Sporu ve spor haberlerini alternatif bir perspektifle ele alan vivaspor.net Pazar sohbetlerinin ilkini Yön Radyo editörü ve Yön Radyo’da her Pazartesi “Numarasız” programının yapımcısı ve sunucu Erkut Tekin ile gerçekleştirdi.

Vivaspor.net’ten Arat Saadetyan, Erkut Tekin ile Fenerbahçe – Galatasaray derbisini, Galatasaray’ın 16 yıldır neden Kadıköy topraklarında maç kazanamadığını, Volkan’ı, Emre’yi, Caner’i, Melo’yu ve Sabri’yi, Futbolda neden bazı oyuncuların daha eşit muamele gördüğünü, Ergin Ataman’ın Göktürk Ural’a attığı tokadı, ve dilemediği özürü! Galatasaray’ın ekonomik durumunu, kulüpleri borç batağına sokup tek bir hesap vermeden giden yöneticileri, futbolun kirinden pasından sıkılanlar için üçüncü bir yol olup olmadığını konuştu:

Neden Erkut Tekin: Bir kere çok iyi bir Galatasaray’lıdır kendisi ama ‘ben futbolu Galatasaray’dan daha çok seviyorum’ diyebilecek bir Galatasaraylı … Bir ikincisi futbolun kirinden pasından fazlasıyla şikayetçi ve de muzdarip dolayısıyla “ya maçlara gideceksin, ya da oturup evinde daha sağlıklı işlerle uğraşacaksın seçeneklerini üçe çıkartıyor” ve üçüncü bir yol var diyor. Peşi sıra kendisini çok uzun yıllar Birgün’de ve kısa bir süre de olsa Karşı gazetesinde yazılarından takip ediyorum. Ayrıca dört yıldır Yön Fm’de Pazartesi günleri 16:05’te yayınlanan “Numarasız” adlı şahane programın yapımcı ve sunucusudur kendisi…

Öncelikle derbiyi konuşmak istiyorum… Galatasaray Fenerbahçe’nin stadyumunda 16 yıldır kazanamıyor. Bu gerçekten uzun bir süre. Nedeni nedir?

Talihsizlikle açıklanacak bir şey değil. Altındaki sebepler de tek sebep değil. Her dönem de aynı sebepler değil. Oyuncu grubunun psikolojik ezikliğinden bahsederler hep. Şuna da dikkat etmeli: Son dönemdeki oyuncu grubu on sene sonra değişti ki sosyal medyada hatırlarsın bir fotoğraf çok ses getirdi. 16 yıl önce Galatasaray’ın en son Saraçaoğlu’ndaki Fenerbahçe’yi yendiği maçta bir futbolcu faal o da Emre Belezoğlu. Onun dışındakiler emekli. Hocası Fatih Terim o dönemden kalan.

Yaklaşık 4 ayrı yanılmıyorsam başkan geçti o dönemden bu döneme. Faruk Süren’den başka dört başkan Galatasaray galibiyeti göremedi o topraklarda. Bunun sebebi hakikaten bugün koyduğumuz sebep ne ise bir sonraki maçta aynı sebep olmuyor. Totalde Fenerbahçe’nin Galatasaray’a karşı üstünlüğünü yok saymak mantıklı bir şey değil. Verilerle açıklamakla kalkarsak yanılırız, her zaman parametreler değişiyor. Büyük ihtimalle Galatasaray orada da yenecek aynı şey Fenerbahçe’nin de başına gelebilir. Uzun dönem Galatasaray mağlubiyeti yaşayabilir kendi sahasında ama şu sebepten demek benim becerebileceğim bir şey değil. Galatasaraylılar bunu değiştirmeye çalışacaktır. Birgün görür müyüz biz Galatasaray’ın Fenerbahçe deplasmanında yendiğini, bilmiyorum. Baroş’un direkten dönen topu değiştirebilirdi. Bir ara Galatasaray kendi evinde de yeniliyordu. Son bir iki yıldır onu değiştirdi en azından. Kendi evinde galibiyet alabildi. Futbolun güzel tarafı bu, Galatasaraylılar için güzel olmasa da futbolun güzel tarafı bu.

Nispeten sakin bir maç oldu son yıllarda gerginlikten beslenen maçlar gördük

Son yılların bir iki maçı gayet güzel geçmişti. İçlerinde çok yüksek gerginliği olan maçlar da vardı. Bizzat içinde olduğum, sahada izlediğim maçlar da var. Hiç unutmam biri 19 Mayıs’a denk gelmişti. Sahaya pet şişeler atılmıştı. Ben sadece pet şişe atıldığını değil, cep telefonlarının değil, saatlerin hatta kendini kaybeden birinin çocuğunu atmaya çalıştığına şahit oldum. Bu adamlar, bu insanlar baktığında profili takım elbiseli kravatlı insanlar vardı içlerinde. Hep şey tipolojisi çizilir ya aklı başında olmayan dağılmış taraftar..

 Orada şiraze kayıyor değil mi?

 Evet başka bir alem orası. O günlerden bu günlere gelinebiliyormuş.

Ben izleyince demek sakin oynanabiliyormuş dedim.

Futbolun içinden çığırından çıkarmak için yarışan öğeler var. Art niyetli davranılsa bütün oyunlarda dünyanın bütün liglerinde olabilir.

“AYNI İNSANLAR MAÇ SONRASI İNSANLARI İTİDALE DAVET EDERLER”

Yöneticilerin konuşmayınca sakin geçiyor galiba.

Kulüp yöneticileri bu işi Türkiye’de bu hale getiren kurumların başındaki insanlar. Bunu kabul etmemiz lazım ama ne yazık ki bu işi yapan insanlar her maç öncesi insanları geren insanlar,aynı insanlar maç sonrası insanları itidale davet ederler. O zaman maç öncesi o açıklamaları yapmayacaksın. İkincisi kimi oyuncular oyun içinde futboldan başka bir şey yapmaya çalışıyorsa bu diğer oyunculara da sıçrıyor Fenerbahçe ve Galatasaray’da bu oyuncular mevcut. Sevilmiyor bu insanlar, diğer takım tarafından. Felipe Melo, bu maçta yok. Belki Felibe Melo yoktu, Emre Belezoğlu vardı. Oyun içinde bir ara çirkinleşti ama asıl çirkinliği maç sonunda gösterdi. Sabri bazen kaçırıyor dozu, Volkan Demirel her an kaçırmaya hazır. Keçileri kaçırmaya hazır bir insan.

“İYİ NİYETLİ HALLERİ KAZANDIKLARI ZAMAN OLUYOR”

İlk defa bir özeleştiri yaptı.

Bu oyunculara karşı Galatasaraylı olmama rağmen önyargım var. Sabri’nin ve Melo’nun da aynı şekilde görüyorum Emre ve Volkan’ı da aynı şekilde görüyorum. Zaman zaman Caner de o gruba katılıyor. Ben bu futbolcuların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. İyi niyetli halleri kazandıkları zaman oluyor. Volkan’ın özeleştirisi kazandıkları zaman verdiği bir özeleştiri. Nabız 150 iken yapsan ya bu açıklamayı. Olumsuz sonuç aldığında yaparsan açıklamayı, o zaman farklı olabiliyorsun. İyi niyetli olmak o zaman ortaya çıkıyor. İşler iyi iken herkes iyi olabiliyor. Bahsettiğimiz oyuncuların çoğunlukla kazandıktan sonra bile küfür edebilen yapıları var. Madem küfür dedik, Galatasaray’da oynamış Fenerbahçe’de oynamış olan Emre Belezoğlu’nun maç sonunda seyircileri yönetecek bir koronun başına geçmesi başka bir şey… O başka bir şey. Maç içinde “fuck of” kelimesini kullandı yine. Ama bu artık doğrudur, yanlıştır bir tarafa bıraktım. Fakat bu başka bir şey: Bir taraftar grubunun önüne geçip sinkaflı ki aynı gün kadınlarla ilgili Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile ilgili yorum yapan Emre’nin aynı gün seksist cinsiyetçi bir küfrü binlerce insana önderlik ederek söyletmesi başka. Bunun konuşulması lazım. Yoksa Emre’nin saha içinde yaptıklarını biliyoruz. Bahsedilen şey ırkçılık da değil. Bahsedilen şey tamamen Emre’nin, Sabri’nin Melo’nun karakteri ile ilgili bir şey.

“TÜRKİYE’DEKİ CEZASIZLIK FUTBOLA DA YANSIYOR”

Bu Ruh Hali biraz da cezasız kalmaktan kaynaklanıyor olabilir mi?

Evet, cezasız kalıyor hatta ödüllendiriliyor. Ceza vermesi gereken kurumlar ceza vermiyor. Türkiye’de sadece futbol ile ilgili değil. Maalesef adaleti yitireli uzun zaman oldu. Futbol da ülkenin bir aynası. Nasıl eğitimde, sağlıkta kentleşmede her şey çarpıksa futbolun da düzgün olmasını beklemek abartı. Dolayısı ile evet, adalet burada da yok. Hem cezalarda hem yönetim şeklinde hem idarelerde hem de Futbol Federasyonu’ndan başlayarak en üstteki kurumdan en alttaki kuruma kadar bunu görebiliyoruz. Haklısın maalesef.

FUTBOLDA HER OYUNCU EŞİT AMA BAZI OYUNCULAR DAHA EŞİT

Bu küfrü eden başka futbolcular ceza alabilirken sanki Emre’ye serbest gibi.

Futbolda insanlar eşit ama bazıları daha eşit noktasına geliyorsun. Bu da Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki rekabetin cezalara yansımasına benzer oluyor. Beşiktaş bu konuda eskisi gibi değil. Üç büyükler denildi, bir ara dört büyükler denildi, sonra Bursaspor şampiyon oldu beş büyükler noktasına geldi ama valla medyasına taraftar sayısına şampiyonluk hesaplarına bakınca bir de ilişkilerin yoğunluğuna iki tane takım sivriliyor. Temiz tarafı ile değil ama kirli tarafı ile. Büyüklük bu ise kalsın, lütfen kalsın. Çirkinlikleri ile yarışıyorlar sportif başarılardan ziyade. Beşiktaş geride kaldı bu olumlu.

Biraz da Hamza Hamzaoğlu’ndan sonra performans artışı var yorumu yapılıyor böyle mi ?

Prandelli’ye haksızlık yapıldığını düşünmüyorum. Prandelliye haksızlık yapıldı ama alınan sonuçlarla kıyaslarsak Prandelli Galatasaray’a haksızlık yaptı. Prandelli’ye iki açıdan haksızlık yapıldı. Prandelli kaç sıfırlı kontrata imza attı Galatasaray’a gelirken beni ilgilendirmez. Kaç milyon dolar kazandığı da beni ilgilendirmez ama Prandelli futbol emekçisi ise ve Galatasaray Prandelli’ye borcunu ödemedi ise Prandelli’ye haksızlık yapıldı demektir. CAS’ta şu anda dava vergilerine kadar almayı dava etmiş.

DUYGUN HOCA’NIN HUKUK DİPLOMASINDA SORUN VAR DEMEKTİR

 İkinci bir Del Bosque vakkası olabilir mi?

Ne kadar ilginç değil mi, Galatasaray’ın şu anki başkanı Galatasaray Üniversitesi’nde hukukçu Duygun Yarsuvat. Bir hukukçunun başkanı olduğu kulüpte ki Türkiye’nin en önemli hukukçularındandır, Galatasaray beş milyon ödeyecekse Duygun hocanın da diplomasında sorun var demek ve bu ülke en çok tazminat ödeyen ülkelerin başında geliyor. Biz vukuatlı bir ülkeyiz UEFA nezdinde, FİFA nezdinde. Bizim CAS’ta avukatlık yapan, uluslararası tahkim mahkemelerinden gelen spor hukukçularımız var. Onlar kendini yırtıyor, “yapmayın” diyor “başınıza bunlar gelir, bu sözleşmeleri düzgün imzalayın” diyor Biz insanları alırken uluslararası normda alıyoruz ama gönderirken. Türk usul gönderiyoruz ve bunun bedelini felaket ödüyoruz. Prandelli’ye birinci haksızlık yapılan akde uymayan Galatasaray tarafından yapıldı. İkinci haksızlık Prandelli döneminde futbolcular ne oldu da başka türlü futbol oynamaya başladı? Bunlardan birincisi Selçuk İnan, İkincisi Burak Yılmaz.

“SELÇUK VE BURAK’IN AHLAKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”

Hoca mı seçiyorlar?

Kesinlikle. Ben ahlaklı olduklarını düşünmüyorum. Bu futbolcuların Galatasaray’dan aldıkları para değişmedi. o günkü maaşları neyse bugünkü maaşları da aynı. O gün aldıkları para aynı. Ekonomik doping falan yok. Profesyonellik neyi gerektiriyorsa onu yapmalı. Emeğini sakınarak futbol oynuyorsa, hoca gittikten sonra yerine gelen başka bir hoca performansları tavan yapıyorsa. Aldıkları galibiyetler bunu gösteriyor. Fenerbahçe maçına kadar mağlubiyet görmedi Galatasaray. Prandelli döneminde dört yemekten heder olan Galatasaray taraftarı sürekli dört atmaktan bahsediyor. Prandelli kırbaç mı vuruyordu? Hamza Hamzaoğlu’nun elinde sihirli değnek mi var? Hoca ile ilgili belki sıkıntıları vardı ama karşılığında aynı parayı alıyorsa bu biraz ahlaksızlık.

Kulüplerde borç yükü çok fazla. Galatasaray’ın borcunun büyük olması orada paranın daha büyük dönmesi belki de. Kulüpler kötü mü yönetiliyor?

O tartışma götürmez. Galatasaray da para çok diye Galatasaray çok borca girmedi, çünkü emanet parayı harcadı. Kendi paranı harcarsan borca girmezsin. Kendi gelirlerini harcarsın. Ben aylık maaşıma göre harcama yaparsam borca girmem, Ünal Aysal yönetiminden bahsediliyordu. Para saçan denildi, usta para sihirbazı denildi, büyük işadamı denildi, elini attığı her işte kar eden adam denildi. Fakat hayatımda Galatasaray’da gördüğüm en kötü idari anlamda ikinci başkan oldu. Birincisi rahmetli Can aydın idi. İkincisi de büyük umutlarla gelen Ünal Aysal’dır. Şimdi Galatasaray geçtiğimiz günlerde bir müdahalede bulundu, Futbol Federasyonu’na başvurdu,son günüydü başvurunun başvuru son saniyede geri çekildi Galatasaray Futbol Federasyonu’nun 14 artı 14 kuralına itiraz etti. Niye itiraz etti ona, çünkü Galatasaray önümüzdeki sene futbolcu yapması gerekiyor. Bu kural gereği elinde 40 küsur futbolcu var bunlardan on tanesini idmana çıkartmıyor. Kiralık göndermiş, boş dolaşıyor. Bunların içinde yerli var, yabancı var, çekirdek çitleyen var, tribünde oturan var. 10 tanesini takımda göremiyorum yüzünü ve önümüzdeki yıl bunları nasıl göndereceğini de bilemiyor ama bu çocuklar çatır çatır alıyor paralarını. İmzalamış hakkı, onların suçu yok. Bu sözleşmeleri yapan adamlara bakmak lazım.

ABDURRAHİM ALBAYRAK GİBİ PROFİLLER OLDUĞU SÜRECE BU İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMAZSINIZ”

 Üzerine bir de suçlanıyorlar…

 Bir de vatan haini yerine kondular Abdurrahim Albayrak tarafından. Türk futbolunun Abdurrahim Albayrak gibi profilleri olduğu sürece işin içinden çıkamayız. Sen bu adama bu parayı vermeye değer görmüşsün. Futbolcunun kamuoyunda dedikodusunu yapmak, bunlar ayıp işler. Bunu Gökhan Zan’a yapan iki sene önce “Gökhan Zan bizim evladımızdır” diyen insandır.

ERGİN ATAMAN KİMDEN ÖZÜR DİLEMEDİĞİNİN FARKINA VARSIN!

Carlos Arroyo için ne diyeceksin? Galatasaray’ı tehdit edemez diye bir açıklama yapıldı. Oysa biliyoruz ki parasını alamıyor ve verilen sözler tutulmadığı için gitti. Bir de Ergin Ataman’ın Tokat olayı söz konusu.

Kaçan basketbolcular için ne diyeceksin? Furkan’a ne diyeceksin? Galatasaray Kulübü’nün neresinden tutarsan elinde kalıyor. Ergin Ataman oyuncusunu tokatladı. Şimdi Galatasaray kamuoyu baskısından dolayı yarım ağızlı bir şeyler söylemeye çalıştı. Ergin Ataman da aradan on beş gün sonra “özür diliyorum” diye açıklama yaptı. Kimden özür dilediğinin farkında mısın? Çocuktan dilemedi. Kimi tokatladın, kimi dövdün? Galatasaray Kulübü’nden, kamuoyundan, ıvır zıvır özür dilemişsin. Öncelikle benden özür dileyeceğine bunları yapma git oyuncundan özür dile. Sen apartman birinci katındaki adamı döveceksin ikinci katındaki adamdan özür dileyeceksin gürültü yaptık diye. Ne oldu, bunu kötü tarafı ne biliyor musun, spor medyası bunu “erdem” diye takdim etti. Hocasına bir kuruş ceza kesemeyen Galatasaray yönetimden habersiz basın ile konuştuğu için iki bin lira ceza kesti oyuncusuna. Oyuncular, Ergin Ataman da parasını alamıyor. Ergin Ataman’ın da yanında duruyoruz. Emeğinin karşılığını alamıyor ama Ergin Ataman’ın yaptığı ayıptır. Sözde biz bu ülkenin vicdanıyız, Avrupa’ya açılan kapısıyız diyorsan ki ha bire Teyfik Fikret’ten, Fransız ihtilalinden dem vuruyorsan Galatasaraylılar olarak, sen şiddeti takdir eden tavrı da kendi içinde barındıramazsın. Böyle bir çelişki olamaz. Ergin Hoca’nın yaptığı şiddet, yok efendim usta çırak arasında olur”. Olmaz öyle. Bunu normalleştirirsen askerde dayak yiyen oğlunu da normalleştireceksin.

“GALATASARAY KÜÇÜLEBİLİR VE TARAFTAR BUNU ANLAYABİLİR”

Galatasaray bu durumdan nasıl çıkar?

Bir kere Galatasaray küçülmek zorunda. Kimse bana şunu söylemesin: Büyük camialar küçülmeden sıkıntı aşar. Piyasa şartlarından bahsediyoruz. Piyasa acımasızdır. Paradan bahsediyoruz. Doğru yatırım yapmadığın takdirde küçülürsün. Küçülmek ayıp değil. Ama “ben hem kel hem fodulum, buna rağmen dünyanın en büyük takımlarından biriyim. Böyle alışveriş, böyle taraftarım var” deyip yürümeye kalkarsan o delik büyür, sen de o delik içine düşersin. Galatasaray değil sadece tüm takımlardan bahsediyorum. Galatasaray planlı bir şeklide küçülmek zorunda. Bu küçülmeyi de taraftara anlatmak ve onlarla yan yana olabilmek gerekiyor. Sen kendi popülariteni ortaya koymak maksatlı bakarsan iki sene sonra gireceğin seçimi düşünürsen, ihale peşinde koşup, oradan yürürüm noktasından bakarsan, olmaz. Galatasaray nasıl kurtulacak, benim aklıma yatan eteğindeki bütün taşları şeffaf olarak döküp, samimi bir şekilde geri çekilip fazlalıkları, safraları attıktan sonra küçülerek sadece Türkiye Şampiyonluğu’nu hedeflemek. Avrupa’yı düşünmeyebilirsin ve bunu taraftarına anlatabilirsin. Ben taraftarın bu konuda daha samimi olduğunu düşünüyorum.

MİLYAR DOLARLIK KULÜPLER DERNEKLER KANUNU İLE YÖNETİLİYOR”

 Tümü ile iyi niyetlerine kalmış…

Niye çünkü Türkiye’de milyar dolara varan bütçelerden bahsediyoruz. Bu parayı kendilerinin olsa böyle mi kullanırlar? Bu adamlar öyle olmuş olsa kendi işlerinde başarılı olmazdı. Rahatlar, hesap soran yok. Milyar dolarlık bütçeden bahsediyoruz, dernek ve vakıflar kanunu ile yönetiyoruz ama Demirören denilen kişi Beşiktaş’ın dibine kibrit suyu döküp, tüy dikmek için de federasyon başkanı oldu iktidar eliyle. UEFA’dan ceza aldı. UEFA’ya gönderdiği belgede tahrifattan ceza aldı, yani sahteci bir adam yani Beşiktaş yönetimini kötü yolla kulanmış. Beşiktaş da bizzat onun emri ve imzası nedeni ile ceza aldı ve şu anda bu kişi Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı.

“FUTBOL SEVER İÇİN ÜÇÜNCÜ BİR YOL VAR”

Futbol bizden çıkmış gibi hissetmiyor musun?

Haklısın, futbol sevimli halini yitiriyor. Klasik söylenir ya “futbol fakirlerin oyunuydu fakir oynar zenginler izlerdi”. Şimdi zenginler oynuyor fakirler, bizler izliyoruz. Ne yapmak lazım? İki yöntem var; ya lanet olsun size deyip bırakacaksın, amatör takımları izleyeceksin ya da futbolu tamamen bırakacaksın. Üçüncü bir yol, bırakmayıp bizim burada Yön Radyo’da dört sezondur yaptığımız gibi “Erkut Tekin ile Numarasız” diye yola çıkıp futbol içinde kalıp bu alanı bir şekli ile kendi varlığımızla doldurmaya devam edeceğiz. Senin yaptığın gibi, Vivaspor gibi. Hepimizin konuşmaları ile bir derdimiz olduğunu hissettirmemiz gibi. Yoksa biz bu alanı terk ettiğimiz takdirde sistem boşluğu dolduruyor. Bizim orayı tekrar almamız inanılmaz zor, inanılmaz sinir bozucu. Terk etmek kolay, evet, futbol bize ait değilmiş gibi duruyor ama biz bunun içinden komple çekilirsek tekrar geri dönmemiz mümkün olmayacak. Biz bunu geçmişte yaşadık. Halk elini çekti siyasetten 1980 faşizmi ardından. Şimdi geri kaybettiğimiz kareleri alamıyoruz. Galatasaraylıyım ama ben futbolu Galatasaray’dan çok seviyorum. O yüzden terk etmenin imkanı yok bu alanı.

Ligde en son ne olur diye kapatalım, gönlünden ne geçiyorsa….

Beşiktaş Avrupa’da yoluna devam ederse şampiyonluk şansı az. Stadyum sıkıntısı ve benzeri nedenlerle. Şampiyonluk yarışı Fenerbahçe ve Galatasaray arasında yürüyecek. Bu noktada Galatasaray’ı bir adım önde görüyorum çünkü Fenerbahçe dengeleri çok şiddetli değişen bir takım. Ya müthiş bir enerji ile yoluna devam ediyor ya da inanılmaz derecede arka arkaya büyük problemler yaşıyor. Galatasaray’ın Hamzaoğlu ile sakin ruh haline büründüğünü düşünüyorum. Oyuncuların Hamza Hoca ile iyi geçindiğini düşünüyorum sakin olan kazanacak. Galatasaray’ı daha sakin görüyorum, Fenerbahçe yenilgisine rağmen.

Kaynak: http://www.vivaspor.net/2015/03/16/erkut-tekin-ile-konustuk-futbolseverlik-mumkun-mu-hala/