Eyüphan Erkul

‘Savaş Ana’ romanımı yazmaya başlamadan önce bu konuda yayımlanmış hemen hemen bütün eserleri okumak zorundaydım ki, uzun süren çalışmaların ardından bir gün “Tamam artık!” deyip yollara düştüm. Çanakkale savaşlarının her türlü ayrıntısını biliyordum, sadece “yerel” kaynakları değil, İngiliz ve ANZAC cephesinin de çeviri kitaplarının arasında uzun zaman geçirmiştim. Hele iki cepheden de okuduğum hatıratlar, günlükler o kadar etkileyiciydi ki, cephelerin bulunduğu bölgeye giderken yol boyunca bunlar aklıma geliyorlardı. Heyecanlanıp ve yol arkadaşlarıma bunların bazılarından bahsediyordum; yüzlerinde kimi zaman hüzün kimi zamansa muzip bir gülümseme beliriyordu!

Hava çok güzeldi, eskilerin deyimiyle cemre toprağa düşmüş, nisan ayının binbir çiçekli, allı yeşilli hali, Trakya bölgesinin ormanlarıyla bizi selamlıyordu. İstikametiniz Kanlı Sırt diye bilinen ve insanlığın görmüş olabileceği en trajik savaşların yaşandığı, ölümlerin, acımasız mermilerin, top ateşlerinin ve süngü şakırtılarının yoğun yaşandığı bölgeyeydi. Bir törene gidiyorduk: İngiliz İmparatorluğuna bağlı, sömürge ülkelerin askerlerinden Avustralya, Yeni Zelanda ordularına kısaca ANZAC deniyordu ve onların karaya ayak bastıkları gün aradan geçen 98 yıla rağmen her sene anılmaya devam ediyordu. Şafak Ayini denen anma için sabırsızlanıyorduk.

24 nisanı 25 nisana bağlayan gece, 1915 yılında, sabaha karşı 5:45 civarında çıkarma yapmışlar ve bir cehennemin ortasına düşmüşlerdi. Şimdi onların torunları her sene olduğu gibi o uzak ülkelerinden gelip, dedelerine olan saygılarını sunacaklardı. ANZAC koyunda ve onların Lone Pine dedikleri, bizim Kanlı Sırtın hemen karşısına düşen iki büyük alanda, iki büyük organizasyonla anma töreni yapacaklardı. Özel giriş iznimizi almış, geceyi onlarla koyda geçirip, sabah onların dedelerinin yürüdüğü uzun ve dik yoldan çıkıp, sadece yalnız bir çam ağacının bulunduğu Lone Pine'ye gelecektik. Onlar için bu tarih ve o yollar çok çok önemliydi. Türk cephesin Çanakkale savaşlarını 18 Mart'ta anarken, ANZAC torunları 24 nisan gecesi orada olurlar.

TÜRKLER NEDEN MART AYINDA ANMA YAPAR

O yıllarda İngilizler, dünyaya olan hakimiyetlerini artırmak, zaten yıkılmak üzere olan Osmanlı'ya son darbeyi vurmak için başkent İstanbul'u işgal etmek istiyordu. Bunun için de deniz yoluyla Çanakkale boğazını geçip, İstanbul'a yönelmeyi planlamışlardı ama hiç beklemedikleri bir direnişle karşılaştılar. Çanakkale'de bir cehennemin ortasına düştüler ve tepelerine binlerce top yağdı, birçok gemileri battı. Haftalar süren deniz savaşlarından sonra geri çekildiklerinde tarihler 18 mart 1915'i gösteriyordu. Neredeyse 100 yıldır yenilmemiş olan İngiliz donanması, yıkılmak üzere olan Osmanlı ordusuna denizde yenilmişti. Bu İstanbul'da büyük umutların yeşermesine neden oldu! Evet başarabilirlerdi ve bunu kanıtlamışlardı. Sonraki yıllarda o umut hep anılmak istendiğinden, yeni kurulan genç Türkiye Cumhuriyet döneminde de Çanakkale savaşları 18 Mart tarihinde anıldı. Oysa savaşa katılan diğer ülkeler, anmaları 25 nisan tarihinde yaparlar.

KARA SAVAŞLARI

Büyük bir yenilgiyle geri çekilen İngiliz donanması ve onlara bağlı başka ülkelerin askerleri havaların ısınmasını bekleyip, 24 nisan gecesi harekete geçtiler bir hafta içinde, Gelibolu yarımadasının hemen hemen her yerine yüz bine yakın asker savaşmak için karaya çıktı. Çanakkale boğazını ve etrafındaki stratejik bölgeleri ele geçirip, ardından gemilerle İstanbul'a yönelmeyi planlıyorlardı. Her ülke farklı bir kumsala çıkarma yapıyordu, o gece anma yapacak ülkelerin dedeleri ise daha sonra ANZAC Koyu denen bölgeye yanlış bir çıkarma yaptılar. Gecenin karanlığında yönlerini kaybetmiş, daracık sahili olan bölgeye yönelmiş, ardından da Kuzey Sahilden geçip, meşhur Arıburnu tepesine ve Kanlı Sırt'a ve diğer yönlere doğru hareket etmişlerdi.

İngiliz parlamentosu ve generalleri sadece kara harekatını planlamış, sonrasını önemsememişler ve bir direniş öngörmemişlerdi. Oysa Almanya ile müttefik olan Osmanlı ön hazırlığını iyi yapmış, bazı bölgelerde nöbetçiler bekletiyordu. Mustafa Kemal genç bir subayken, yanlış yere çıkarma yapan Anzaclar'a karşı ilk büyük direnişi o tarihte başlatmış, 27. ve meşhur 57. Alay askerleriyle ilk çıkan birlikleri durdurmuştu. Öyle ki ilk gün ulaştıkları bölgelerden daha ileriye, aylarca süren savaş boyunca bir daha gidememişler ve yenilip, geri çekilmek zorunda kalmışlardı.

YENİLEN ANZACLAR NEDEN ANMA YAPAR

Aylarca süren kara savaşlarında denizdeki gemiler, sürekli top atışı yaparak Osmanlı askerlerini durdurmayı amaçlıyordu ama İstanbul'dan gelen emirle “Düşmana en yakın mesafeye sokulun!” dendi. Bununla amaçlanan siperler arasındaki mesafenin bir kaç metreye düşürülmesi ve top atışlarının yapılmasına imkan vermemekti. Çünkü gemilerden atılan toplar kendi askerlerine de zarar vereceğinden bunu sıklıkla yapamayacaklardı. Böylece insanlığın görebileceği en dehşetli süngü savaşları yaşanmaya başladı. Birkaç metre mesafe ötede bulunan siperler gün boyunca el değiştirmeye, göz mesafesinden ateş edilmeye ve birlerce acı olayların yaşandığı günler başladı. Çanakkale savaşlarını bilinen diğerlerinden ayıran en önemli özellik de işte bu durumdu ki, iki tarafın birbirini tanımasına ve “düşmanını sevmesine” neden oldu.

Özellikle Conk Bayırı tepeliğinden uzanıp gelen ve Bomba Sırtı, Kanlı Sırt hattına uzanan bölgede yüzlerce karşılıklı siperler kazılmış milyonlarca kez ateş edilmiş, binlerce asker orada canını kaybetmişti. Öyle hikayeler yaşanıyordu ki, bir süre sonra iki tarafın birbirine olan saygısı arttı. Artık iki taraf da kiminle muhatap olduğunu çok iyi biliyordu. Siperden her çıkan ANZAC neferi, daha bir kaç adım atmadan vuruluyordu (Aynı şey Osmanlı için de geçerliydi). Bu durum Avustralyalı ve Yeni Zelandalı komutanları rahatsız ediyordu, İngilizler'e durumu bildiriyorlardı ama hücumlara engel olamıyorlardı. Böylece İngiliz İmparatorluğu, tarafından pek önemsenmediklerini anladılar. Öyle büyük trajediler yaşandı ki, yenilip geri çekilince bu iki ülkede ulusal bilinç oluştu. Ardından gelen yıllarda bağımsızlık ilan edip, sömürge olmaktan vazgeçip kendi ülkelerini kurdular.

İşte bu nedenle Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar, yenildikleri bir günü ulusal bağımsızlık günü kabul eder ve her sene 25 Nisan'da anma töreni yapar.

YÜZÜNCÜ YIL

Çanakkale yolculuğumuz sırasında, Anzac koyunda o geceyi binlerce kişiyle birlikte, çok üşüyerek geçirmiş sabaha karşı yapılan anonsla uyanıp, uzun yürüyüşle Kanlı Sırt tepelerine çıkmıştık. Ne marş söylüyorlar, ne de hamaset dolu nutuklar atıyorlardı. Sessizce dedelerinin bastığı toprağa basarak ilerliyorlar ve barışı ön planda tutan konuşmalar yapıyorlardı. “Yenildikleri için kazandıklarından” Türkleri ve bu toprakları çok seviyorlardı.

2015, bu büyük trajedinin yüzüncü yılı. 18 mart törenleri kadar 25 nisan anma törenleri de önemli çünkü bu barış çığlığı atmak, savaşın kötülüklerini anlatmak için büyük bir fırsat. İki cephenin torunları, savaş denen vahşetin ne demek olduğunu aktarmak için çalışmalı; Çünkü ölümsüz olan tek düşman vardır o da savaş denen illettir.

Kaynak: http://eyuphanerkul.blogspot.com.tr/2015/04/canakkale-savasi-nezaman-kutlanir.html