Amerika'nın Ohio eyaletinden 17 yaşındaki trans Leelah Alcorn'dan bir mektup var hepimize. Alcorn, bu mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra aramızdan ayrıldı. Onu yaşamdan koparan devlet değil, nefret değil, 'toplum' oldu.

Leelah Alcorn, intihar mektubunda gerçek kadın kimliğini kabul etmeyen muhafazakar Hıristiyan ailesiyle yıllarca boğuştuktan sonra kendini öldürmeye karar verdiğini söylüyor.

Alcorn'un son mektubunda söylediklerini daha önce defalarca duymuş gibiyim. Amerika'dan veya çok uzak bir ülkeden değil, çok yakınımdan, kendi çevremden duyduğum sözler bunlar. Sizler de çok uzak değilsiniz. Buna eminim.

Şöyle söylüyor Alcorn: “Kazanan yok, çıkış yolu yok… İnsanlar ‘daha iyi olacak’ diyorlar ama benim durumumda bu doğru değil. Daha kötü oluyor. Her gün daha kötü oluyor. Eğer bir gün trans bireyler benim gördüğüm muameleyi görmezlerse ancak o zaman huzur içinde yatabileceğim… Ölümümün bir anlamı olmalı. Toplumu tamir edin. Lütfen.”

DAHA YAKINA GELELİM

Yarası kaşındıkça kanayan, kanadıkça bizi tüketen toplumsal bir sorun var.

LGBTİ bireyler, sadece devlet ya da nefret yüzünden öldürülmüyor. Toplumsal baskılar yüzünden de öldürülebiliyor.

Şimdi biraz daha yakına gelelim.

İstanbul'da, Boğaziçi köprüsünden atlayarak yaşamına son veren Eylül Cansın'dan bahsetmek istiyorum. O da Alcorn gibi aramızdan ayrılmadan önce bu topluma bir mesaj bıraktı. Video çekerek sosyal medya hesabından yayınlayan Eylül, konuşmasına şöyle başladı: "Ben Eylül, bugün çok güzel bir gün!"

Konuşmasının devamında bizleri daha da yaralayan sözler söyledi Eylül..

Kendi ötekileştirilmiş dünyasında birbirleri üzerinde tahakküm kuran arkadaşlarından şikayetçiydi. Devlet tarafından, nefret tarafından, toplum tarafından kısıtlanmış dünyasına bir sınır da arkadaşları çiziyordu belli ki..

Gözyaşlarına boğularak yaptığı konuşmasında:

''İnsanlar bana izin vermedi. Çalışamadım! Bir şeyler yapmak istedim, yapamadım! Engel oldular, beni çok mağdur ettiler!'' dediği an ne büyük tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu hissettim.

Kendi ötekileştirilmiş dünyamızda birbirimizi ezerek mi egomuzu tatmin edeceğiz?

Birbirimiz üzerinde tahakküm kurarak mı mücadele vereceğiz? Ezilmiş kimliğiniz altına sığınarak, yapmış olduğunuz çeteliğin hesabını vermeyeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Şimdi de parsellenmiş alanlarınızda birbirinize öfke saçmayı bırakın. Bu çeteleşmiş, mafyalarla iş birliği yapan kişiler derhal teşhir edilmelidir!

LGBTİ mücadelesi; Homofobi'ye, transfobi'ye, nefret kültürüne, çeteleşmeye karşı kendi dünyasında hesaplaşmalıdır!

Transların homofobisi, homoseksüellerin transfobisi, kendi içlerinde hiyerarşi, sömürü kültürü almış başını gidiyor!

Aynı nefret kültürünün farklı sebeplerinden öldürülüyoruz, ötekileştiriliyoruz, dışlanıyoruz farkında mısınız?

O kadar sınıflaştırılmış bir tehlikeyle karşı karşıyayız ki, acının bile hiyerarşisini yapar olduk.

Sosyal medya hesaplarında dahi bu tür nefret söylemleri ile karşılaşmak mümkün..

Bu nefret kültürü, tamir edilemeyen zihniyetiniz Eylül'ü aramızdan aldı.

İntihar etmedi.

Eylül, çeteleşmiş trans terörü yüzünden ölüme sürüklendi!

Söylenecek daha fazla söz yok.

Eylül'ün dediği gibi: ''Sizi vicdanınızla baş başa bırakıyorum!''