O trene herkes ‘kara vagon’ diyordu. Çünkü Dersim katliamında esir alınanlar o vagona doldurularak, günlerce aç-susuz tutuldu. Trendeki Ermeniler yolda indirilip zorla sünnet edildi. Dersim 38’i beyaz perdeye taşıyan yönetmen Özgür Fındık, “Kara Vagon” belgeseliyle Dersim’de yaşananların katliam değil, soykırım olduğunu söylüyor.

Bu yıl Antalya Film Festivaline katılacağı açıklanan ancak son anda Festival Komitesi tarafından kabul edilmeyen belgeselle ilgili ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Film festivaline Kara Vagon belgeselinin kabul edilmemesinde Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan asılsız bir ihbarın etkili olduğu öğrenildi.

Yönetmen Özgür Fındık konuyla ilgili asılsız ihbarı yapanları, “adeta kendilerini Dersim’in yegâne sahibi ve otoritesi olarak görmektedirler. Nerdeyse tarihi de kendileriyle birlikte başlatacaklar’’ diyerek eleştiriyor.

“Dersim’in acısını mülkü olarak gören zihniyetin sahipleri kendilerini sorgulamalıdır’’ diyen Yönetmen Özgür Fındık konuyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada, 1938 jenosidini ve sürgünü konu edinen Kara Vagon belgeselinin hatırı sayılır derecede bir ilgi gördüğünü hatırlatarak şunları söyledi:

‘’Sinemacılardan aldığımız olumlu tepkilerden cesaretlenerek Kara Vagon Belgesel Filmimizi ‘Antalya Altın Portakal Film Festivaline’ göndermiş olduk. Bir süre sonra ‘Antalya Altın Portakal Film Festival Komitesi’ bizi arayarak belgeselin ön elemelerden geçtiğini ve ‘Festival’ kapsamında yarışmaya dâhil edildiğinin bilgisi verildi.

O gün aldığımız bu haber bizi oldukça sevindirmişti çünkü ‘Antalya Altın Portakal Film Festivali’ Türkiye’nin sinema alanındaki en önemli festivali olarak kabul ediliyor. Kara Vagon Belgesel Filminin orada gösterime sunulmasını bu nedenle önemli bulmuştuk.

Ancak film festivaline Kara Vagon belgeselinin kabul edilmesi birilerini fena halde üzmüştü. Öyle ki, Kara Vagon filminin Antalya Altın Portakal Film Festival’inde yarışacağı duyurularının üzerinden daha birkaç gün geçmişti ki festival komitesinden gelen telefonla belgeselimizin görüntülerinin çalıntı olduğu iddiasının olduğu bize söylendi. Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı Yaşar Kaya, ‘Antalya Altın Portakal Film Festivali Komitesine’ telefon açarak filmimizin görüntülerinin çalıntı olduğunu iddia ederek hakkımızda yalan ihbarda bulunmuştu.

İTİBARSIZLAŞTIRMA AVRUPA DERSİM DERNEKLERİ FEDERASYONU’NDAN

Aynı zamanda Dersim Sözlü Tarih Projesi yürütücüsü olan Yaşar Kaya, şikâyetini Dersim Sözlü Tarih Projesi adına yaptığını belirtmiştir. Gerekçesi filmimizin röportaj ve görüntülerinin ‘Dersim Sözlü Tarih Projesi’ne ait olduğudur. Sözkonusu ihbar üzerine ‘Festivalin’ belgesel bölümü komitesinden tarafımıza durum aktarılmış bu telefon ihbarının filmi itibarsızlaştırabileceği uyarısı yapılmıştı. Bazı dostların araya girmesiyle birlikte Yaşar Kaya komiteye e-mail göndererek durumu düzeltmeye çalışmıştı. Ancak yapılan bu itibarsızlaştırma kulaktan kulağa yayılarak sonuçta ne yazık ki jüriye kadar gitmiş oldu.

Peki olayın aslı gerçekten Yaşar Kaya ve bazı arkadaşlarının iddia ettiği gibi midir?

Yaşar Kaya, Yozgatlı Asker Haydar Dede’nin görüntülerinin Dersim Sözlü Tarih Projesine ait olduğunu, şikâyeti de bu sebeple yaptığını söylemiştir…

Bu doğru mudur? Elbette ki Haydar Dede’nin görüntüleri bize ait değildir. Kara Vagon ile ilgili olarak basında yer alan bütün röportajlarda bu gerçek tarafımızdan açıklanmış, söyleşiyi gerçekleştirip çekim yapanlara teşekkür edilmiştir. Ancak sözkonusu görüntü ve söyleşi Yaşar Kaya’ya da ait değildir. Çünkü bu çekim Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Leyla Neyzi tarafından yapılmıştır ve bize de kendisi tarafından verilmiştir.

İkinci iddia: ‘Leyla Neyzi, bu görüşmeyi Dersim Sözlü Tarih Projesi’nin olanakları ile gerçekleştirmiştir’ Oysa Leyla Neyzi; ‘Dersim Sözlü Tarih Projesi adına Taner Akçam’dan tarafıma gelen teklifi değerlendirdim fakat kısa bir süre sonra bu çalışmada yer almayacağımı fark ettim ve bu projeye dahil olamayacağımı yürütücülerine söyleyerek söz konusu proje ile ilgimi kestim’ demektedir. Demek ki sorunun filmimizle bir ilgisi yoktur.

Bir an için Yaşar Kaya’nın ve arkadaşlarının haklı olduğunu var sayalım. Peki, doğru ve ahlaki olan ihbara kalkışmak yerine bunu bizimle paylaşmak değil miydi? Yada varsa bir haksızlık hatırı sayılır kurumlar veya insanlar nezdinde karşılıklı konuşulması denenemez miydi? Ama Yaşar Kaya, bunları denemek yerine itibarsızlaştırma yöntemini seçti.

Üstelik Filmimizin gala gösterimi yapılmadan 1 ay önce basına yansıyan tüm röportaj ve haberlerde bu görüntü öne çıkarılmış ve görüntünün Prof Dr. Leyla Neyzi’den alındığı ifade edilmiştir. Öyle ise Yaşar Kaya ve çalışma arkadaşları filmimiz basına yansıdığında neden tepki göstermediler?

‘37-38 TANIKLIĞINI TEKELLEŞTİRME ZİHNİYETİ’

Gelinen aşamada biz bu iddianın telefon ihbarı ile sınırlı kalacağını düşünürken özellikle Avrupa’da hala bu yönlü propagandaya devam edilmektedir. Dolayısıyla bu açıklamada bu sebeple yapılmaktadır. Öncelikle bir gerçeğin bilinmesinde yarar görüyoruz. Bu filmin yönetmeni yaklaşık on yıldır 38 tanıklarıyla görüşmeler yürütülmektedir. Tanıklarla ilgili 200’ün üzerinde kayıt arşivdedir. Bu kayıtlar Dersim Sözlü Tarih Projesi tarafından da bilinmektedir. Kara Vagon Belgeseli için bir ekip ile birlikte ayrı bir çalışma yürütülmüştür. Başta Dersim olmak üzere Türkiye’nin değişik illerinde ve Avrupa’da bu ekip içinde yer alanlar çalışmıştır. Bu filmin görüntüleri bize aittir derken sadece filmin yönetmenine değil filme emek veren herkese haksızlık yapılmaktadır.

Sorun niyet ve zihniyet sorunudur. Dersim Sözlü Tarih Projesi grubunun; 37-38 tanıklığını, hafızayı, bilgiyi tekelleştirme niyeti burada açığa çıkmaktadır. Kara Vagon belgesel filminde kendilerine ait olmayan görüntü için bile yalan ihbar yapma densizliğini gösterenler acaba elindeki kayıtları nasıl paylaşacaklar?

DERSİM TARİHİNİ KENDİLERİYLE BAŞLATACAKLAR NEREDEYSE

Öyle bir kulvara girmişler ki adeta kendilerini Dersim’in yegâne sahibi ve otoritesi olarak görmektedirler. Nerdeyse tarihi de kendileriyle birlikte başlatacaklar. Değilse bu kadar saldırganlığın bir izahı olmalıdır! Kaldı ki, yaptığımız sözlü tarih çalışmasından dolayı bir haktan veya hukuktan söz edilecekse o da yalnızca bilgiyi bu güne taşıyan ve bize aktaran kimselere aittir. Burada bir “rızalık” alınacaksa onunda muhatapları bellidir.

‘DERSİM’İN ACISINI MÜLKÜ OLARAK GÖREN ZİHNİYET’

Bellek aktarıcılarının bize sunduğu bu değerli bilgilerin üzerinde kimsenin bir mülkiyet hakkı olmamalıdır. Çünkü söz konusu olan bir toplumun tarihidir. Dolayısıyla insanlarımızın acısını bize aktaranların hafızaları ve bilgileri kimsenin tekelinde değildir. Pazar mantığı ile kirletilemeyecek hassasiyete sahiptir. Bu aktarımdan yararlanmak meseleye hassasiyet ile yaklaşan herkesin hakkıdır. Haydar Dedenin torunu Uzun’un dediği gibi ‘Bu bilgiler Dersim soykırımı veya katliamı diyen herkesindir.’ Sözün özü; Dersim’in acısını mülkü olarak gören zihniyetin sahipleri kendilerini sorgulamalıdır. Dedelerimizin, Nenelerimizin yaşadığı derin acılar hangi gerekçeyle olursa olsun asla kişisel hırsların olanakları haline getirilemez. Dersim ile ilgili bilgi paylaşımında bir ölçü konulacaksa o da tarih karşısındaki sorumluluktur.

Dersim Sözlü Tarih Projesi nedeni ile bir araya gelenler daha sonra birbirleri hakkında yolsuzluk, yalancılık, vb iddialarda bulundular hala da bu iddialarını sürdürüyorlar. Yaşar Kaya kendisi hakkında yapılan iddiaların hiçbirine hala tatmin edici bir yanıt vermemiştir. Kendini aklamak için birçok kesim gibi Kara Vagon belgeseline de saldırmayı seçmiştir. Kendisine açıkça söylüyoruz ki; beyhude bir çaba içindesin çünkü doğru çalışanlar ‘Yol’dalar, ‘Yol’dan çıkanlar ise ‘dardalar’ ‘dara’ gelmeyenler ise lanetteler…’’(ANF)