Bu durum tespitine katılmamak elde değil.

Tespit iki uçludur...

Hem ortada bir suç olduğunu, suç işlendiğini hem de işlenen suça karşı çıkmamanın, ses çıkarmamanın suça iştirak etmek olduğunu tespit ediyor.

Ortada bir suç var mı?

Bu yazı yazılırken kırk yedinci gününü bitirmek üzere olan Sur ilçesindeki sokağa çıkma yasağı ne kadar insani, ne kadar hak ihlali, ne kadar yasal?

Kırk yedi gün!...

Açlık ve susuzluk içerisinde geçen, stresli, silah sesleri altında, ölüm korkusuyla geçen, elektriklerin olmadığı, beyaz bayrağa rağmen yaşam garantisinin olmadığı kırk yedi gün...

Elli civarında çocuk ölümü...

Dört yüze yaklaşan sivil ölümler...

Bir o kadar asker, polis ve korucu ölümü...

Sadece Sur ilçesinde on binden fazla olmak üzere toplamda otuz bin civarında kullanılmaz duruma gelen ev ve iş yeri...

Hurdaya dönen araç sayısı bilinmiyor...

Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı yerleşim yerlerinde kullanılmaz hale gelen alt yapı, kanalizasyon, su şebekesi, elektrik hatları ve yollar...

Sokağa çıkma yasakları nedeniyle aksayan eğitim sistemi... Çözümün üretilmemesi...

Her yönüyle aksayan yaşam...

Uygulamalardan doğrudan etkilenen üç milyon civarında nüfus... Dolaylı olarak etkilenen tüm vatandaşlar...

Cezaevlerindeki gazeteciler...

Düşüncelerini açıkladığı için suçlanan, soruşturma başlatılan, işten atılan, hedef gösterilen akademisyenler, aydınlar, öğrenciler...

Son on yılda 92 cezaevi yapılmasına rağmen, cezaevlerinde kapasitenin üzerinde yüz elli bin insan bulunması ve 200 adetten fazla cezaevinin yapılmasının planlanması...

Mahallelere kalekol yapımının planlanması...

Türkiye’nin neredeyse yıllık bütçesine yaklaşan ekonomik kayıp...

Ülkenin bir yıllık hasılasının yok olması...

Komşu ülkelerle yaşanan sorunlar ve bu nedenle şimdilik kaydıyla yüz elli milyar doları geçen ekonomik kayıp... Bundan sonraki yıllara sirayet edecek kayıplar hariç...

Neresinden bakarsak bakalım, tutulacak yanı bulunmayan, her tarafı dökülen, çöküşü andıran ülke görüntüsü... ‘’Bölücülüğe’’ karşı yapılan bölücülük... Toplumun her kesiminde, bir diğerine karşı yaratılan düşmanlık...

‘’Nereye gidiyoruz’’ dedirten uygulamalar...

Bu ülke, bu devlet, bu millet tarihinin en kötü zamanlarında bile yaşamamıştı, bu günlerde yaşananları.

Ortada ‘’suç’ var mı?" sorusunu sordurmayacak durumdayız.

Ortak olup olmamaya gelince...

Maddi ve manevi kayıplar oldukça büyük...

Maddi kayıpların tekrar yerine koyulması, telafi edilmesi oldukça uzun süre ister.

Yaşananlar nedeniyle yaratılan toplumsal düşmanlıklar uzun sürse de telafi edilebilir, giderilebilir sorunlardandır.

Yaşananlar nedeniyle toplumda oluşan psikolojik yıpranma, özellikle çocukların yaşadığı travma da çözülmeyecek bir sorun değildir. Tüm yaralar sarılabilir. Acılar giderilebilir. Yaşananların yarattığı olumsuzluklar giderilebilir. Yıkılan ev ve iş yerleri yeniden yapılabilir.

Ancak insan kayıplarının yerine konması imkansızdır.

Hepsinin hesabı verilir, alınır.

İnsan kayıplarının hesabını kim verecek?

Mazereti ne olursa olsun, gerekli ve zorunlu önlem alınmadığından, uygulamalar nedeniyle kaybedilen canların, bir daha geri gelmeyecek hayatların hesabını vermek zordur.

Görevi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak olan devletin, gerekli önlemleri almaması, suçu olmayan insanları tahliye etmemesi nedeniyle yaşanan ölümlerden, geri getirilemeyecek can kayıplarından birinci derecede suçlu olması da kaçınılmazdır.

Aklı yetip olanları gerçekliği ile görebilen, yorumlayabilen, çığlıkları, ağıtları duyan, vicdanını kaybetmemiş, her şeye rağmen ‘’ben insanın’’ diyebilenlerin de buna karşı çıkması, eleştirmesi, durmasını istemesi kadar doğal ve insani başka hiç bir şey olamaz.

Haksızlığa uğrayanın, ölenin, aç ve susuz kalanın, evleri yıkılanın kim olduğuna, diline, dinine, ırkına bakmadan insanlık dışı her şeye karşı çıkmak insan olmanın gereğidir.

Suça ortak olmak, haksızlığa karşı sessiz kalmaktır.

Suça ortak olmak ölümlere karşı sessiz kalmaktır.

Suça ortak olmak haksızın yanında olmaktır.

Haksızlığa, adaletsizliğe, ikinci sınıf vatandaşlığa, ‘’ya itaat et ya öl’’ mantığına, her türlü şiddete karşıyız ve her zaman da karşı olacağız.

Susarak, gözlerimizi ve kulaklarımızı kapatarak Suç’a ortak olmayacağız.

Çünkü vatanımızı seviyoruz.

Çünkü halkımızı seviyoruz.

Çünkü İnsanları seviyoruz.

Çünkü İnsanız...