Seni uzaktan seçtim, puslu bir sabahtı. Hayallerimi süslerdi görüntün, bakmaya doyamadım. Aynı âşık olunan kadın gibi, mesafeli izledim. Şaşırttın beni, ruhumu besledi ihtişamın. Yanına varmaya ancak bir süre sonra cesaret edebildim. Yanına ama içine değil, henüz…

Mutluluk yanı başımda olsun istedim, yanımda yöremde, ama avucumun içinde değil. Sahip olmak acı verir, bilirim, artık… Sağına soluna baktım, arkana ve önüne, bayıldım sana, büyülendim. Yanına yatıp uzanmak istedim, uzandım… İzlemek istedim, izledim... Kıvraktın... Uyku tutmadı, direndim...

Seni yapan, yaratan, özenmiş bezenmiş. Temaşaya kıyamaz bu bakış, güzelliğinle süslenmiş. Ateşler düştü içime, ateş her derde devaydı aşkta. Su serpmek bu ateşe, günahtı. Keşke akmasaydı ırmak, başka çağlasaydı gözyaşı. Ümitsizken açılsaydı maşukun bahtı...

Sonra, bir hata yaptım. İçine girdim. Girmeseymişim keşke. Yağmalanmıştın, her taşınla, tuğlanla, sorgulanmıştın... Hayaller boynunu büktü, masal sislendi. Zihnim bulutlandı. Bu değildir dedim, görmezden geldim. Dışarına attım kendimi, yine. Dolandım durdum, iyice uzaklaşmam gerekti. Hayalime sığındım.

Bir ömre bedel görüp, varını yoğunu ortaya koyup, güzelliğine adamıştı seni yapan, yaptıran. Bu güç onu perişan etti sonunda. Bu kadar adanmışlığın sonu, elbette perişanlıktır. Ama bilerek gidilir, gider gelir insan eceline. Bu delice emek, bu emelsiz bilmece, sultanları tahtından eder. Kadını uğruna dünyaya sırtını dönen adam gibi... Hasrettir, özlemdir, ihtirastır...

O sahnede, bir sahte gülümseme değildin sen. Rüyalarımın somutlaştığı, hayatın tatlılaştığı bir andın... Böyle bir anı ölümsüz kılmayı kim istemez. İbret olsun âleme, gönül bir kaledir. Yıkmasını değil davet edilmesini bilen fethetmiş sayılır. Şahlar bilir bu sırrı.

Bereketimdin, bolluktun. Ruhumda açılan kapkaranlık bir oluktun. Peki bu koca boşluğu kim dolduracak?

Elim kolum kesildi şimdi, cihanlar ağladı. Mutluluktan... Bitmiştin, benimdin, yoktun...

Mutluluk yanı başımda olsun, gözümün önünde, elimin altında, ama içinde değil... İçimde...

Agra’da Kızıl Kale’den baktığım gibi bakarım sana uzaktan...