Kemal GÖKTAŞ / Vatan

 

AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Rusya'ya 1940'lı yıllarda Sovyetler Birliği dönemindeki Katyn katliamında hayatını kaybedenlerin yakınlarının açtığı davada Dersim katliamı ile ilgili emsal olabilecek çok önemli bir karar verdi. AİHM, ne kadar geçmişte yaşanırsa yaşansın devletin sorumlu olduğu bir katliam nedeniyle yapılan soruşturmalarda gerçeğin ortaya çıkarılmamasının, yakınlarını katliamda kaybetmiş kişiler açısından "insanlık dışı muamele" anlamına geleceğine hükmetti. AİHM kararının 1915 Ermeni olaylarında emsal olabilmesi, AİHM'in katliamda ölenlerle, onlar sağken kişisel veya ailevi ilişki kuranların açtığı davayı kabul edip diğer başvuruları reddetmesi nedeniyle çok zayıf bir olasılık olarak görülüyor.

 

70 YIL ÖNCEKİ KATLİAM

Tarihe "Katyn Katliamı" olarak geçen katliam 1940'da 2. Dünya Savaşı devam ederken Batı Rusya'da yaşandı. 3 Nisan 19 Mayıs 1940 tarihleri arasında 47 günde yaklaşık 22 bin savaş tutsağı kurşuna dizilerek öldürüldü. Ancak asıl Katyn katliamı olarak 4 bin Polonyalı savaş tutsağının enselerine sıkılan kurşunlar ile öldürülmesi olayı olarak biliniyor. Bu katliamın üzerinden 72 yıl geçtikten sonra AİHM ortada Sovyet Rusya kalmamasına rağmen onun halefi Rusya Cumhuriyeti'ni mahkum etti. AİHM'in katliamda ölenlerin yakınlarının oluşturduğu 15 başvurucunun açtığı davayı görüşmeye karar vermişti. AİHM dün sürpriz bir kararla davayı Rusya aleyhine sonuçlandırdı. Başvurucuların Rusya'nın "yaşam hakkını ihlal ettiği" gerekçesiyle AİHS'in (Avrupa İnsanHakları Sözleşmesi) 2. maddesinden yaptığı başvuruyu yerinde bulmayan AİHM, sürpriz bir gerekçeyle Rusya'nın mahkumiyetine karar verdi.

 

İNSANLIK DIŞI MUAMELE

Rusya'yı AİHS'in "Hiç kimse ...insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye tabi tutulamaz" hükmünü içeren 3. maddesinden mahkum eden AHİM yakınları kaybolan insanların yakınlarını ortaya çıkarmak için yaptığı çabaya karşı Rus makamlarının umursamaz davrandıklarına dikkat çekti. Katliamın her ne kadar AİHM'in henüz olmadığı bir tarihte yaşanmış olsa da, ailelerin olayla ilgili soruşturma taleplerine verilen cevaplardan kaynaklanan acı ve ızdırabın AİHM'in yetkisi dahilinde olduğu belirtilen kararda şöyle denildi:

"Olay 1940'da olmuştur. Aradan geçen süre devletin olayı açığa kavuşturması için çok fazla bir süre olarak kabul edilemez. 1990'da SSCB döneminde başlatılan soruşturma 2004'de kapatılmış ve 2009'da yüksek mahkeme bu konuda bir karar vermiştir. Bir devletin ağır bir katliam sonrasında sadece insanların öldürüldüğünü kabul etmesi yeterli değildir. Konuyla ilgili devletin başvuruculara verdiği cevaplar, bütünlüklü bir şekilde değerlendirilmelidir. Başvuru süresi açısından da bu konuya ilişkin ulusal mahkemelerin verdiği en son kararın üzerinden 6 ay geçmeden yapılan başvuruların görüşülmesi gerekir."

 

 

ÖLENLERLE SAĞKEN AİLEVİ İLİŞKİ KURANLAR...

AİHM kararında, başvuranla öldürülenler arasındaki aile ve yakınlık bağına bakılarak öldürülen veya kaybolanlarla onlar sağ iken kişisel ve ailevi ilişki kurmuş 10 başvurucunun davasını kabul eden AİHM, katliamda öldürülenlerin akrabaları olan, ancak onlar yaşarken henüz doğmamış olan 5 başvurucunun davasını ise reddetti. Davası reddedilenler arasında, katliamda babaları öldürülen, ancak onlar öldükten doğmuş 2 kişi de yer aldı.

 

AİHM, başvurucuların yakınlarının kaderlerini bilmemelerini, ölüp ölmediklerini öğrenmemelerini de "insanlık dışı muamele" olarak gördü.

 

KATLİAMI KABUL ETMEK YETMEZ, GERÇEK AÇIĞA ÇIKARILMALI

Soruşturmanın hiçbir aşamasında başvurucuların konuya ilişkin belgelere ulaşma şansı olmadığına dikkat çeken AİHM, Rus Askeri Savcılığı'nın konuya ilişkin sorulara hep kısa ve konuya açıklık getirmeyen cevaplar verdiğine dikkat çekti. Kararda AİHM'in Rusya'nın yaptığı savunmaya atıf yapılarak "Rus otoritelerinin Katyn katliamı gerçeğini tanımama konusunda açık çekingenliğinden şok olduğu" vurgulandı. Katliamın Rus mahkemelerinde yüzeysel ve basit şekilde ele alındığına dikkat çeken AİHM, "Bu da Rusya'nın başvurucuların endişelerine karşı tamamen gözü kapalı kaldığını, bunu karartmak için bir çaba içinde olduğunu gösterir" dedi.

 

Kararda devletlerin bu tür olaylarda sadece ilgili kişilerin öldüğünü kabul etmelerinin yeterli olmadığını gerçeğe ulaşmak için gereken herşeyi yapması gerektiğine dikkat çekildi. Devletlerin kaybolan kişilerle ilgili tek ödevinin ölümün gerçekleştiğini kabul etmeleri olmadığına vurgu yapılan kararda "İnsanlık dışı muamele yasağı, devletlere bundan daha geniş bir ödev yükler. Bu da gerçeğin ortaya çıkarılmasında destek olma yükümlülüğünü de içerir."

 

"DERSİM KATLİAMI NEDENİYLE AÇILAN DAVALARI ETKİLER"

Kararı VATAN'a değerlendiren Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi'nden Doç. Kerem Altıparmak "Janowiec/Rusya kararının önemi, ağır insan hakları ihlallerinde bu ödevin 70 yıl öncesine de uygulanabileceğini göstermesidir. Bu kararla birlikte başta Dersim olmak üzere tüm katliamlarda etkili soruşturma yapmak uluslararası hukuktan doğan bir yükümlülük haline gelmiştir. Devletin katliam sorumlularını yargılamasa bile gerçeği ortaya çıkarmak yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük, olay ne kadar geçmişte olursa olsun geçerlidir" dedi.

 

Dersim katliamında yakınlarını kaybedenlerin Türkiye'de açtıkları davada hükümetin verdiği muğlak savunmalara dikkat çeken Altıparmak, karara göre bu kişilerin gerçeği ortaya çıkarmak için Türkiye'deki mahkemelerden sonuç alamamaları halinde AİHM'in mahkumiyet kararı vereceğine dikkat çekti.

 

"112 YAŞINDA 1915'İ YAŞAYAN BİR ERMENİ VARSA..."

Altıparmak sadece Dersim değil, yakın tarihteki 1 Mayıs, 16 Mart, Maraş, Sivas ve Çorum gibi katliamlar nedeniyle açcılacak davalarda da aynı yükümlülüğün doğduğunu söyledi. 1915'deki Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin olarak ise AİHM'in "başvuranla katliamda hayatını kaybeden arasında, onun sağlığında gerçekleşmiş kişisel ve ailevi ilişki" kriterine dikkat çekti. Altıparmak "Burada 1915'de hayatını kaybetmiş biriyle kişisel ilişki kurmuş bir başvurucu bulma zorluğu yaşanır. En azından 1910 doğumlu birinin olması gerekir. Bu olursa belki o dava da AİHM'e taşınabilir" dedi.