“Saraylar saltanatlar çöker,

kan susar bir gün

zulüm biter.

Menekşeler de açılır üstümüzde,

leylaklar da güler.

Bugünlerden geriye

bir yarına gidenler kalır,

bir de yarınlar için direnenler.”

(Adnan Yücel)

***


Biliyorum gözlerinde acı, boğazında derin bir hıçkırık ve çaresizlik boynunda ağır bir zincir. Ne yana dönsen karanlık ne yana dönsen ölüm. Sanki asırlardır katlediliyorsun. Savaş öyle senden uzaklarda, dağlarda, sokaklarda değil onu parmak uçlarına dek hissediyorsun ve artık o görünmez bir yara gibi vücudunun bir parçası oluyor.

Biliyorum bu çaresizlik öldürücü ve bunu hafifleten hiçbir şey yok. Sanıyorsun ki yapabileceğin bir şey yok. İçinde bulunduğun durumu anlamalısın, bu çaresizlik seninle alakalı değil. Sese dönüşmeye ihtiyacın var. Bu çaresizliğin sese dönüşmedikçe kemirip gidecek seni.

Ve sese dönüştüğünde artık içini parçalayan o duygu nitelik de değiştirecek, yalnız olmadığını fark edeceksin. Konuştukça ve karşı çıktıkça güçleneceksin. Göreceksin ki seni çevreleyen karanlığa karşı güç olabiliyorsun.

Sana umudunu yitirme diye haykırmak istiyorum, sen de haykır lütfen. Bir sesin dalga dalga yayılması gibi düşün haykırışını. Haykırışın umut olacak.

Hiç uzak değiliz birbirimize, bak göreceksin ki yan yanayız. Gözlerimiz ve ağzımız bağlı sanıyoruz, korkuyoruz. O yüzden de bilmiyoruz, bihaberiz birbirimizden.

Buradayım diye haykırmak istiyorum, sen de haykır lütfen. Ancak böyle yıkabiliriz bu korku duvarını. Göreceksin ki milyonlarcayız, yalnız değiliz.