Çok uzun zamandır siyah beyazlı taraftarlar bu başarının özlemini çekiyorlardı. Olimpiyat Stadı'nın hınca hınç dolmasının nedeni, bu denli güzel bir atmosfer oluşmasının sebebi buydu aslında. Şehir dışından bile Olimpiyat Stadı'na gelen mevcuttu. Yol boyunca metrobüslerde, metroda atkıları ve formalarıyla Olimpiyat Stadı'nın yolunu arşınlayan Beşiktaşlıları gün boyunca görmek mümkündü. Biletler günler öncesinden tükenmişti, sosyal medya bilet arayanlar, biletini almış olup şehir dışında olan ya da işini gücünü ayarlayamamış olup biletini “bari biri benim yerime gitsin” diye paslamaya çalışanlar, maç günü ve maç öncesi yaşananlardı. Tribünlerde de bir başka hazırlık mevcuttu: pankartlar, bütün koltuklara dağıtılan beyaz bereler, ve bayraklar… Bunların hepsi çok büyük bir özlemin ve inancın da ifadesiydi Beşiktaş taraftarı için.

2003 yılından bu yana Beşiktaş’ın elle tutullur tek başarısı 2009 yılında Mustafa Denizli ile gelen Şampiyonluk, onun dışında elle tutulur bir başarıdan söz etmek çok güç. Perşembe akşamı kazanılan Liverool zaferi ise Avrupa’da kazanılanların arasında Beşiktaş için en iyisi… Beşiktaş taraftarı iki yıldır bu başarı için Bilic’in gözünün içine bakıyordu. Takımın son haftalardaki düşüşü, Liverpol’la oynanan ilk maçta görece iyi sonuç olsa bile kötü oyun, Eskişehir maçında alınan mağlubiyet hiç biri Beşiktaş taraftarını Olimpiyat stadını doldurmaması için neden olmadı. Aksine Bilic’e ve takıma dair fazlasıyla bir umut ve inançla stattaydılar. Bu umudu Beşiktaşlı taraftarlara verense Bilic’ti, Beşiktaşlı oyunculardı, kaldığı güne kadar bu kadroda büyük emeği olan takımı kuran ve Bilic tercihini yapan Önder Özen’di.
Liverool ile Anfield Road’da oynan maç son dakikada kazanılan penaltıyla 1-0 kaybedilmesi maçtan ziyade ihaleyi Motta’nın üzerine yıktı. Oysa siyah-beyazlı ekip maç boyunca ürkek ve dengesiz bir oyun çıkarmıştı. Savunmadaki ekstra performans skoru 1-0’da tutmuştu 89. Dakikada gelen golse şaşırtıcı değildi, bu anlamda oyundaki dengesizlik Motta’yı penaltıya zorlamıştı.

İkinci maç için 1-0’lık sonuç oynanan oyun baz alındığında hiç de parlak gözükmüyordu. Siyah-beyazlı ekip İstanbul’da iki farkla galib gelmek zorundaydı ve en önemlisi gol yememek zorundaydı. Yenilecek bir gol Beşiktaş’ın turu geçmek için atması gereken 3 gol demekti.

Defansta Ersan ve Motta Yok… Olsun Necip Ve Opare Var

Beşiktaş defansta önemli iki sorunla maça başladı, Ersan ve Motta cezalıydı, yerlerine ise Necip ve Oparre sahadaydı, ancak her ikisi de kaygıları giderecek Necip defansta Serdar ile birlikte en iyisi olacaktı. Opare ise garanti oyunu ve süratiyle öne çıkacak, çabası ile siyah-beyazlı taraftarın gönlünü kazanacaktı. İlk maçta oynayan Lallana’nın yokluğunu unutmamak lazım elbet bu maçta. Motta onunla tek başına uğraşmak zorunda kalmıştı zira Olcay o bölgeye yakında oynasa Motta’ya yardım konusunda pek becerekli değildi. Savunmada siyah-beyazlı ekibin bu sefer gardını iyi almış olması Liverpool’la fazla pozisyon yaratmadı ancak Bilic ilk maç olduğu gibi G.Töre’yi ve Olcay’ı kenarlara çekmiş olması Demba Ba ve Sosa’yı etkisizleştirecek orta saha ve hücümu kopuklaştıracaktı. Siyah beyazlılar yine çok top kaybediyor önde topu bir türlü tutamıyordu. Bilic önceliği burada gol yememek ve maçı ikinci yarıya taşımaktı anlaşılan.

İkinci Yarı İle Birlikte Liverpool Kalesine Beşiktaş Taruzu Başladı

Nitekim ne olduysa ikinci yarı oldu.Beşiktaş oyunu öne taşıdı. Şutlar arka arkaya gelmeye başladı. Serdar ve Opare her iki kanadı zorlamaya başladı. Top Beşiktaş’ın ayağında daha fazla kalmaya başladı ki bu oyun tanıdıktı. Tribünleri dolduran taraftarların o stada gelmesini ve umut beslemelerini sağlayan oyun buydu. Siyah-beyazlılar kanatlardan topu Demba Ba’yla bir türlü buluşturamıyordu ancak arka arkaya şutlar geliyordu. Öyle ki 50 ve 52 dakikalara Serdar ve Sosa iki şut sığdıracaktı. Ligin başından bu yana şut istatistiği önümüze gelse bu maç başı çekecekti.
Tolgay… Tolgay… Tolgay…

Bilic bu oyunun üzerine bir hamle daha yapacaktı, Sosa’yı oyundan alıp Tolgay’ı oyuna sokacaktı.Demba Ba katkılı pozisyonda Tolgay’ın olağanüstü şutu gelecekti. Bu gol Beşiktaş taraftarının uzun yıllar hafızalarından silinmeyecek bir gol olarak kalacak muhtemelen. Bu dakikadan sonra oyunun egemenliği iyiden iyiye siyah-beyazlılara geçmiş, Liverpool ise kalesine yaslanmıştı. Bilic oyuncu değişikliği hakkını kullanmaya bile gerek görmeyecekti ya da hakkını uzatmaları düşünerek sağlama almak istedi ki Demba Ba’nın kale önünde çektiği şut direğe takılmasaydı bu hesaba bile ihitiyaç kalmayacaktı.
Çekecek Daha Çilemiz Varmış

Ancak turu görmek için daha çekecek çilemiz varmış. Futbol evet böyle olduğu için güzel. Beşiktaş bu sezon birçok maçında sonu güzel biten bu hikayeyi yaşattı bize ancak bu hepsinden başkaydı, hepsinden anlamlıydı sanırım.
Uzatmalarda takım etkin oyununu sürdürse de ikinci gölü bulamayacak ve maçı penaltılara taşıyacaktı. Uzatmaların oynandığı dakikalarda aklıma ilk gelense uzatmalara ara verilmeden geçilmesi takımın ritmini kaybetmemesine dairdi tabi futbolun kurallarında böyle bir şey yok. Artık yapacağımız tek şey Cenk’in ellerine bakmaktı, ellerine duacı olmaktı. “Maçı izlerken o an Cenk’e bir sigara ikram etmek içimizden geçmedi değil”.
Ne garip ki daha Demba Ba’nın kaleciyle düelloya giriştiği penaltılara alışamamışken bu sezonun en kritik maçlarından birinde hayat bize 10 penaltıyı nasip etmişti. Çilekeş Beşiktaş taraftarı için bu hiç de şaşırtıcı değildi elbet.
Hayat bu kaderi doğrularcasına siyah-beyazlı tribünleri adeta sınıyor gibiydi. Liverpool kaçırmamakta ısrarlıydı, penaltılarda skor 4-4’e gelmiş son penaltı Tolgay kalmıştı. "Buradan artık tur gitmemeliydi" diye iç geçiriyor, "buraya kadar geldik şuradan tur gitmesin artık" diye diliyorduk ki Tolgay içimizi rahatlatacaktı… Artık sıra Liverpool tarafındaydı. Lovren topun başına gelecekti ve topu doğru yere tribünlere vuracaktı.
Tur Atlamaktan Çok Daha Fazlası

Sonuna kadar hak etti siyah-beyazlı ekip bu galibiyeti, bu galibiyete hem onların hem de Beşiktaş taraftarının çok ihtiyacı vardı. Bu takımın büyük bir çoğunluğu henüz kupa kaldırmadı; bu galibiyet, bu tur, bu başarı onların sıçrama tahtası olacak. Bu maçı ileride gelecek başarıların başlangıç tarihi olarak not edebiliriz.