Yeni yürümeye başlayan bebeklerin yürüyüş biçimleri ve yürüme sırasında ayaklarını basış şekilleri annelerin kafasında daima bazı sorular yaratır. Bebeklerin paytaklayarak yürümeleri, ayaklarının bazen tekini, bazen da ikisini birden içe veya dışa dönük olarak basmaları, ayak veya bacağa ait ciddi sorunları akla getirir.

Ayak ve bacaklarla ilgili olarak yukardan beri sözü edilen bir takım özellikler bu dönemdeki izlenimleri gerçekten büyük ölçüde etkiler. Bacaklarda erken Çocukluk dönemlerindeki içe kavislenme, az da olsa, alt bacak segmentinde içe dönüklük, kas ve bağlarda kuvvet ve koordinasyon eksikliği, taban kavsini kapatan yağ kitlesi çocuğun basış ve adım atış şeklini de doğal olarak etkiler.

Bunlardan daha da önemlisi, daha önce de sözü edildiği gibi çocuğun anne rahmindeki duruşunun bir sonucu olarak ayaklarda görülen ve bu dönemlere kadar devam eden geçici konumlardır. Bu yüzden yürümenin yeni başladığı aylarda bazen ayakların birinin bazen ikisinin bir miktar içe veya dışa dönük olarak basıldığı fark edilir. Bu türlü geçici görüntüler genellikle yürümeye başladıktan iki veya üç ay sonrasına kadar devam eder ve sonra kendiliğinden kaybolurlar. Yürümeyi ilk aylarda farklı gösteren nedenlerden belki de en önemlisi ilk aylarda yürüme ile yükümlü kaslar arasında gerekli 'motor koordinasyonun henüz kurulamamış ve tam bir motor beceriye ulaşılamamış olmasıdır.

Bu dönemlerde çocukları ehliyetlerini yeni almış acemi sürücülere benzetmek mümkündür. Yürüme becerisi gelişip de kaslar ve bağlar yeterli bir kuvvet ve koordinasyon kazandıkça, anne rahmindeki duruşlarla ilgili geçici konumlar da ortadan kalkar ve yürüme giderek daha dengeli ve daha düzenli bir hal almaya başlar.

Erken yürüme dönemindeki bu geçici özellikler silinip kaybolmadıkça, çocuğun ayak ve bacakları ile ilgili kesin yorumlar yapmak çok kere yanıltıcı olmaktadır. Çok belirli ve sabit şekil bozuklukları olmadıkça ayak ve bacakların gerçek durumunu anlamak özel önlemler gerekiyorsa onlara yönelmek, ya da giydirilecek pabuç türünü saptamak için yürümenin acemilik dönemi sayılabilecek ilk iki üç aylık sürenin geçmesini beklemelidir.

Kendi başlarına yürüme becerisini henüz kazanamadıkları dönemlerde bebeklerin yürütece konması ve hoppalalarla oyalanmaya çalışılması çok yaygın bir alışkanlıktır. Anneler çocuklarının ne zaman oturtulacağını ye ne zaman yürütece konulacağını sürekli olarak sorup öğrenmek isterler. Daha önceki kısımlarda çocuklardaki sinirsel ve motor gelişmeden söz edilirken bu konuya da değinilmişti. Beyin, sinir ve kas işbirliğinin belli işlevlerin yapılabilmesi için, belli bir erişkinlik noktasına gelmesi gerekir. Bu noktalara henüz gelinmeden, çocukları bu düzeylerin gerektirdiği görevlere yönlendirmeye çalışmak elbette doğru değildir. Bu gereksiz gayretler bir yandan çocuğun nöromüsküler yeteneklerine ters düşecek bir yandan da henüz gelişmemiş ve gelişmesini tamamlamamış olan kemik ve iskelet sistemi üzerinde ister istemez birtakım olumsuz etkilere ve zorlamalara sebep olacaktır.

Normal gelişmesini sürdürmekte olan hareket sistemi bu türlü zamansız özendirme ve uygulamalardan olumsuz yönde etkileneceği gibi bu sistemin gelişmesinin zaten kusurlu olduğu durumlarda bu tür yaklaşımların olumsuz etkisi daha da belirgin olarak ortaya çıkacaktır.

Bu nedenle bebekler hangi beceri düzeyine ulaşmışlarsa, ona uygun konum ve hareketlere izin verilmeli, daha ileri beceriler için onları zorlamamalıdır. En doğru olan, daima doğal sınırlar içinde kalabilmektir.

Örneğin kendi kendine oturmaya başlamış bir çocuğun artık desteklenmeden oturtulmasında bir sakınca yoktur. Kendi kendine yürüme becerisi edinmiş bir çocuk zaten serbestçe yürümeye başlayacak demektir. Henüz oturma düzeyine ulaşmamış bir bebeğin yanlarını destekleyerek oturtmak, ya da henüz ayakta durup adım atma becerisini kazanmamış bir bebeği yürütece koyarak yürütmeye çalışmak doğru değildir.

Daha önce de belirtildiği gibi bu türlü özendirme ve yönlendirmeler, daha çok motor sorunu olan çocukların motor eğitimleri amacıyla faydalı olabilir.