Türkler barbar değil. "At sırtında gezen" ataları da barbar değil. Hiçbir halkın anası da, atası da, çağdaşı da barbar değildir.

Türklerin bir dili var. Halkların dili olur.

Ve barbarlık kötü bir şey değildir.

"Barbar" sözcüğü Antik-Yunan'ın burnu havada, göbekli "filozof" cenahının bir icadıdır. Yunan olmayanlara "barbar" (dilsiz,kimliksiz) demişler.

Barbarlık, insana insan kellelerinden kaleler yaptıran zihniyettir. İnsanları binlerce insanın gözleri önünde aslanlara parçalatan gelenektir. Altından saraylar inşa ederken binlerce insanın kanını akıtan, binlerce insana kölece bir son bahşeden düzendir. Lânetli bir ruhtur.

At sırtında gezmek, barbarlık değil. Atın zırhlısını yapıp sırtına katiller bindirmek barbarlıktır.

Mantık çok basit; bir yerde "barikat" varsa karşısında "zırhlı barbarlık" vardır.

"Sıcak" ve "soğuk" sözcüklerinin türkçesini bilmediğim için beni çılgınlar gibi döven geçici ilkokul öğretmenim at sırtında değildi.

Takım elbise giymiş, medeniyetin simgesi bir de kıravat takmıştı.

Dilsiz olan şey devlettir. Kimliksiz olan da.

Devletin demokratı olamaz. Devletin sosyalisti hiç olmaz.

Devlet sistemi 5000 yıl önce insan kanı dökülerek kuruldu ve masum insan kanı dökmeden varlığını asla sürdüremez.

Çelişkiye karşı birilerine kolayca "barbar" tanımlaması yapmak, problemden kaçış çabasıdır.

Bu nedenle, bu cahiliye tartışmalarını zihinlerden silip atmak gerek.

"Barbarlık" vahşilik ise, insanlık tarihi bize en büyük barbarı gösteriyor.