Arda Turan İspanya maçına ilişkin,“ İspanya favori. Topa daha fazla sahip olacaklar. Çok güçlü bir takımlar. Ancak onlar da bizim gibi sahada sadece 11 kişi olacaklar. Maç sonuna kadar savaşacağız.

“İspanya takımında oynayan birçok arkadaşım var. Bu futbolun güzelliği. Artık gelişen video teknolojileri sayesinde herkes birbirini çok iyi tanıyor” ifadelerini kullandı.

Milli Takım kaptanı Arda Turan, İspanya maçı öncesinde uefa.com’un sorularını yanıtladı.

Arda Turan’ın sözleri şöyle:

- Hırvatistan maçında neyin yanlış gittiğini düşünüyorsun?

Taktik açıdan oldukça disiplinliydik. Ancak Hırvatistan bizden daha iyi ve daha tecrübeli bir takım. Maçta onlardan daha fazla koşmalıydık fakat bunu başaramadık.

Bu bir turnuva ve turnuvalarda böyle durumlar olabiliyor. Önemli olan tekrar ayağa kalkarak yolumuza devam edebilmek. İspanya karşısında daha etkili bir oyun oynayacağımızı umuyorum.

Kişisel olarak kötü oynadım ve çok etkisizdim. Bir sonraki maçta elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Ama insanların bana karşı tavırlarını ağır buluyorum. Ben bu formayı 90’nın üzerinde giydim.

Bazı maçlarda kötü oynadığım doğru ama bunlar parmakla sayılacak kadar az. Ben sadece ülkem ve milli takımım için ayakta durmaya çalışıyorum.

- İspanya kağıt üzerinde en ciddi rakibiniz konumunda. Türkiye bu maçta nasıl bir görüntü çizecek?

İspanya favori. Topa daha fazla sahip olacaklar. Çok güçlü bir takımlar. Ancak onlar da bizim gibi sahada sadece 11 kişi olacaklar. Maç sonuna kadar savaşacağız.

İspanya takımında oynayan birçok arkadaşım var. Bu futbolun güzelliği. Artık gelişen video teknolojileri sayesinde herkes birbirini çok iyi tanıyor. Bu yüzden İspanya’da arkadaşların olmasının bir avantaj ya dezavantaj olduğunu düşünmüyorum.

- Futbola nasıl başladın?

Ben Bayrampaşa’da büyüdüm. Orada sokakta futbol oynamak bir kültür. Bu benim hayattaki en büyük hobimdi.

Okuldan dönüp ödevlerimi yaptıktan sonra dışarı çıkarak mahalle maçı yapıyordum. Akşam 5’ten 10’a kadar asla yorulmak ne bilmiyorduk.

O günlerde 5 kişiye karşı sadece arkamda 1 kaleci ile oynuyordum. Her zaman ortada bir iddia olmasını seviyordum. Cesur bir çocuktum şimdi de öyleyim. Herkese saygı duyuyorum ancak kimseden de korkum yok. Mahallede boş alanlarda maç yapmak odukça eğlenceliydi ama çocuklar artık bunu yapamıyor. Sanırım sokakta futbol oynayan son jenerasyon benimkiydi.

Türkiye için oynamak senin için özel mi?

Ben milli takıma aşığım. Ülkemi seviyorum be bu formayı giymek benim için bir onur. Ben bu takımın lideriyim ancak bizim takımımızda gerçek bir demokrasi anlayışı var.

Her şeyi paylaşıyoruz ve her konuda konuşup tartışabiliyoruz. Benim takım için en iyisini istediğimi biliyorlar. Saha içinde de Fatih Terim’in direktiflerini uygulamaya çalışıyorum.

- Fatih Terim’i bir teknik direktör olarak nasıl değerlendiriyorsun?

Fatih Terim beni milli takıma davet ettiğinde lige sadece 2 kere forma giymiştim. Beni Galatasaray’dayken 13-14 yaşlarımda keşfetmişti. Aramızda sadece bir futbolcu teknik direktör ilişkisi yok.

Biz baba-oğul gibiyiz. Kızları benim arkadaşlarım. Eşi ne zaman istersem arayabileceğim birisi. Fatih Terim benim için özel bir kişi.

O, Türk insanına nasıl kazanılacağını öğretti. 1990’lara kadar Türk Futbolu savunmaya bağlıydı. Çok fazla maç kazanamıyorlardı. Herkes Fatih Terim’in bir motivasyon uzmanı olduğunu söylüyor.

Ancak onun taktiksel yetenekleri bu motivasyonu getiriyor. Futbolcuların ona güvenmesini sağlayan harika bir taktiksel rehberlik yapıyor ve motivasyonda bundan kaynaklanıyor. Takım olarak bir bütün olduğumuz her gün ona sonsuz teşekkür borçluyum.

- Henüz 21 yaşındayken Euro 2008’de yarı finale yükseldiniz. Türkiye’nin bu yolculuğu hakkında neler hatırlıyorsun?

Bu konu hakkında mütevazı olamayacağım çünkü ne zaman o günleri düşünsem gözlerimden yaş geliyor. Bizim için müthiş bir turnuvaydı.

Şampiyon olabilirdik. Oldukça yaklaşmıştık. Oraya gittiğimizde insanlar bize inanmamıştı ancak biz bunu herkese gösterdik. Her maç son dakikaya kadar savaştık ve bana göre turnuvanın izlemesi en eğlenceli takımıydık.

Benim için favori an ise Nihat Kahveci’nin Çek Cumhuriyeti karşısında skoru 3-2’ye getiren goldü.

Topa vurduğunda onun tam arkasındaydım. Top biraz yukarıdan gidiyordu. Tekrarı izlediğinizde görebilirsiniz ben topu içeri sokabilmek için biraz zıplıyorum. Ve sonra top ağlara gitti.

Hayatımın en iyi anlarından biriydi. 75. dakikada kadar 2-0 gerideydik ve yolumuza devam edebilmek için kazanmak zorundaydık. Bunu da başardık. Çok güzeldi.