Serdar Korucu / Agos

Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası karşısında elde ettiği zaferin 70. yıldönümü 9 Mayıs’ta kutlandı. Bu zafer için Sovyet saflarında yer alanlar arasında 1915’ten kurtulan Ermeniler de bulunuyordu. Yani bir soykırımdan kurtulmayı başaranlar, bir başka soykırımın failini durdurmak için savaşmışlardı.

9 Mayıs Zaferi, 2. Dünya Savaşı’na 600 bin asker gönderen ancak içlerinden 314 bininin geri dönemediği Ermenistan’da da kutlanıyor. Sovyetler Birliği'nin 2. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası karşısında elde ettiği zafere katkıda bulunanlar arasında Ermeni Soykırımı’ndan kurtulan Ermeniler de vardı. Onlardan biri Eskişehirli Samvel Patıryan’dı…

1900 yılında Eskişehir’in Çalğaran köyünde doğan Samvel Patıryan tehcir kararı çıktığında Kayseri’ye gönderilenler arasında yer aldı:

“Çalğaran’da doğdum. 1915’te bizi tehcir ettiklerinde Eskişehir’den Sivrihisar’a kadar bizi nasıl yayan olarak götürdüklerini hatırlıyorum. Sonra Haymana’ya, daha sonra da Kırşehir’e götürüp, bilahare bizi Kayseri’ye, Kesarya’ya götürdüler. Yolda neler görmek çekmedik ki… Kızların kadınların çarmıha gerildiklerini hatırlıyorum; kadınlar jandarmaların eline geçmemek için kendilerini nehre atıyorlardı.”

Annesi ve bir erkek kardeşini yolda bitkinlik ve açlıktan, diğer erkek kardeşini ise tifüsten kaybeden Patıryan, ailesinden tek sağ kurtulan oldu. Önce Surp Karabet Manastırı’nda, ardından Amerikan yetimhanesinde kalan Samvel Patıryan, yedi yıl Ankara’da Türkiye ordusunda asker olarak görev yaptı. Kudüs - Yunanistan hattının ardından 1932’de Ermenistan’a varan Patıryan, 1942’te “Soykırım” teriminin yaratılmasına neden olan Nazi Almanyası’na karşı savaşmak için cepheye gönderildi.

“BÜTÜN ERMENİLERİ KESMEDİLER Mİ?”

Samvel Patıryan,  9 Mayıs zaferinin yaşandığı gün Berlin’deydi, bir Alman askeri ile Türkçe Ermeni Soykırımı’nı konuştu. Sonrasında o günü şöyle anlatacaktı:

“1942’de cepheye gönderildim. Üç-dört yerimden yaralandım ama 89. Ermeni tümeni bünyesinde çarpışmaya devam ettim. 1945’te Berlin’e vardık. Mayıs’ın 9’uydu. Reichstag yakınlarında Almanlar etrafımıza toplandılar. Yaklaşık seksen yaşında yaşlı bir Alman Türkçe sordu: “İçinizde Türkçe bilen yok mu?"

Bizim askerler ne dediğini anlamadılar. Ben ona yaklaşıp: “Ben biliyorum” dedim.

- Oğlum sen ne milletsin?

- Ermeni’yim.

- Ne diyorsun? Canım bu ordu Ermeni Ordusu mudur?

- He, Ermeni Ordusu’dur; 89. Tamanyan Tümeni.

- Nereden geliyorsunuz?

- Ermenistan’dan.

- Ermenistan var mı? Bütün Ermenileri kesmediler mi?

- Ermenistan diye bir ülke elbette var.

- Sen nasıl oluyor da Türkçe konuşuyorsun?

- Ben Ankara’da yedi sene askerlik yaptım Türk Ordusu’nda.

- O halde Almanlardan intikam almaya mı geldiniz? Çünkü katliama, kan dökülmesine biz sebep olduk. Ben de o zamanlar Türkiye’de Alman Ordusu’nda askerdim. Türkçe’yi orada öğrendim.”

Yaşadıklarını 1980 yılında Verjine Svazlian Fonu’na Yerevan’da Nor Butanya’da anlatan Patıryan’ın son sözleri ise yaşadığı uzun hayatı özetliyordu: “Eh neler gördük neler. Başımızdan neler geçti. Bu yalnız benim hayatım değil; bütün Ermeni milletinin kaderidir…”