Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

Van Gölü’nde bulunan, Ahtamar Adası’yla özdeşleştirilen ve kamuoyunda “Ahtamar Ermeni Kilisesi” olarak anılan tarihi kilisenin, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için resmi başvuru yapıldı. Van Kültür ve Turizm İl Müdürü Muzaffer Aktuğ, Ahtamar’daki Surp Haç Ermeni Kilisesi’nin dünya miras listesine girmesi için 10 kriterden 6’sını taşıdığını söyledi.

Restore edildikten sonra 2007 yılında yapılan özel bir törenle açılan ve yılda sadece bir kez dini ayin izni verilen Ahtamar’daki Surp Haç Ermeni Kilisesi için Van Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmesi için başvuruda bulundu.

KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ, “KİLİSE” DEDİ

10. yüzyılda inşa edilen tarihi Ermeni Kilisesi’nin restore edilerek bir “müze” olarak halka açılması uluslararası ve Ermeni Diasporası tarafından tepkiyle karşılanırken, Ermeni mimarisinin karakteristik özelliklerini günümüze taşıyan tarihi yapının Dünya Miras Listesi’ne alınması hakkında konuşan Muzaffer Aktuğ’un “kilisemiz” ifadesi dikkat çekti.

Aktuğ konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada Van’ın Ahtamar Adası’nda bulunan Ermeni Kilisesi’ne dair adanın “Türkçeleştirilmiş” adını kullanarak şunları söyledi: “Akdamar Kilisemizin önce Dünya Miras Listesi’nin geçici listesine kabul ediliyor. Daha sonra 175 ülkenin üye olduğu UNESCO’nun 21 ülke temsilcisi tarafından listeye alınan bu değerler ölçülüp biçiliyor ve netice itibariyle listeye girebilecekleri kararlaştırılıyor. Yapmış olduğumuz müracaat neticesinde 10 kriterin 6’sını taşıyan Akdamar Kilisemizin mutlak suretle Dünya Miras Listesi’ne geçmesi mümkün olacak. Zannediyorum 2014 yılında geçici listeye kabulü gerçekleşecek. Dünya Miras Listesi’ne girmesi için 10 kriterden birini taşıması yeterli oluyor.”

KUTSAL EMANETLER BU KİLİSEDE SAKLANDI

Van’ın Ahtamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi, Kudüs’ten İran’a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van yöresine getirildiği rivayet edilen ve İsa Mesih’in üzerine gerildiği haçın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik’in emriyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafından inşa edildi. Adanın güney doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri arasında sayılıyor. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş zengin bitki ve hayvan motifleriyle ve Kutsal Kitap’tan alıntılanan sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle Ermeni mimari tarihi açısından önemli bir konuma sahip.

Doğu’daki birçok başka tarihi Ermeni anıtı ile birlikte Ahtamar’daki Surp Haç Ermeni Kilisesi’nin de 1951’de hükümet talimatıyla yıkımı kararlaştırılmış olsa da, 25 Haziran 1951’de başlatılan yıkım faaliyeti, o dönemde genç bir gazeteci olan ve tesadüfen olaydan haberdar olan Yaşar Kemal’in de girişimleriyle durduruldu.

KİLİSEYİ MÜZEYE ÇEVİRDİLER

1915 Ermeni Soykırımı’nın ardından devlet tarafından yürürlüğe konulan Emvali Metruke yasalarıyla mülkiyetine el konulan ve Ermeni Patrikliği tasarrufundan alınarak onyıllar boyunca bakımsız olarak atıl durumda kalan tarihi kilise, yok olmaya ve define avcılarının insafsızca gerçekleştirdiği kazılara maruz kaldı.

Tarihi kilisenin Avrupa Birliği (AB) ilerleme raporlarında yer almasının ardından, Türkiye Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir adım olarak, 2005-2007 döneminde, AB’nin ayırdığı fonların da katkısıyla, Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülüğünde restore edildi, “Akdamar Müzesi” olarak halkın ve turistlerin ziyaretine açıldı.

AÇILIŞI ŞOVA DÖNÜŞTÜRDÜLER

Kilisenin yok olmaktan kurtulup yenilenmesi için bizzat girişimde bulunan Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob, Ermeni Kilisesi geleneklerine uygun olarak yenilenen Ermeni Kilisesi’nin kubbesine haç yerleştirilmesini ve kilisede dini ayinlere izin verilmesini talep etmiş olsa da, Patrik II. Mesrob’un bu talebi Ankara yönetimi tarafından kabul görmedi.

Kilisenin restore edilerek bir “müze” olarak halka açılması Ermeni camiasında büyük bir hüsrana neden olurken, kilisenin açılış tarihi olarak 11 Nisan, yani eski takvime göre 24 Nisan’ın belirlenmesi, daha sonra açılış tarihinin değiştirilerek 24 Nisan’da “açılış” yapılacağının duyurulması, Hrant Dink’in Agos gazetesinin manşetine taşıdığı bir skandala dönüştü ve restorasyon çalışması uluslararası çevrelerde “siyasi amaçlı” olarak tanımlandı.