Hiç beklenmedik bir zamanda bir çocuğun annesinin kucağında birdenbire bayılıp gitmesi kadar panik ve heyecan yaratan bir başka olay düşünülemez. Çocuk birden bire titreyip irkilir, gözleri kayar, bakışları sabitleşir, kol ve bacaklarındaki kasılmalar ve gerilmelerle can çekişir gibi bir takım acayip sesler çıkarmaya başlar. Yapılan uyarılara hiç bir tepki alınmaksızın bu halin sürüp gitmesi, bir an için, anneye ölümün nefesini ensesinde hissettirir. Aslında bir iki dakika süren böyle bir nöbet ona saatlerce sürüyormuş, artık hiç bitin iyece km iş gibi gelir. Çok kere apar topar hastane veya hekime götürülmek üzere yola çıkıldıktan kısa bir süre sonra her şey düzelir, çocuk açılır ve kendine gelir. Fakat böyle bir fırtınanın izleri annesinin kafasından bir ömür boyu silinip atılamaz.

Ateşe bağlı havale, genellikle üç aylıkla beş yaş arasındaki çocuklarda nadir olmayarak görülen ve hemen herkes tarafından bilinen bir olaydır.

Burada, ateşin aniden yükselmesi ya da belli bir düzeyi aşması halinde beyin hücrelerinin elektrik yüklerinin ani ve kontrol dışı bir deşarjı, bir boşalması söz konusu olmaktadır. Eğer çocukta, ateş yükselmesine karşı böyle bir duyarlık varsa, ateşi yapan sebep ne olursa olsun, ayni şartlarda bu durum tekrar tekrar ortaya çıkma eğilimindedir. Başka bir deyişle, olay ateşe neden olan hastalıktan çok kişinin beyin hücrelerinin elektriksel duyarlığı ile ilgilidir. Havale sırasında ortaya çıkan belirtiler de böyle bir elektriksel deşarjın başladığı yere ve yayıldığı yöne, şiddet ve süresine göre bir takım farklılıklar gösterebilir. Ailede diğer kişilerde benzer olayların görülmüş olması nöbetlerin tekrarlama şansını daha da artırır. Ateşin yükselmesine sebep olan hemen her hastalık sırasında ateşe bağlı nöbetler görülebilirse de bazı tür virüs hastalıklarında, idrar yolu enfeksiyonlarında ve bazı barsak hastalıklarında bu eğilim daha fazladır.

Görüntü gerçekten çok ürkütücüdür. Buna rağmen nöbet sırasında solunum yollarının kusmukla ya da dilin arkaya kayması sonucu tıkanması ve buna bağlı olarak bir "boğulma" söz konusu olmadıkça, ateşli havale sırasında ölüm olasılığı hemen hemen yok gibidir. Çok kere de hasta henüz hekime ulaşmadan nöbet kendiliğinden durur. Nöbet sırasında yapılabilecek en önemli yardım, biraz önce de sözü edildiği gibi ağızda biriken kusmukları temizlemek, kenetlenmiş dişleri arayarak arasına bir tahta kaşık sapı veya benzeri bir şey koymak ve mümkünse dili bir mendille tutup dışarı çekmek olmalıdır, temizlik oldukça önem taşımaktadır. Ancak bu suretle hava yolunun açık tutulması sağlanmış ve çocuk boğulma tehlikesinden kurtarılmış olur. Çok uzayan, ya da üst üste tekrar eden durumlarda çocuklar en yakın hekime veya hastaneye götürülmelidir. .

Ateşe bağlı havaleye mani olmak için, sebebi ne olursa olsun, aşırı yüksek ya da ani başlayan ateşlenmeler sırasında, çocuklara mutlaka soğuk uygulamalar yapılması önerilmektedir. Bunu bildikleri halde, annelerin çoğu etkili bir soğuk uygulama yapmaktan çekinir, bu yüzden bir de çocuklarını üşütüp zatürree yapacaklarından korkarlar. Annelerin bazıları da, bu yöntemin faydasına inandıkları halde, uygulamayı etkili bir şekilde yapamazlar. Islattıkları küçük bez parçalarını kasık ve koltuk altlarına koyarak, bu amaca ulaşacaklarını sanırlar. Bazıları da bu uygulama sırasında buzlu su, sirke veya alkol kullanmayı tercih ederler.

Doğrudan ateşin yüksekliği ile ilgili olduğu bilinen böyle bir durumun önlenmesinin en akılcı yolu elbette çocuğun vücut ısısını en kısa zamanda ve en etkin bir biçimde düşürmek olmalıdır.

Ağızdan ya da başka yollarla kullanılacak ateş düşürücü ilaçların kısa sürede ateşi düşürmesi beklenemez. Bu amaçla kullanılacak en etkili ilacın bile ateş düşürücü etkisini on beş yirmi dakikadan önce elde etmek mümkün değildir. O halde, başlamış veya başlamak üzere olan bir nöbet sırasında bu tür ilaçların, o an için hemen fayda sağlaması söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle, o sırada vücut ısısının düşürülmesi vücut yüzeyinin soğuk bir çevre ile temasa getirilerek, vücut ısısının fiziksel olarak bu ortama aktarılması suretiyle mümkün olabilecektir.

Hastanın su dolu bir küvete sokulması ya da ılık duş altında tutulması bu amacı sağlayabilir. Ancak bu yöntemler sırasında vücut yüzeyinin soğuk ortamla temaşanın uzun süre sürdürülebilmesi zordur. Bu nedenle çocuğun çırılçıplak soyunduktan sonra bütün vücudunu kaplayacak şekilde ıslak çarşafa sarılması çok daha etkili bir yöntem olarak kabul edilebilir. Ancak bazı annelerin yaptığı gibi çarşaf bir kere sarılıp o haliyle bırakılırsa, kısa zamanda ısınmakta ve belli bir noktadan sonra artık bu yolla ısı değişimi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle böyle bir uygulama yapılırken, çarşafın, ısındıkça yeniden yeniden çeşme suyu ile ıslatılarak vücuda sarılması ve vücut ısısı güven verici bir düzeye ininceye kadar bu uygulamaya devam edilmesi gerekir.

Sadece alın, koltuk altı, kasık gibi küçük ve belirli alanlara yapılan soğuk uygulamalar etkili bir ısı değişimi için yeterli değillerdir. Uygulama alanı ne kadar geniş olursa, ısının bir ortamdan diğerine aktarılması ve dolayısıyla ateşin düşürülmesi de o kadar çabuk ve kolay olur. Uygulamalarda buzlu su kullanılmasına gerek yoktur. Hatta bunun bazı sakıncaları da vardır. Böyle bir uygulama sırasında kıl saplarının dikleşmesi ve bu sırada metabolizmadaki hızlanma, bir yandan ısı düşürülmeye çalışılırken bir yandan da yeniden ısının yükselmesine neden olabilir. Alkol, 'sirke gibi çabuk buharlaşan maddeler kullanıldığı zaman da, buna benzer bir etki söz konusudur. Ayrıca alkolün deriyi tahriş etmesi, ya da deri yoluyla emilerek sarhoşluğa ve metabolizmanın daha da artmasına sebep olması da mümkündür.

Bir yandan çocuğun vücudu soğutulmaya çalışılırken bir yandan da oda ve çevre ısısı hesaba katılmalı, giysiler ve örtüler buna göre düzenlenmelidir. Bütün bu acil tedbirlerin yanında, bir taraftan da ateş düşürücü ilaçları uygun doz ve aralıklarla kullanmaya başlayarak, hiç değilse, daha sonra gelişebilecek nöbetlere karşı önlem alınmalıdır.

Ateşe sebep olan hastalığın bir an önce ortaya çıkarılması ve vakit geçirmeden tedavisine başlanılarak, havale sebebi olabilecek ateşin bir an önce düşürülmesi, havale eğilimi olan çocuklarda son derece önemlidir. Ancak bunlar yapılırken telaşa kapılarak gereğinden daha sık aralıklarla ve aşırı dozlarda ateş düşürücü ilaçlar kullanılması ve farkında olmadan çocukların ilaç zehirlenmesine maruz bırakılması olasılığı üzerinde dikkatle durulmalı, aceleyle uygun olmayan antibiyotiklerin kullanılmasından kaçınılmalıdır.