UYGAR GÜLTEKİN / Agos

Diyarbakır Çınar ilçesindeki Zerzevan Kalesi içinde bulunan su sarnıcında 25 insan kemiğine ulaşıldı. Savcılık ve Diyarbakır Müzeler Müdürlüğü'nden arkeologlar tarafından toplanan kemikler incelenmek için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu incelemesi kemiklerin hangi döneme ait olduğunu belirleyecek. Kayıtlar, kemiklerin büyük ihtimalle 1915 Ermeni Soykırımı sırasında katledilen Mardin Ermenilerine ait olduğunu gösteriyor.

ZAMANAŞIMI KALDIRILMALI

İHD Diyarbakır Şubesi, kemikler toplanırken bölgede inceleme yaptı. Şube Sekreteri Abdusellam İnceören, Savcılık ile yaptıkları görüşmelerde kemiklerin sararmış olduğunun kendilerine aktarıldığını ve bu nedenle söz konusu kemiklerin 1990’lı yıllardan daha eski bir döneme ait olduğunu düşündüklerini söyledi. İHD Diyarbakır Şubesi’nin 90’lardaki faili meçhul cinayetlerle ilgili hazırladığı toplu mezar haritasında da Zerzevan Kalesi bulunmuyor.

Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD) Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçen, kemiklerin Cumhuriyet öncesine ait olduğunun tespit edilmesi halinde Savcılığın takipsizlik kararı vererek dosyayı kapatacağını söyledi. Biçen, “Zorla kaybedilme ve soykırım gibi konularda zaman aşımı problemi var. Sürekli dile getiriyoruz.  Bu kapsama giren suçlarda zaman aşımı kaldırılmalıdır” dedi.

İZLER 1915’İ İŞARET EDİYOR

Zerzevan Kalesi, Mardin Ermenilerinin katledildiği noktalardan biri. Ermeni ve Süryani tanıkların Mardin anlatılarında Zerzevan Kalesi’nin adı sık sık geçiyor. Pêrî Yayınları'ndan çıkan Peder Hyacinthe Simon’un '1915 Bir Papazın Günlüğü' başlıklı kitabında peder,  Zerzevan Kalesi katliamına şu satırlara ve tanıklıkla yer vermiş: “Memduh Bey, ilk ayırmayı yaparak 405 kişiden 100 kişiyi seçti. Şeyhan Mağaraları denen yere gönderdi. Mağaranın öylesine derin, uzun ve geniş dehlizleri vardı ki yuttular kurbanlarını; Tanrıya son yakarışlarını, son imdat çığlıklarını da duyurmadılar. Cellatlar döner dönmez Memduh Bey yüz kişi daha çekti. İkincileri de oradan bir saatlik mesafe olan Zerzevan Kalesi denen yere götürdüler, orada katledildi hepsi. Dörder dörder. Taş, hançer, pala yatağan ve topuz darbeleri ile. Ve kuyulara atıldılar sonra.”

Holokost Araştımaları üzerine çalışan Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü üyesi Yves Ternon da, Belge Yayınları’ndan çıkan 'Mardin 1915 Bir Yıkımın Patolojik Anatomisi' isimli kitabında Zerzevan Kalesi’nde yaşananları benzer şekilde anlatıyor.

ZERZEVAN CEHENNEMİ

Halen çalışmalarını Amerika'da sürdüren tarihçi Uğur Ümit Üngör de o dönem Mardin’ini şöyle anlatıyor:

“Mardin’in ileri gelenlerine yapılan muamele, aynı zamanlarda Raman Vadisi’nde katledilen Diyarbakır ileri gelenlerine yapılan muamelenin bir kopyasıydı. Memduh Bey 400’den fazla insandan oluşan Hıristiyan zümresini taşıyan ilk konvoyun ileri gelenlerinden 4’ünü (İskender Adem, oğlu August, Naum Cinaci ve İskender Hammal) öldürdü. Üç saat sonra, konvoy Şeyhan mağaralarının yanında bulunan Kürt köyü Adirşek’te durduruldu. Memduh Bey konvoyu bir araya topladı ve sesli olarak ölüm cezalarını okudu. Ayrıca, İslam’a geçmenin ölüm cezalarını iptal edeceğini, geçişi reddedenlerin ölümlerine hazırlanmak için bir saati olduğunu ekledi. Memduh sözlerini bitirmeden Ermeni Başpiskopos İgnadiyos Maloyan, “Müslüman olarak yaşamaktansa Hıristiyan olarak ölmeyi tercih ederim” cevabını verdi. Ardından Memduh erkekleri  katlettirdi. Ertesi gün, konvoyun kalanı yürümeye devam etti. Memduh son kez Maloyan’a döndü ve ona İslam’a geçmesini söyledi. Maloyan’ın reddetmesi üzerine silahını çıkardı ve başpiskoposu başından vurdu.”

Sarkis Seropyan’ın anlatımıysa şöyle:

YİĞİT BİR DİN ADAMININ HAZİN SONU

“Mardin’in yiğit dini önderi Başepiskopos İgnadiyos Maloyan 1915 yazında Suriye çöllerine giden uzun yolda, çoğunlukla Katolik mezhebi mensubu olan Mardin Ermenilerinin sürgün kervanın başında yer almıştır. Ancak bu kafilenin hemen hemen tamamı, Diyarbakır’a dahi ulaşamadan yolun belli noktalarda öldürülür. Bu noktalardan ilki günümüzde Diyarbakır sınırları içinde olan Mardin’e 15 km uzaklıkta bulunan Şeyhan Köyünün tepesinde bulunan Zerzevan Kalesi oldu. Burada kılıçtan geçirilen Ermenilerin cesetleri kalenin tarihi sarnıçlarına dolduruldu. Bu katliamın tek Ermeni tanığı, öldü diye kuyuya atılan bir yaralıydı ve sonradan yaşadıklarını yakınlarına anlattı. Diyarbakır’a doğru sürülen kafilelerin sonuncularının birinde yer alan Başepiskopos Maloyan ise sözde gizlediği silah ve cephanenin yerini itiraf etmesi için çeşit çeşit işkenceden geçirildikten sonra öldürüldü.”