Cumartesi günlerini seviyorum çünkü kendime ait özel bir alan yarattım. Sabah kalkıyorum edebiyat konuşmak üzere yollara düşüyorum. Arkadaşlarıma her hafta bir konu veriyorum ve onlar bana öykülerle geri dönüyorlar. Çok zevkli sohbetler yapıyoruz.

Bugünün ayrı bir özelliği vardı, öğleden sonra Örümcek Zamanı adlı tek kişilik oyunun yazarı ve oyuncusu Emre Yalçın ile sohbet ettik.

Tek kişilik oyun dediğime bakmayın aslında oyun 35 yaşlarında üç karakterin hayatın içinde yaşadıkları sıkışma sonucu dönüşümlerini anlatıyor.

Üç ayrı sahneden oluşan oyundaki karakterlerin ortak noktası sıkışma halinin sonunda örümceğe dönüşmeleri. Ve tüm karakter toplumun beyaz yakalı denen kesiminden çıkıyor.

Kafka’nın Samsa’sı gibi birinci karakter bir sabah uyandığında örümceğe dönüştüğünü görüyor. Ailesi, sevgilisi ve en çokta kendisiyle hesaplaşmaya başlıyor. Samsa gibi bir odaya kapanıp ailesinin korkulu rüyası değil, tam tersine özgürlüğünü ilan ediyor bizim örümceğimiz.

İnsanlar zihinsel yolculuklarında çevrenin ve istemsiz geçmişten taşıdıkları bilincin etkisiyle bazen sıvışma ihtiyacı hissederler. Tıpkı Albert Camus’un dediği gibi bir sıvışma arzusudur bu. Camus böyle durumlarda insanoğlunun şiirselleştiğinden bahseder.

Örümcek Zamanın yaratıcısı ve oyuncusu Emre Yalçın da böyle bir ruh halinde ki üç adamın ortaklaşan hikayelerini sahneye taşıyor.

Kendi deyimiyle “Tek başına katlanılan hayatlar, bir türlü içinden çıkılamayan döngüler ve merkezi görünmez hale gelmiş baskılar... Ne iyi gelir? Aklı devre dışı bırakmak mı, bir örümceğe dönüşmek mi?
Yoksa akışına bırakıp, yuvarlanan kayayı bir kez daha tepeye taşımak mı?” diyor sanatçı.

Sokaktaki birçok insanın farkında ya da olmadan yaşadığı bu sorunsala tiyatro diliyle yeniden sorgulamaya davet ediyor seyirciyi.

Örümcek Zamanı’n ikinci adamı örümcekler hakkında araştırma yapan biri, gündelik hayatının içinde sıradan bir gün yaşarken, market alış veriş torbalarıyla, belki de hiç farkında olmadan yüksek bir katedralin tepesinde buluyor kendini. Üstelik hafızasını yitirmiş. Aşağıda kendi halinde gezinen insanların maskesiz çıplak hallerini seyrediyor.

Üçüncü adam gelecekten biri kendisini sosyal medyaya hapsetmiş, aynı zaman da siyasi bir kişilik. Günümüz aydınlarını temsil ediyor belki de. Sorunlarla uzaktan ilgilenen çözümleri sokakta gezen adama değemeyenlerden.

Gözünde hiper-teknolojik lenslerle sanal dünyadan reel dünyayı keşfetmeye niyetli. Onun kırılma noktası yanıbaşında meydana gelen toplumsal ayaklanmayla başa çıkmak zorunda kalması.

Belki de eylemleri ile söylemlerini denk düşürmek zorunda kaldığında savaşma arzusu onu örümcek metaforuna sürüklüyor.

Örümcek Zamanı Salı günü Semaver Kumpanyasında son oyununu sergileyecek.

Neyse ki gelecek sezonda o da yeniden sahnelerde olacak.

Oyunun yazarı ve oyuncusu Emre Yalçın’ın birazcık tiyatro kariyerinden bahsetmek istiyorum yazımı bitirmeden önce.

Tiyatroya 2002 yılında İ.Ü Ökm Sahnesi'nde başladı. At, Kafkas Tebeşir Dairesi ve Cimri gibi oyunlarda oyuncu olarak yer aldı. 2007 yılında Beyoğlu Kumpanya'yı kurdu. Burada "Ülkemizden", "Körleme" gibi müzikal çalışmaların yanı sıra, sokak oyunları yazıp yönetti.

2013 yılında İ.Ü Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümünde yüksek lisans tezini verdikten sonra, aynı yıl Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları bölümünde doktoraya başladı. Halen aynı üniversitede tez çalışmalarını sürdürmekte ve Araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır.

Örümcek Zamanı oyununun yönetmeni Edip Deder ise 2002 yılında Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğunda tiyatro hayatına başladı. Mezun olduktan sonra 2008 yılında aynı topluluktan bir grup arkadaşıyla birlikte İzmir'de Ege Sanat Atölyesi'ni kurdu. "Ada", "Kuğunun Şarkısı", Rashamon" ve "Kasabanın Sırrı" gibi prodüksiyonlarda yönetmenlik yaptı. Halen Baraka35'in yönetmeni olarak tiyatro çalışmalarını sürdürmektedir.

Güzel günlerde görüşelim efendim ve her görüşmemiz iyiliklere vesile olsun.