300 yıl süren Kafkas-Rus savaşlarının sona ermesinden sonra Kuzey Kafkas halkları 21 Mayıs 1864 yılında binlerce yıldır yaşadıkları topraklarından sürüldü. Açlık, ölüm ve gözyaşıyla örülü trajedya, Çerkes halklarının günümüze kadar taşıdıkları yara olmayı sürdürdü. 21 Mayıs 1864; 300 yıl süren Kafkas - Rus savaşlarının sona ermesi ve Kuzey Kafkas halklarının sürgüne zorlanmasının başlangıç tarihidir. Bu tarihten sonra Çerkes toplulukları dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmışlardır. Sürgün süreci içerisinde birçok insan hayatını kaybetmiş, sürüldükleri topraklarda ise hastalık, açlık ve yoksulluk gibi problemlerle karşı karşıya kalmışlardır.

BİNLERCE KİŞİ ÖLDÜ!

Sürgün yolunda çekilen çileler, yolda hayatını kaybedenlerin feci durumları Trabzon'daki Rus konsolosunun, tehcir işlerini idare etmekte olan General Katraçef'e yazdığı raporda şöyle anlatılır: "Batum'a 70 bin Çerkes geldi. Bunlardan vasati olarak günde 7 kişi ölüyor. Trabzon'a çıkarılan 24 bin 700 kişiden şimdiye kadar 19 bin kişi ölmüştür. Şimdi orada bulunan 63 bin 9 yüz kişiden her gün 180-250 kişi ölmektedir. Samsun civarındaki 110 bin kişi arasında her gün vasati 200 kişi can veriyor. Trabzon, Varna ve İstanbul'a götürülen 4650 kişiden de günde 40-60 kişinin öldüğünü haber aldım."

ÇERKESLER NEDEN BALIK YEMEZ?

Modern tarihin en büyük kitlesel nüfus hareketlerinden biri olarak kabul edilen Çerkes sürgünü esnasında 'deniz gibi' kan akıtıldı. Gemiye binmek için aç bîilaç kıyıda yağmur çamur içinde, ölüm iniltileriyle bekleşenler, yanaşan gemiye üşüşüp taşıma kapasitesinin çok üzerinde bindirildiler. Gemiler de daha fazla para alabilmek için çok yolcu alıyor, bu yüzden fazla yol almadan batan gemilere sık rastlanıyordu. Günümüzde de bu nedenle balık yemekten uzak duran çok sayıda Çerkes olduğu biliniyor. Çerkes yaşlıları, ‘balıkların atalarını yediklerini, balık yemeleri halinde kendi atalarını yiyeceklerini’ düşünerek, balık yemeyi reddediyor. 1864 yılının Mayıs ayında, Trabzon'daki Rus konsolosunun yazdığına göre 30 bin Çerkes açlık ve hastalıktan kırıldı. Gemilerde hastalık alameti gösteren olursa derhal denize atılırdı.

1 MİLYONUN ÜZERİNDE ÇERKES SÜRGÜN EDİLDİ

İngiliz savaş tarihçisi W.E.D.Allen'e göre, o zamanki Osmanlı topraklarına yerleştirilmiş olan Çerkeslerin sayısı 600 binden fazladır. Amerikalı Justin McCarthy, sürülen Çerkes ve diğer Kafkas topluluklarının sayısının 1 milyon 200 bin dolayında olabileceğini, bunun ancak 800 bin kadarının hayatta kalabildiğini belirtiyor. Sağ kalan nüfusun 600 bini 1856-64 arasında, 200 bini de 1864 sonrasında göç etmiştir. Şu durumda Allen ve McCarthy'nin 1864'te Türkiye'ye yerleşebilen nüfusa ilişkin tahminleri uyuşmaktadır. General İsmail Berkok'a göre ise, sayı 1 milyon kadardır. Bütün bunlar, kuşkusuz tahmini sayılardır. Sayıyı daha az ya da daha çok olarak gösteren kaynaklar da vardır. Ancak, Adıge-Çerkes kaynakları, genellikle 1.500.000 sayısı üzerinde birleşmektedirler.

RUSLARIN DOĞRUDAN ÖLDÜRDÜĞÜ ÇERKES SAYISI 500 BİN

Sürgüne tabi tutulan nüfusun en az dörtte birinin yolculuk, kamp yaşamı ve yeni yerleşim yerlerine uyum sırasında öldüğü kabul edilmektedir. Rusların doğrudan öldürdüğü Çerkes sayısı ise 500 binden fazla olarak tahmin edilmektedir. Çerkes Soykırımı 20 Mayıs 2011 tarihinde Gürcistan parlamentosunun oybirliğiyle aldığı bir kararla Gürcistan tarafından resmen tanındı. Böylece Çerkes soykırımı, bağımsız bir devlet tarafından resmen uluslararası gündeme taşınmış oldu.

ANAYURTLA TEMASLAR TEKRAR KURULDU

Türkiye dışında Suriye, İsrail, Ürdün, Tunus gibi pek çok ülkeye dağılan Çerkes halkları Sovyetlerin çöküşünden sonra anayurtlarıyla tekrar temas kurmaya başladı.

“SOYKIRIM İNSANLIK SUÇUDUR”

BDP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamada “Çerkes halkının acılarını paylaşıyor, sürgünde hayatlarını yitirenleri saygıyla anıyoruz” denildi. Açıklamada, “Bu önemli gün; sıradan bir anma veya dert yanma günü değil, sürgünü, ve soykırımı ve bütünlüklü olarak ele alıp, direnme ve dayanışma bilincimizi en fazla açığa çıkarmamız gereken bir haykırma ve hesaplaşma talebi günüdür. İnsanlığın bundan sonra bu gibi katliam ve soykırımlara uğramaması için geçmişle yüzleşmesi ve hesaplaşması kaçınılmazdır” ifadeleri kullanıldı. ( UMUT AKPINAR - İZMİR / ANF )