ABD Uluslararası Yardım Ajansı (USAID), “yolsuzluk” yapıldığı iddiaları üzerine, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yaptığı tüm yardımları askıya aldı.

ABD hükümetinin resmi yardım ajansı olan USAID’in sözcüsü Ben Edwards dün yaptığı yazılı açıklamada, “USAID, Türkiye’deki Suriyeli sığınmacılara yönelik bazı yardım çalışmalarını, Ajans müfettişlerinin verdiği yolsuzluk bilgileri nedeniyle askıya almıştır. USAID ayrıca, kişilere ve aracılara verdiği yardımları da durdurmuştur” ifadesini kullandı.

Açıklamada, USAID’in “Amerikan vatandaşlarının verdikleri vergileri akıllıca, etkili ve amacına uygun şekilde kullanmayı en büyük öncelik yaptığını” vurgulayan Ajans Sözcüsü Edwards, “Yolsuzluk konusunda sıfır tolerans politikamız vardır” dedi.

Açıklamada, USAID’in yolsuzluk nedeniyle yardımları askıya almasının, ihtiyacı olan Suriyeli sığınmacıları olumsuz etkilememesi için, yardımları ulaştıracak “alternatif yollar” arayışında olduğu da kaydedilerek, “USAID, ihtiyacı olan insanlara erişmeye devam edecektir. Yaşanan bu insani krizde Suriyelilere yönelik yardım kararlılığımız devam edecektir” ifadesi kullanıldı. (1)

Daha önce de Avrupa Birliği’nce (AB) Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacılar için taahhüt edilen üç milyon avroluk yardım, resmi açıklamalar yapılmasa da benzer nedeniyle askıya alınmış, küçük miktarlarda yapılan yardımlar sonrası durdurulmuştu.

İlk kez ABD’nin resmi yardım kuruluşunun yetkilisi tarafından “güvensizlik” vurgusu yapıldı!

Bu açıklama Türkiye için olumsuz ve ülkeler arası ilişkilerde “güvenilmez ülke” konumuna düşürecek bir ortam yaratmış oldu.

BİR GÜVENSİZLİK VURGUSU DA FRANSA’DAN

15 gün önce basına yansıya bir başka haber de yine Türkiye için “güvensizlik” vurgusu yapıyordu!

Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nin (CNRS) 24-25 Nisan 2017 tarihlerindeki bilimsel konseyinde üç öneri oylandı.

Bunlardan ilki Pınar Selek ile ilgili. Araştırma Merkezi, Pınar Selek’in defalarca bozulan mahkeme kararlarına rağmen yargı tarafından taciz boyutuna varan yargılamalarla karşı karşıya kaldığını belirtti. Pınar Selek ile dayanışma vurgusu yapan CNRS tarafından, Fransız hükümetinden Türkiye hükümetine uyarıda bulunması talep edildi. Açıklamada, “Pınar Selek’in maruz kaldığı baskı meslektaşlarının maruz kaldığı baskının sembolüdür” denildi.

İkinci oylamada ise TÜBİTAK’ın (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu) akademisyenlere yönelik tasfiyesi ele alındı. Kurum tarafından yapılan açıklamada, TÜBİTAK’ın özellikle 24 Mart 2017 tarihinde tüm bilimsel dergilere gönderdiği genelge ile “Türk bilim insanlarına yönelik bir siyasi temizliğe giriştiği” belirtildi.

Bilimsel konsey, TÜBİTAK’ın bu uygulamaları göz önüne alınarak, CNRS’ten TÜBİTAK’la olan işbirliği anlaşmalarını gözden geçirmesini talep etti. Öneri oybirliği ile kabul edildi. (2)

Alınan bu karar ilişkilerin dondurulması anlamına geliyordu.

İlişkilerini dondurdukları TÜBİTAK’ın son dönemde yapmış olduğu projelere baktığımızda bu kararın ne kadar doğru ve yerinde olduğunu görüyorduk:

“Cuma namazının sosyalleşmeye ve toplumsallaşmaya etkisi”

“Tebessüm ve selamın temiz dünyalara etkisinin araştırılması”

“EKG önlüğü ile mahremiyeti korumak”

“Milli karakterlerin çocuk ve gençlerin oyun ve kırtasiye objelerine yerleştirilmesi ile rol model alınmasını sağlamak”

Vb..

YAŞAMIMIZ ZATEN “GÜVENSİZ”

Ülkenin uluslararası arenada gittikçe düşen “güvenilirlik” durumunu içeride bizzat yaşayanlar olarak geleceğe olumlu bakabilmenin yollarını arıyoruz!

Özellikle de adalet mekanizmasındaki aksaklık ve taraflı bakış, sokağa çıkma yasakları süresince yaşanan insan hakları ihlalleri, emniyet güçlerince yaşatılan ölüm olaylarındaki cezasızlık, taciz ve tecavüzlerdeki artış ve tacizci/tecavüzcülere verilen “iyi hal indirimi”, iş cinayetlerindeki artış gibi yaşamımızı doğrudan etkileyen olumsuzlukların gittikçe artan yükselişleri, yaşamımızı “güvensiz” konumuna getirdi.

Toplumsal güvende en önemli unsur olan adaletin taraflılığı, yasaların kişilere göre yorumlanması, Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) yargıyı ilgilendirdiği halde yargıya gerek duyulmadan verilen kararlar*, güvensizliğimizi artıran unsurlar olarak yaşamımızda önemli yerler edindi.

Güvensizlik konusundaki en büyük etkiyi ise, söylenenlerin sürekli değişmesi, bir gün evet denilene ertesinde hayır denebilmesi, defalarca ortaya konulan “aldatılmışlık” vurgusu ve diplomatik olmayan üslubun kullanılması yaratıyor!

Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) halk oylaması sonrası yasaları çiğneyerek/yok sayarak vermiş olduğu karar ise bu işin tuzu, biberi oldu.

En azından % 49 devletine güvenemiyor hale geldi/getirildi!

Uluslararası arenada da “güvensizlik” onaylanmış durumda!

Amerika yönetiminin, Suriye’deki Kürtlerin Halkın Savunma Birlikleri (Yekitiya Parastina Gel - YPG) ile askeri ittifak yapıp ağır silahları vereceğini ilan etmesi, Türkiye’ye duyulan bir başka “güvensizlik” belgesi değil midir?

AB’nin Türkiye’nin konumunu “denetlenme” durumuna düşürmesi, üyelik görüşmelerini durdurması da bir “güvensizlik” belgesi değil midir?

83 gündür oğlunun kemiklerini alabilmek için açlığını silah yapan Kemal Gün’ün durumu güvensizliğin ürünü değil midir?

İçeride ve dışarıda, yükselen “güvensiz” ortam değişmedikçe/değiştirilmedikçe, insanların huzur içerisinde yaşamasının mümkün olamayacağı bir noktadayız!

%51-%49 olarak bölünen toplumun tekrar kucaklaşabilmesi için, başta adalet mekanizması olmak üzere, düzgün ve olması gerektiği gibi işlemeyen tüm kurum ve kuruluşların düzeltilmesi gerekiyor.

Bunu da yapacak olan, bu ülkenin gerçek sahibi olan ve vatandaş olarak adlandırılan halkın ta kendisidir!

____________________

(*) Anayasada (madde 38) açık biçimde “suçu ispatlanana kadar herkes suçsuzdur” denmesine rağmen, herhangi bir yargılama yapılmadan KHK’larla insanlar suçlu ilan edilerek işten atılması. Ehliyet, pilot lisansı gibi bir işi yapabilirliği nedeniyle sınavlar sonrası verilen belgelerin hukuki süreç işletilmeden iptali gibi kararlar.

1.http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/abd-turkiyeye-siginmaci-yardimini-kesti-1226521/

2.http://www.birgun.net/haber-detay/fransiz-bilim-insanlarindan-turkiye-ye-sert-uyari-tubitak-ile-iliskilerini-oybirligiyle-dondurdular-157596.html