Doğan Barış Abbasoğlu / ANF

1915'te Harput'taki kıyımdan kurtulan Ester Mugerdiçyan adlı bir Ermeni kadının Türk Tuzağında - Bir Ermeni Ailesinin Kaçış Öyküsü hatıratı geçti elime. Doksan yıl kadar önce yayınlanan hatıratında Mugerdiçyan, Harput'ta işlenen cinayetleri ve Dersim aşiretlerinin yardımıyla nasıl Rusların kontrolündeki bölgelere kaçmayı başardığını ayrıntılarıyla anlatıyor.

Harput yani bugünkü Elazığ Anadolu Ermeni elitinin yaşadığı önemli bir merkezdi. Soykırım başladığı zaman da doğal olarak İttihatçıların ilk hedeflediği merkezlerden biri oldu. Vali Sağıroğlu Kemahlı Sabit Bey kumandasında 1915-17 yılları arasında Harput'taki Ermenilerin hemen hemen tümü yok edildi.

Sabit Bey, CHP'nin kurucularından Sabit Sağıroğlu'dur. Soykırımdan önce uzun süre Hozat'ta kaymakamlık yaptı. İttihat Terakki'nin en güvendiği adamlardan biriydi. Elazığ'daki işini tamamladıktan sonra 1917'de İstanbul'a gitti ve Birinci Dünya Savaşının bitmesinin ardından Elazığ'daki Ermeni katliamından sorumlu tutuldu. Yargılanmak üzere sürgüne gönderildiği Malta'dan Mustafa Kemal'in tuttuğu İngiliz rehinelere karşılık olarak serbest bırakılan Sağıroğlu, daha sonra Elazığ ve Erzurum milletvekili olarak görev yaptı.

Daha da yakından tanımak isterseniz kendisi şarkıcı Demet Sağıroğlu'nun dedesidir. Soykırım sırasında Ermenilerin mallarıyla zenginleştiği söylenir. ABD'nin Harput Konsolosu Leslie A. Davis kendisinden kaba, kültürsüz bir adam olarak bahseder.

Söylencelere göre Vali Sabit Bey bu dönemde çok sayıda Ermeni'nin Harput'tan kaçarak Erzurum'u işgal etmiş durumda olan Rus bölgesine gitmelerine göz yummuştur. Davis de hatıratında Sabit Bey'in Ermenilerin şehirden kaçarak Erzuruma gitmelerini engellemek için çok fazla tedbir almadığını anlatıyor. Tabii Ermenilerin canlarının kısa bir süre için bağışlanması ya da Diyarbakır üzerinden Suriye'ye gönderilmemek için bütün mallarını peydelpey rüşvet olarak İttihatçılara yedirdiklerini de. Ve bundan en çok Sabit Bey'in faydalandığını da.

Ermeni belgelerine göre Harput'un köylerinde yaşayan fakir Ermenilerin hemen hemen hiçbirinin bu katliamdan kurtulmadığını da burada belirteyim. 

Harput'taki Ermeni elitinin Erzurum'a ulaşmak için tek kaçış yolu Dersim'di. İttihatçıların etkinliğinin son derece sınırlı olduğu ve aşiretlerin egemenliğinde olan Dersim üzerinden kaçışı büyük oranda Harput'taki Batılı ülke misyonları ve yardım kuruluşları organize ediyordu. Mugerdiçyan da katliamdan bu şekilde kurtuldu.

Mugerdiçyan hatıratında önce oğlunu para karşılığında Dersimli bir yaşlı kadına teslim ettiğini ve onun daha sonra ayarladığı bir grup Dersimliyle birlikte Harput'tan kaçtığını anlatıyor. Dersim'e geçtiklerinde yolda Ermenice şarkılar söylemeye başlıyorlar ve Ermeni kaçaklar da katılıyor kervanlarına. Ağzunik köyüne varıyorlar.

Ağzunik bugün Hozat'a bağlı bir köy. 1915'te bir Ermeni köyüymüş. Aynı dönemlerde Yukarı Pilvenk'ten Zaza Kürtlerin de gelip bu köye yerleştikleri söyleniyor.

Ağzunik köyü ABD'nin Harput Konsolosu Davis'in ifadelerine göre Rus kontrolündeki bölgelere kaçan Ermenilerin Dersim'de buluştuğu merkezdi. Buraya ulaşan Ermeniler daha sonra kuryelerle Erzurum ve oradan da Tiflis'e gönderiliyordu. Yolda kimse onları soymaya kalkmıyordu çünkü genelde Ağzunik'te yola çıkmadan önce Ermeniler yanlarındaki tüm eşyaları satıyorlardı. Tabii ki değerlerinin çok daha altında fiyatlara.

Ermeni belgelerinde ayrıca bu kaçışlar sırasında özellikle Koçuşağı aşiretinin ve başındaki İbrahim Ağa'nın Ermenilere yardım ettiği ifade ediliyor. Hatta yine rivayetlere göre kaçışların yoğun olduğu süreçte İbrahim Ağa bilhassa Erzincan'da kalıyor. Bu şekilde binlerce Ermeni soykırımdan kurtuluyor.

Tabii Koçuşakları yardım ettikleri Ermenilerin yanlarındaki tüm malları ve paralarına da genelde el koyuyorlar. İbrahim Ağa da bu şekilde ciddi sayılabilecek bir mal varlığına kavuşuyor.

Kazım Karabekir de meşhur Dersim raporunda Batı Dersim'de İbrahim Ağa'nın Ermenilere ve bilimum şakilere kucak açtığını anlatarak ondan bugün Nalbant Nasûhi narnındaki casus olduğu sanılan bir Ermeni'yi dahi himaye biniştir. Anılan kişinin, Hükümete bağlılığı ve sadakati dâima sözde kalmıştır. Acımaksızın katli farz olan Batı Dersim'in en şerir ve en şahsiyetsiz bir şakisidir diye bahsetmiştir.

Koçuşağı aşireti de 1926 yılında başında 33 Kurşun olayının kahramanı Mustafa Muğlalı'nın bulunduğu Türk ordu birlikleri tarafından kıyımdan geçirildi. Birçok tarihçi harekatın Seyit Rıza ve diğer Dersim aşiretlerine gözdağı vermek amacıyla yapıldığını iddia eder. Bunun doğruluğu tartışılır zira Dersim aşiretlerinin büyük bir kısmı Koçuşağı tedibatı sırasında devletin yanında yer almışlardır. Nuri Dersimi de bu harekat sırasında devlete verilen desteği devleti oyuna getirmek ve Koçuşağına gizli destek vermek olarak açıklar. Bunun da ne kadar doğru olduğu tartışılır.

Sonuç olarak Koçuşaklarından Ermenilerin kaçışına verdikleri desteğin intikamı acı bir şekilde alındı. 6 Eylül 1926 tarihinde başlayan harekatta Mustafa Muğlalı mağaralara sığınan yüzlerce Koçuşağını teker teker öldürttü. 54 gün süren harekatın sonunda tüm Koçuşakları sürgün edildi.

Şimdi Dersim aşiretlerinin tümünün Ermeni soykırımına karşı durduğu söylenemese de özellikle Batı Dersim aşiretlerinin binlerce Ermeni’nin kıyımdan kurtulmasını sağladıklarını ifade etmek yanlış olmaz. Ancak tarihi işine geldiği şekilde anlatmak da doğru değil tabii. Doğu Dersim'de katledilen binlerce Ermeni'yi, 1916'da Ruslara karşı verilen savaşta Pülümür çayında öldürülenleri unutmayalım.