmek zorunludur.

Hepsinde de adalet en önemli temeldir.

Hepsinde de gösteriş, israf, lüks hoş görülmeyenlerdir.

Dolayısıyla, inanan kişi, bunları yapmaz/yapamaz. Yaparsa cehenneme gideceğini, yaptıkları nedeniyle kendisine biçilen cezanın, zebaniler tarafından eksiksiz uygulanacağını, öbür tarafta sorgusunda yalan söyleyemeyeceğini bilirler.

Bunları bile bile inanışının suç saydıklarını gözünü kırpmadan yapabiliyorlarsa orada eksik bir şeyler vardır.

Eksik olan yaptıklarında değil, inandıklarındadır.

Kendisini inanan birisi olarak gösterip, yolsuzluğa, haksızlığa, kadına şiddete, gerekli tedbirleri almadığından işçi ölümlerine neden olanlara, çocuk istismarlarına, taciz ve tecavüzlere, adaletsizliğe göz yumuyorsa, eksik olan yaptığı değil, inançlarıdır.

Okuldan fazla cami yapılıyorsa, eğitim sistemi eğitim veremeyecek duruma sokuluyorsa, gösteriş için her türlü harcama yapılıyorsa, işçi ve emeklilerin ücretleri en alt seviyede tutuluyorsa, insanların yarıdan fazlası açlık seviyesinde yaşamaya zorlanıyorsa orada inanç değil amaç vardır.

İnsanlar evlerinden, yurtlarından zor ve şiddet kullanılarak atılıyor, sürgün ediliyorsa, evleri, işyerleri yakılıp yıkılıyorsa, evlerindeki eşyaları talan edilebiliyorsa, orada inanç yoktur.

İnsanlar sivil, silahsız ayrımı yapılmadan öldürülüyor ve buna göz yumuluyorsa, ölüler çırılçıplak soyularak teşhir ediliyorsa, ölüler araçların arkasına bağlanarak sürükleniyorsa, ölüler günlerce öldükleri yerde bekletiliyorsa, orada inançtan farklı, inançtan uzak, inançla alakası olmayan durumlar vardır.

Eğer yöneticiler, aileleri, yakınları, arkadaş ve dostları lüks ve sefa içerisinde yaşıyorken halkın çoğu sefalet içerisindeyse,

Eğer yöneticiler asgari ücretle çalışan işçinin 40 yıllık maaşının toplamı kadar değerde saat kullanıyorsa,

Eğer dinden ve inanıştan başka işi olmayan kurumun başı, suikast yapılması muhtemel insanların en sonuncusu bile zırhlı ve lüks araçlarla dolaşıyor ve bunu israf olarak görmüyorsa,

Eğer dinin ve kurallarının doğru biçimde öğretilmesi konusunda uzman ve alim kişilerden oluşan kurum, cinsel istismarlara kılıf bulmaya çalışıyor, babanın kızına şehvet duyabilme ihtimalinin normal olduğunu söyleyebiliyorsa, ölümleri teşvik için çalışmalar yapabiliyorsa,

Eğer devletin yayın organı, medyası, en büyük televizyonu, yüzlerce insanın yaşamına mal olan, başımızın belası olan canlı bombaları teşvik edebiliyor, hoş göstermeye, insanları sevdirme ve özendirmeye çalışıyorsa,

Eğer yetersiz önlemler yüzünden her yıl 1800 işçi “iş kazası” nedeniyle ölüyorsa,

Eğer eşinden, sevgilisinden, ailesinden, erkeklerin tamamından gördüğü şiddet ve baskı yüzünden her yıl 1000 den fazla kadın yaşamını yitiriyorsa,

Eğer her yıl 30 binden fazla taciz ve tecavüz yaşanıyorsa,

Eğer çocuklara yaşatılan taciz ve tecavüz, toplumda dini önder diye adlandırılan kişiler tarafından normalmiş gibi, doğalmış gibi anlatılıyorsa,

Eğer tecavüz eden değil tecavüz edilen suçlanıyorsa,

Eğer bunların hepsi “fıtrat” olarak sana sunuluyorsa,

Orada inanç yoktur, kalmamıştır, bitirilmiştir.

Orada sadece çıkarlar vardır, para vardır, zenginleşme vardır.

Orada sadece acı vardır, işkence vardır, ölüm vardır.

Eğer sen bunları görmemişsen, anlamamışsan,

Eğer gördüğün halde sesini çıkarmıyorsan,

Eğer sesini çıkarmayarak, karşı çıkmayarak, itiraz etmeyerek bunlara ortak oluyorsan, Allah senin belanı versin diyeceğim, diyemiyorum.

Allah zaten senin belanı vermiş…