Tiflis, 5. yüzyılda kurulan ve o günden bu güne kadar 29 kez yıkılıp yeniden inşa edildiği söylenilen, 2003 yılında yaşanan Gül Devriminin ardından, hızlı bir gelişme gösteren 3,5 milyon nüfuslu Gürcistan’ın başkenti ve en büyük şehridir. Tiflis ılıman bir iklime sahip. Zaten “Tbili” Gürcüce “ılık” demektir, “Tbilisi” (Tiflis) ise “ılık sular”. Gürcüce öğrenmesi çok çok zor bir dil. Bunun sebebi ise belirli bir sistematiğe sahip bulunmaması, geçmiş zaman ve gelecek zamanın olmaması, bize yabancı ve zor gelen sessiz harfler ve bazen bazı kelimelerin birbiri ardına sekiz sessiz harfle başlaması, Kiril ve Latin alfabesinden tamamen ayrı ve Ermeni alfabesine oldukça benzeyen yuvarlak hatlı alfabesidir.
 

 
Şehrin kalbi, Rustaveli caddesi
Tiflis’in en büyük caddesine, Gürcistan’ın en önemli şairinin (Shota Rustaveli) ismi verilmiş; “Rustaveli Caddesi”. Eski ismi “Golovin Caddesi’dir”. Şehrin en geniş caddesidir ve 1.5 km uzunluğundadır. Cadde Saint George’un at üzerinde bir ejderhayı mızrağıyla öldürürken resmedildiği, kırk elli metrelik bir kaide üzerinde duran, altın rengindeki bir heykelin bulunduğu Özgürlük Meydanından (Freedom Square / Tavisuplebis Moedani) başlar ve Kostova Caddesine kadar devam eder.
 

 
Rustaveli Caddesi üzerinde pek çok önemli, idari ve tarihi eser ve yapı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, Gürcistan’ın en büyük sinema binası olan Rustaveli Sineması, eski Gürcistan Parlamento binası, Gürcistan Ulusal Opera Tiyatro binası, Rustaveli Devlet Akademik Tiyatrosu, Gürcistan Bilimler Akademisi, Kashueti Kilisesi, Gürcistan Simon Janashia Müzesi ve pek çok sanat galerileri. Cadde üzerinde Tiflis metrosu ve otobüs hattının pek çok durağı ve istasyonu da mevcut.
 

 
Tiflis sokak ve caddelerindeki satıcı tezgahlarında genellikle kitap, tablo ve eski yarı antik eşyalar satılıyor. Kitap ve sanat adeta temel bir gereksinim şeklinde kabul ediliyor bu şehirde. Her yerde heykeller var, heykele doyacağınız muhakkak. Rustavelli dışında, Chavchavadze Caddesi, Abkhazi Caddesi, Türk caddesi olarak bilinen Marjanishvili Caddesi, Agmasenebeli Caddesi, Sharden Caddesi ve Grishashvili Caddesi mutlaka gezip görülmeli. Yürürken yol üzerinde satılan ballı ve sade çekirdekler ve fıstıklardan alabilir veya bir peynir dükkanına gidip sayısız Gürcü peynirinden bazılarının tadına bakabilirsiniz. “Sülfür banyoları” dedikleri kaplıca hamamında büyüklü küçüklü özel odalarda rahatlamak bir başka seçenek olarak değerlendirilebilir.
 

 
Kura nehri kıyısında Rike Park’ta yorgunluk atabilir ve dinlenebilir veya bu parkta bulunan “Book Corner” gibi cafelerde bir şeyler yudumlayarak serinleyebilirsiniz. Bundan sonra, Dry Bridge üzerindeki bit pazarına mutlaka uğramalısınız. 9 Mart Parkının hemen yanı başında yer alıyor. Tiflis ve Gürcistan’a dair her şey var burada ve gayet uygun fiyatlara. Sovyet yadigarlarından, antik paralara, çeşitli kitaplar, magnetler ve pullar, birbirinden enfes tablolardan yine tarihin içinden çıkıp gelmiş gibi duran yemek takımları ve mutfak araç gereçleri veya benzeri pek çok objeye kadar merakınızı kabartacak ve uyandıracak her unsur bulunuyor bu bit pazarında. Tiflis’te her yerde olduğu gibi, burada da köşe başlarında ve merdivenler üzerinde ayakta tavla oynayan insanları göreceksiniz.
 

 
Tiflis’te inanılmaz bir Avrupa Birliği hayranlığı dikkatimi çekti. Parlamento girişinde bile kendi bayrakları ile beraber AB bayrağı asılı. Para birimlerinin simgesi de Euro’nun simgesinin 90 derece çevrilmiş hali neredeyse. Ulusal müzelerinde genelde Sovyet döneminde nasıl eziyet gördüklerini anlatırlar. Bir yandan Ruslar tarafından sömürgeleştirilmiş olmanın acısını duyan insanlar, aynı zamanda eskiden bütün Sovyet ülkelerinde rahatlıkla seyahat ederken, şimdi Rusya’ya dahi uğraştırıcı bir vize sürecinden sonra gidebilmenin zorluğundan yakınırlar.
 

 
Trafik konusunda ilginç noktalar var. Bir kere, trafik bizdeki gibi sağdan akmasına rağmen, bazı araçlarda direksiyonun solda değil sağda olduğunu görüyorsunuz. Bunun nedeni de trafiğin soldan aktığı ülkelerden getirilen araçların %25-30 oranında daha ucuz olması. Dolayısıyla da şehir trafiğindeki araçların hemen hemen üçte birinin tasarımının bu şekilde olması gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Büyük ana caddelerinde karşıdan karşıya geçmek için, kavşakların dışında, neredeyse hiç trafik ışığı yok. Bunun yerine bol bol alt geçit bulunuyor.


 
Stalin’in Gürcü olmasından dolayı, ülkenin yetiştirdiği belki en önemli insan. Pek çok magnette ve tabloda Stalin fotoğraflarını ve tasvirlerini görebileceksiniz. Şehirde ayrıca azımsanamayacak bir yüzdede Azeri nüfus da yaşıyor. Din olarak ise, Ortodoks, Ermeni, Müslüman, Yahudi, Ezidi, hep bir arada yaşıyor, kendi dinlerinin ritüellerini yerine getiriyor ve özgürce ibadet ediyorlar. Şehirde Radisson Blu ve Marriott gibi lüks oteller ve butik oteller de var ama gayet mütevazı bir guesthouse da size daha ucuz ve gayet temiz bir aile ortamı rahatlığını sunacaktır.
 

 
Mutfak
Tiflis’te üç ünlü Gürcü yemeğini kesinlikle tatmalısınız. Haçapuri, hınkal ve şaşlık. Haçapuri aslında bizim Karadeniz pidelerimize benziyor. 20’den fazla çeşidi var. Açık ve kapalı, içinde bakla, peynir, tavuk, patates veya ıspanak bulunandan, ortası açık olup bolca tuzlu peynir ve yumurta barındırana, uzun, yuvarlak veya tipik Gürcü ekmeği gibi gemi şeklinde olana kadar hepsini denemek isteyeceksiniz. Zaten kahvaltı saatinde pek de başka seçeneğiniz bulunmayacaktır.
 

 
Hınkal ise, Ermenistan ve bizim Kars yöremizdeki içi boş, ince kesilen, nane, sarımsak, tereyağı gibi maddeler ile çeşnilendirilen yemekten tamamen ayrı bir şey. Buradaki hınkal, bohça şeklinde büyükçe ve içi kıymalı bir karışım dolu bir tür mantı. Sanırım özel tenceresinde buharla pişiriliyor. Şaşlığa gelince, genelde küp şeklinde, ilk önce mangal gibi ızgarada pişirilen ve sonra bir tür güveç tabağında sunulan, üzerinde soğan halkaları ile süslenen, orta-az pişmiş olarak servis edilen bir et yemeği. Yemeklerin çoğunda “kişniş” kullanılıyor.
 

 
Bunun dışında, sınırsız türde ve lezzette şarap ve biralar bulacaksınız. Marketlerde 2,5 litrelik plastik şişelerde bira ve 5 litrelik bidonlarda şarap görürseniz şaşırmayın. Çünkü Tiflis halkı susuzluğunu her daim ellerinin altında bulunan bu nevi meşrubat ile gideriyorlar. Bizdeki gibi çeşit çeşit pestilleri ve biraz farklıca baharatları var. Ayrıca, şehirde Ankara adında bir Türk restoranı bulunuyor, İstanbul adında bir Türk marketi ve ayrıca Gürcü ve Türk İşadamları Derneği (Gürtiad) bulunuyor. Bana kalırsa, yabancı bir ülkeye gidip yine bir Türk yemeği yemenin bir anlamı yok, o nedenle de uğramak gereksiz (eğer birkaç gün içinde vatan hasretiniz doruk noktaya ulaşmadıysa).
 

 
Teleferik ve Narikala Kalesi
Tiflis’te teleferiğe “Aerial Tram” deniyor, yani “Hava Tramvayı”. 2012 yılında açılmış olan teleferik, Mtkvari (Kura) nehrinin sol kıyısı üzerinde bulunan Rike Park’ın Avrupa Parkı bölümünü Narikala Kalesinin yer aldığı alana bağlar. Dakikalar içinde zirveye ulaşıyorsunuz. Metroya da binebileceğiniz toplu ulaşım kartını kullanabileceğiniz gibi, 2 lari (yaklaşık 1 dolar veya 3 lira) karşılığında bu karttan satın alıp 1 lari ödeyerek sadece tek yön gidiş ücretini de kartınıza yükletebilirsiniz. Bu teleferik yapılmadan önce Kaleye ancak yürüyerek ve tırmanarak ulaşılabiliyormuş.
 

 
Kartlis Deda Heykeli
Teleferikle tepeye çıktığınızda yapabileceğiniz birkaç şey var. Bunlardan biri Kalenin içine girip, üstünden şehri fotoğraflamak. Bir ikincisi, Kartlis Deda (Mother of Kartli / Kartli’nin Annesi) heykeline yanaşıp, dibinde oturmak veya alttan fotoğraf çekmeye çalışmak. Bu heykel Tiflis’in kuruluşunun 1500. yıldönümünde, yani 1958 yılında Sololaki tepesine dikilmiştir. Alüminyumdan yapılmış bulunan heykel, 20 metre yüksekliğindedir. Heykelin bir elinde dost olarak gelenlere sunmak üzere şarap kasesi, diğer elinde ise düşman olarak gelenleri caydırmak üzere bir kılıç durmaktadır.
 

 
Botanik Bahçesi
Kalenin bulunduğu Sololaki tepesinde yapabileceğiniz bir başka şey ise, hemen arkanızı dönünce görebileceğiniz 300-400 yıllık Botanik bahçesinde ufak bir yürüyüşe çıkmaktır. 1625 yılında kurulmuş bulunan bahçe tam 161 hektarlık bir alanı kaplıyor ve 4.500’in üzerinde bitki çeşidini barındırıyor. İçerisinde gayet hoş yürüme yolları ve bir de sürpriz bir şekilde karşınıza çıkan bir şelale bulunuyor. Parkı görünce hemen, Emirgan Parkı’nın biraz daha az budanmış ve doğal kalmış haline benzettim.
 

 
Füniküler
Rustaveli Caddesi ile Mtatsminda Dağı arasında gidip gelen füniküler, sizi aynı zamanda geniş bir lunapark alanına (Mtatsminda Lunaparkı) götürmüş oluyor. Fünikülerin sefer uzunluğu 501 metre, başlangıç noktasında rakım 460 metre iken, son istasyondaki rakım ise 727 metre. Toplam üç istasyonu bulunuyor. Bu alanda pek çok restoran, geniş bir sahaya yayılmış bulunan klasik lunapark faaliyet ve araçları mevcut.
 

 
Özellikle en tepede bulunan ve şahane bir şehir manzarası sunan dönme dolabı tavsiye ederim. Çok yavaş ama hiç durmadan, yalnızca 1 tur dönen dönme dolabın içi klimalı. Ayrıca yine tek turda büyük adrenalin hazzı yaşamanızı sağlayan Roller Coaster’ı da deneyebilirsiniz. Teleferik gibi gece geç saatlere kadar çalışan füniküler ile, dilediğiniz zaman şehre geri dönebilirsiniz.
 

 
Barış Köprüsü (Bridge of Peace)
Mtkvari (Kura) nehrini üzerinde yapılmış bulunan gayet modern ve şık görünümlü köprü, cam ve çelikten yapılmış ve 150 metre uzunluğunda. Aslında yapılırken Eski Tiflis’i yeni şehre bağlaması amaçlanmış. Bu bol eğimli ve bükümlü köprüden bir tarafta Metekhi Kilisesi, Narikala Kalesi, şehrin kurucusu olan Vakhtang Gorgsali’nin heykeli ve diğer tarafta ise Baratashvili Köprüsü ve Başkanlık Ofisi görülebiliyor. Bu arada, nehir üzerinde neredeyse hiç sandal ve benzeri deniz taşıtı trafiği yok, sadece tek tük nehir turu yaptıran farklı tarzlarda birkaç tekne gidip geliyor. Köprü, üzerinde bulunan 1.400’den fazla led lamba sayesinde, harika bir aydınlatmaya sahip, yani gece saatlerinde içinden geçmesi ayrı bir keyifli oluyor. Zaten Tiflis’i Tiflis yapan en önemli özelliklerden biri de, özellikle tarihi binalarının mükemmel ve göz alıcı gece ışıklandırması diyebiliriz.
 

 
Sameba Katedrali
Sameba Katedrali (tam ismiyle “Holy Trinity Cathedral of Tbilisi”) Tiflis’te yerleşik bulunan Gürcü Ortodoks Kilisesinin ana katedrali niteliğini taşımaktadır. 1995-2004 yılları arasında Elia Tepesi üzerinde inşa edilmiş olan katedral, dünya üzerindeki üçüncü en uzun Ortodoks Katedrali ve kapladığı toplam alan bakımından dünyadaki en büyük dini yapılardan biri unvanını da taşımaktadır. Gürcü kilise mimarisi kadar Bizans tonlarının da etkisi gözükmektedir. Gürcü Ortodoks Kilisesi otosefalisinin 1500. ve İsa’nın doğumunun 2000. yılını kutlamak için yapıldığı kabul edilmektedir. Kilisenin iç alanı 56 metreye 44 metredir ve katedralin zeminden haçın üstüne kadar yüksekliği tam 105.5 metredir. Yapımında mermer ağırlıklı doğal malzemeler kullanılmıştır. Kubbeye 7.5 metrelik altın yaldızlı bir haç yerleştirilmiştir.
 

 
Metekhi Kilisesi
Şehrin bir başka simgesi ise Metekhi Kilisesi. Mtkvari (Kura) nehrinin kenarında inşa edilen kilise, Kral Vakhtang Gorgasali tarafından ilk kez 5. yüzyılda yaptırılmış. 1235 yılında Moğol akınlarında tahrip olduğunda, 1278-1289 yılları arasında Kral Demetre Tavdadebuli tarafından yeniden inşa ettirilir ve sonrasında pek çok defa restorasyon işleminden geçirilir. Abanotubani bölgesindeki Sülfür hamamlarının hemen yanında bir de camii bulunuyor, Şii ve Sünni Müslüman toplulukları tarafından kullanılıyor.
 

 
Tiflis şirin, hareketli ama merkezi bölgesi itibariyle küçük bir şehir. 1 günde tadı çıkarılabilir ve 2 gün rahatlıkla yeter. Burada daha fazla zamanınız varsa, günübirlik turları kullanarak veya aynı maliyetle 3-4 kişi taksi tutmak suretiyle çevre şehirleri gezip görmeyi deneyebilirsiniz. Biraz yayla havası alma isterseniz, Kazbegi’ni tavsiye ederim.
 

 
Kazbegi
Tiflis’e yaklaşık 150 km uzaklıktaki Kazbegi’ne 2-2,5 saat içine ulaşabiliyorsunuz. Zira yollar çoğunlukla bol kavisli ve arada sırada koyun, kuzu, keçi ve inek sürüleri karayolunu işgal etmiş olabiliyor. Kazbegi hem tırmanışçıların da gözdesi olan o muhteşem karlı ve yüksek (5033 metre) dağın, hem de eteğinde kurulan büyükçe köyün adıdır. Aslında bu yerleşim birimine ‘ilçe’ veya ‘belde’ dememiz daha yerinde olur.
 

 
Kazbegi merkezini Ayder’e benzetebiliriz, fakat elbette ki yolları çok daha geniş ve trafiksiz, yapılaşması daha az ve düzgün olanı. Bir adı da Stepantsminda (ismini “Aziz Stephan” diye bilinen bir Gürcü Ortodoks rahipten almış) olan ve Terek Nehrinin kenarında kurulmuş bulunan beldede restoranlar, cafeler, minik hosteller vs bulunuyor. Yukarılarda, karlı dağlarla birlikte görebileceğiniz tarihi bir eser var, Gergeti Trinity Manastırı.
 

 
Gergeti Trinity Manastırı
4x4 bir jip yardımıyla tepede yer alan ve bir 14. yüzyıl eseri olan manastıra ve oradaki yaylaya ulaşabiliyorsunuz. Biraz serinlemek, belki piknik yapmak ve hiç kuşkusuz Kazbegi Dağının karlı zirvelerini seyretmek için ideal bir seçim. Manastırın bulunduğu bu yayla alanının rakımı ise 2500 metreler ve sözünü ettiğim tip araçlarla yavaş yavaş yarım saatte ulaşabiliyorsunuz. Veya orta zorlukta bir trekking yaparak (aşağı yukarı 3 saat içinde) tırmanmayı da göze alabilir ve tercih edebilirsiniz. Manastır benzersiz konumu nedeniyle zamanla Gürcistan’ın sembollerinden biri haline gelmiş. Sovyet döneminde ise, her ne kadar dini hizmetlerin yapılması yasaklansa da, turistik bir ziyaret noktası olma özelliğini sürdürmüş.
 

 
Tiflis-Kazbegi arasında bir durup mola vermeniz gereken önemli bir nokta daha var; Ananuri Kilisesi. Adı kilise ama aslında kule, kale ve kilise bir arada. 15. yüzyılda inşa edilmiş bulunan bu eserin manzarası da tek kelimeyle harika. Kazbegi rotası dışında Batum, Kutaisi, Telavi, Zugdidi, Mestia, Borjomi, Sairme, Anaklia, Sighnaghi, Kvareli, Gudari, Bakuriani, Akhaltsikhe gibi pek çok güzergaha da yönelebilirsiniz.
 

 
Bizim paramız TL’nin dünya üzerinde geçerli (convertible) olduğu nadir ülkelerden biridir aynı zamanda Gürcistan, yani döviz bürolarında Dolar veya Euro gibi alıp satabiliyor ve diğer para birimlerine dönüştürebiliyorsunuz. Alışveriş yaparken pazarlık imkanı çok az da olsa var, ama taksilerde mutlaka pazarlık yapın. Şehir içi yakın yerlere 5 lari yetiyor, havalimanı transferi için de 20-30 lari yeterlidir. İstanbul-Tiflis arası uçak yolculuğu 2 saat 15 dakika kadar sürüyor.
 

 
Tabii bir otobüs firması (Metro) aracılığıyla İstanbul’dan 25 saatlik bir yolculuk sonrasında da şehre ulaşabilirsiniz fakat böylelikle ulaşım masrafını yarı yarıya düşürmekle beraber, 1 gün kaybetmiş oluyorsunuz, sanırım değmez. Önce Batum’a gitmişseniz, Batum-Tiflis arası otobüs ile 5 saat sürüyor. Tiflis genel anlamda Türkiye’den biraz daha ucuz diyebilirim. Uçak biletinizi epey önceden alarak, güzel, hesaplı ve eğlenceli bir hafta sonu tatili geçirmek adına birebir...
 

 
Yazı ve Fotoğraflar: Serkan Doğan