Bugün İstanbul/Kartal mitinginde ve de geçen hafta (13 Kasım 2016) Köln'de Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu çağrısı ile yapılan mitinglerde yaşananlar için biraz da durup başka bir şekilde düşünmek gerekir. Halkların Demokratik Partisi’nin hem Köln’deki ve hem de Kartal’daki mitinglere dönük öfkeli olmasının, etkili eleştiriler geliştirmesinin anlaşılır birçok yanı elbette vardır. Ancak nasıl bir Türkiye ve nasıl bir dünyada yaşadığımızı da unutmayalım. Halkların Demokratik Partisi (HDP), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Türkiye’de her gün daha da artan baskı ve şiddete, anti-demokratik uygulamalara karşı en etkili şekilde duran güçler olduğu tartışma götürmez.

Ancak salt bu üç yapının birlikte harekete geçirdiği güç, yapı ve de parti, gruplar ile faşizme karşı bir mücadele birliği oluşturmak yeterli değildir. Bu yapı ve gruplar dışında olana daha geniş yapı ve de kesimlere ulaşmak gerekiyor. Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bugün avukatları aracılığı ile; "Şimdi, Soma ve Ermenek'ten Şirvan'a gönül ve dayanışma köprüsü kurup, acıları paylaşma zamanıdır. İnsanca çalışma ve yaşama mücadelesini mutlaka kazanacağız" diye bir açıklama gönderdi. Soma’dan, Ermenek’ten Şirvan’a nasıl kurulacak bu mücadele birliği. 13 Kasım Köln’de ve de bugün (20 Kasım) Kartal’da yaşananlar ile bu mücadele birliğinin kurulamayacağı kesindir.

AKP/RTE faşizmine karşı daha geniş kitleler ile "bizim gibi bakmayan, bizim gibi düşünmeyen, bizim bayrakları sallamayan" grup ve yapılar ile bir araya gelmek, örgütlenmeleri çoğaltmak gerekirken poster tartışması yüzünden AABF ile yaşanalar ve de bugün Kartal’da yaşanalar bu gücü büyütmek için adımlar değildir.  “Demokratik Güç Birliği ile ilişkilerin askıya aldık” diyen AABF’ye yapacağınız çok anlamlı ve de ciddi eleştiriler olabilir. Ancak günün ittifak ve de güç ilişkileri içinde bunların ne gibi bir sonucu olabilir ki. Daha kitlesel bir güce dönmek, AKP/RTE/devlet faşizminee karşı daha kitlesel eylemler mutlaka yapılmalıdır. Ancak hem Köln ve hem de bugün Kartal’da yaşananlar bu kitle gücünü büyütmeyecektir. Türkiye gerçeğini gözetince bu kitleler ile bir araya gelme güç ve ortamını kuramıyorsanız siz kimler ile faşizme karşı mücadele birliği kuracaksınız.

Sağa ciddi kayma, örgütlenen militer güçler, ırkçı ve de faşizan uygulamalar sadece Türkiyeli demokrat, sosyalistlerin problemleri değil. Bugün dünyanın birçok yerinde benzer sorunlar yaşanmaktadır. Fransa solu ülkesindeki sağ eğilim güçlenmesine karşı kendi güç ve de ittifaklarını, başka Avrupa ülkelerinde başka güç ve ittifaklar geliştirilmeye çalışılıyor. Bir yandan Türkiye’de yaşanan faşist süreci görüp ve bu karşı güç ittifaklar arayışına girerken bunun diğer bağlaşıklarını da unutmadan, hem Türkiye içinde hem de Avrupa’da mümkün olduğu kadar başka yapıları bu ittifakların içine katmak gerekiyor.

Nanterre Üniversitesi’nde Amerikan incelemeleri alanında profesör olan François Cusset; “Çağcıl tarihte sadece siyasi alanda değil ama değer olarak, yaşam biçimi, dünya görüşlerinde ve hatta kolektif pratiklerde sağa doğru ek bir dalga, sapma söz konusu, ama eksik olan 20. yüzyılın toplumsal ilerici biçimleri.” Bu toplumsal ilerici mücadele biçimleri üzerine bir kez daha düşünmek ve buna uygun pratik adımlar içinde olmak gerekiyor. Zaman zaman ana takılmak, kendi söz ve de politik hatlarımıza takılmak etrafımızda olup bitenleri görmemize engel olabilir. Hem kendimize, yaptıklarımıza ve hem de bizden başkalara bakmak ve iyi okumak gerekiyor. 13 Kasım Köln ve de 20 Kasım Kartal mitinglerine biraz da buradan doğru bakmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Başka şekilde Soma’dan Şirvan’a bir mücadele birliği kurmamız mümkün değildir.