UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin Paris’te 19 – 29 Haziran 2011 günleri arasında yaptığı 35. toplantısında, Selimiye Camisi ve Külliyesi oybirliği ile listeye alındı. Toplantının sonuç bildirgesinde Selimiye’nin listeye girmek için gerekli bütün özelliklere sahip olduğu ve koruma durumuyla ilgili olarak alınmış önlemlerin de yerinde olduğu bildirildi.

Edirne’deki Selimiye Camisi ve Külliyesi için UNESCO’ya 2000 yılında başvurulmuş ve geçici listeye alınmıştı. UNESCO Dünya Mirası Komitesi’nin resmi ağ sayfasında Selimiye ile ilgili şu kısa bilgiye yer verildi: ‘Tek kubbeli kare biçimindeki bina ile dört minaresi eski Osmanlı başkenti Edirne’nin siluetini oluşturmaktadır. Sinan, 16. yüzyılın en ünlü Osmanlı mimarı, içinde medreseler, kapalı çarşı, saat kulesi, dış avlu ve kütüphane ile birlikte bu yapı grubuyla kendisinin de ustalık eserini yaptığını kabul eder. Dönemin en yüksek sanat seviyesine ulaşmış ve eşi benzeri olmayan İznik çinileri iç süslemelerde kullanılmıştır. Birbirleriyle uyumlu yapıların Osmanlı külliye mimarisinde ulaşılan en üstün seviyeyi yansıttığı kabul edilir. Külliye, bir cami çevresinde yer alan yapılardan oluşur ve tek bir kurum olarak yönetilir.’

Bu yılki toplantıda ayrıca Beyşehir Gölü’nün 100 metre kuzeyindeki Eşrefoğlu Camisi, Göbeklitepe Arkeoloji Alanı, Hatay’daki Aziz Pierre Kilisesi ve Bergama geçici listeye kabul edildi.

40 ülkeden toplam 42 doğa ve kültür varlığının Dünya Mirası Listesi’ne girmek için değerlendirildiği toplantıda 25 varlığın listeye alınmasına karar verildi. Böylece UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde kayıtlı varlıkların sayısı, 183’ü doğal, 725’i kültürel ve 28’i doğal – kültürel varlık olmak üzere 936 oldu.

21 ülkenin temsilci gönderdiği bu yılki toplantıda ayrıca daha önce listeye alınmış iki varlığın tehlike altında olduğu ve bir varlığın ise artık listeden çıkarılması gerektiği kararlaştırıldı. Türkiye bu yılki toplantıya temsilci göndermedi.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde Türkiye’den artık 10 varlık yer almakta. Bunlar listedeki sıra numaraları ve listeye alınış tarihleriyle birlikte aşağıda sıralanmış:

356. İstanbul’un Tarihi Alanları (6.12.1985)
357. Göreme ve Kapadokya Milli Parkı (6.12.1985)
358. Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi (6.12.1985)
377. Hitit Başkenti Hattuşaş / Boğazköy (28.11.1986)
448. Nemrut Dağı (11.12.1987)
484. Ksanthos – Letoon (9.12.1988)
485. Pamukkale / Hierapolis (9.12.1988)
614. Safranbolu Kenti (17.12.1998)
849. Troia Arkeolojik Alanı (2.12.1998)

Dünya Mirası Komitesi’nin elinde bir de geçici liste bulunmakta. Edirne’deki Selimiye Cami ve Külliyesi’nin listeye alınmasıyla birlikte, Türkiye’den geçici listede bekleyen varlık sayısı 22’ye inmiş, ancak bunlara bu yıl dört varlık daha eklenmiştir. Geçici listedeki varlıklar başvuru yıllarına göre aşağıda:

1. Efes Antik Kenti (1994)
2. Karain Mağarası (1994)
3. Sümela Bakire Meryem Manastırı (2000)
4. Alahan Manastırı (2000)
5. Aziz Nikolas Kilisesi (2000)
6. Harran ve Şanlıurfa (2000)
7. Ahlat Mezar Taşları ile Urartu ve Osmanlı Yerleşmesi (2000)
8. Diyarbakır Kalesi (2000)
9. Denizli ile Doğubayazıt Arasındaki Kervan Yolu ve Kervansarayları (2000)
10. Konya Selçuklu Başkenti (2000)
11. Alanya (2000)
12. Mardin Kültür Alanı (2000)
13. Bursa ve Cumalıkızık Erken Osmanlı yerleşim ve yönetim Alanı (2000)
14. Aziz Paul Kilisesi ile Tarihsel Çevresi (2000)
15. İshak Paşa Sarayı (2000)
16. Kekova (2000)
17. Güllük Dağı – Termessos Milli Parkı (2000)
18. Aphrodisias Arkeolojik Alanı (2009)
19. Lykia Uygarlık Merkezleri (2009)
20. Sagalassos Arkeolojik Alanı (2009)
21. Çatalhöyük Neolitik Yerleşmesi (2009)
22. Perge Arkeolojik Alanı (2009)
23. Eşrefoğlu Camisi (2011)
24. Göbeklitepe Arkeoloji Alanı, (2011)
25. Aziz Pierre Kilisesi (2011)
26. Bergama (2011)

Her iki listede de Türkiye’den hiç Dünya Mirası sayılacak bir doğal varlığın olmaması dikkat çekici. Bunun gibi, 2863 sayılı yasa kapsamına giren binlerce taşınmaz kültür varlığı düşünüldüğünde, Dünya Mirası Listesi’ne sokulabilen varlık sayısının Türkiye’de sadece 10 olmasının nedenleri de incelemeye değer.

Dünya Mirası Listesi’nde yer almak için UNESCO bazı ölçütler öngörmekte. Listeye kabul edilmek için bu ölçütlerden en az birine uygun olmak ve özgün olmak niteliği beklenmekte. Ölçütlerden önemlileri şöyle sıralanabilir:

1. Yaratıcı insan dehasının ürünü olması.

2. Belli bir zaman diliminde veya kültürel mekânda, mimarinin veya teknolojinin, anıtsal sanatların gelişiminde, şehirlerin planlanmasında veya peyzajların yaratılmasında, insani değerler arasındaki önemli etkileşimi göstermesi.

3. Kültürel bir gelenek veya yaşayan ya da kayıp bir uygarlığın tek veya en azından istisnai tanıklığını yapması.

4. İnsanlık tarihinin bir veya birden fazla anlamlı dönemini temsil eden yapı tipinin ya da mimari veya teknolojik veya peyzaj topluluğunun değerli bir örneğini sunması.

5. Bir ya da daha fazla kültürü temsil eden geleneksel insan yerleşimine veya toprağın kullanımına ilişkin önemli bir örnek sunması ve bu örneğin geri dönüşü olmayan değişimlerin etkisiyle dayanıklılığını yitirmesi.

6. Ayrıcalıklı düzeyde evrensel bir anlam taşıyan olaylarla; yaşayan gelenekler, düşünceler ve inançlarla; sanatsal ve edebi eserlerle doğrudan ya da dolaylı bağlantılı olması (Komite, bu ölçütün diğer ölçütlerle bağlantı içinde olması gerektiğini düşünmektedir).

7. Ayrıcalıklı bir doğal güzellik ve estetik önemin en üstün nitelikli olgu ya da alanlarını içermesi.

8. Yaşamın kaydının da içinde olduğu dünya tarihinin önemli basamaklarını temsil eden seçkin örneklerden olması ve yer şekilleri ya da doğal (fiziki) coğrafya bakımlardan yeryüzünün yerbilimsel süreç içindeki önemli noktalarından biri olması.

9. İçme suyunun, kıyı ve deniz ekosistemlerinin, bitki ve hayvan topluluklarının gelişip iyileştirilmesinde çevrebilimsel ve biyolojik bakımlardan önem taşıyan seçkin bir yer olması.

10. Doğal yapıları bozulmamış önemli ve özel biyolojik çeşitliliğin korunması için, bilimsel ya da korumacı bir yaklaşımla tehdit altında olduğu saptanan seçkin türlerin bulunduğu bir yer olması.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınacak varlıkların korunması, yönetimi, özgünlüğü ve bütünlüğü ayrıca önem verilen bir ölçütlerdir. Ülkemizde 2863 sayılı yasa çerçevesinde koruma altına alınan bir “kültür ve tabiat varlığı” aslında UNESCO’nun belirlediği ölçütlerin hepsine, mantıksal çerçevede zaten uygunluk göstermelidir.

Ancak yaşanan tecrübeler, yapılan yasaların, alınan önlemlerin ya da altına imza atılan anlaşmaların bir anlam taşımadığını göstermektedir. Bir ‘kültür ve tabiat varlığı’ kâğıt üzerinde koruma altına alınsa bile, bu konuda üretilecek politikalar yardımıyla toplumsal bir kültür ve tabiat varlığı bilinci oluşturulamadıkça yapılanların hiçbir faydası yoktur.

Dünya Mirası / Sinan Kılıç