HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Kürt milletvekillerinin hapse atılmasını 90’lı yıllarda görmüştük. 90'lı yıllarda o vekilleri tutuklayanlar, o yıllardan darbesiz çıkmayı başaramadılar” dedi.
 
Darbe mekaniğinin serbest bırakıldığını savunan Yüksekdağ, “Dolmabahçe'de, uzlaşılan mutabakattan vazgeçen, buz dolabına kaldıran siyasi iktidar, demokrasinin iradesini hapsederken darbe mekaniğini serbest bırakmıştır” diye konuştu.
 
HDP grup toplantısında konuşan Yüksekdağ'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
 
‘DARBECİ ANLAYIŞLA UZLAŞMADIK, UZLAŞMAYACAĞIZ’
 
Dün karşımıza çıkan diktatörlüklerin, cunta yönetimlerinin içinden demokrasi isteğiyle çıktıysak bugün de öyle çıkacağız. Meclis’e dönük bu saldırıyı bir kere daha kınıyorum.
 
Bu darbeci zihniyetle, pratikte asla uzlaşmadık, uzlaşmayacağız. Bu darbecileri doğuran iklim ve zeminle de uzlaşmayacağız. Türkiye’de böyle bir darbenin yaşanması sadece sonuçları açısından değerlendirilemez.
 
Eğer darbe ve darbecilikle güçlü, köklü bir hesaplaşma içine girmek istiyorsak darbeyi yaratan koşullarla yüzleşmeliyiz. Türkiye’de siyasi iktidarlar tarafından yapılmayan şey budur.
 
Bizler HDP olarak yapılmayanı yapma iradesini ortaya koyuyoruz. Darbe koşullarıyla ve zeminiyle hesaplaşmadan, darbe ve darbecilere karşı yürütülecek operasyon, tehlikeyi bertaraf etmeye yetmeyecektir.
 
‘MECLİSİ KÖTÜRÜMLEŞTİRDİLER’
 
Meclisin kötürümleşmesi de hafife alınmayacak sapma ve suçtur. Demokrasiyi geliştirilme güvencesi olan Meclisi kötürümleştirdiler.
 
Anayasayı ihlal ederek işine geldiğinin dokunulmazlığını kaldırıp tutuklamak amacıyla bir yasa çıkarıldı. Seçilmiş halk temsilcileri sadece siyaset yaptıkları için, demokratik bir şekilde var olmakta ısrar ettiği için cezalandırılma darbesiyle karşı karşıya kaldı.
 
‘BÜTÜN SİYASET KURUMLARINI FELÇ ETTİLER’
 
Kürt milletvekillerinin hapse atılmasını 90’lı yıllarda görmüştük. 90'lı yıllarda o vekilleri tutuklayanlar, o yıllardan darbesiz çıkmayı başaramadılar. Bütün siyaset kurumunu felç ettiler. Uzun yıllar o felç olma durumu aşılamadı.
 
Bugün, yine aynı yolda gitmekte ısrar eden bir hükümet var karşımızda. HDP'lilerin dokunulmazlığını kaldırarak Meclis'ten atma mekaniği, başka bir darbe hazırlamaktır. Böyle olmak zorunda mıydı? Bunun cevabını en net şekilde veriyoruz. Değildi.
 
ÇÖZÜM MASASININ DAĞITILMASI DARBEYLE PARALELDİR’
 
Darbe mekanizmasının düğmesine basılması bir yıl önce gerçekleşti. Darbe Türkiye'de  çözüm masasının dağıtılmasıyla paraleldir.

Dolmabahçe'de, uzlaşılan mutabakattan vazgeçen, buz dolabına kaldıran siyasi iktidar, demokrasinin iradesini hapsederken darbe mekaniğini serbest bırakmıştır. Bütün zincirlerini çözmüş, adeta köpekleri salmıştır.
 
1 yıllık süre içerisinde anti-demokratik meclisin ortaya çıkarılmayasıyla  kaos ortamı yaratılmıştır. Siyasi iktidar sadece bununla yetinmedi. Çözüm masası devrildikten sonra, savaş ve çatışma siyasetini ortaya koydu.
 
Geride bıraktığımız bütün süreç boyunca iktidar  kesintisiz çalıştı, tahribat oluşturdu. Bu dönem içerisinde darbeci yapı  bulanık hava içerisinde güç kazandı, örgütlendi. Bu sivil siyasi darbe mekanizması içerisinde, cunta mekanizması kendisini büyüttü.
 
‘TÜRKİYE’DE ADI KONULMAMIŞ SİVİL SİYASİ DARBE, ASKERİ DARBEYİ DOĞURDU’
 
Aslına bakılırsa Türkiye'de adı konulmamış sivil siyasi darbe, askeri darbeyi doğurdu. Sivil siyaset demokrasiye dayanmaz  ise, çatışma ve baskı siyasetinden beslenirse "adı konulmamış darbe" olur.

Geride bıraktığımız süreçte Kürt halkının demokratik taleplerini, demokratik siyaseti reddedenlere karşı darbe zemini oluşmuştur.
 
'Darağaçlarında sallandıracağız' dedikleri generaller, komutanlar Şırnak'taki Diyarbakır'daki sivil katliamlardan sorumludur. Ama onlar bu suçlarından dolayı yakalanmadılar, Saray'a yönelik darbe gerçekleştirdikleri için gözaltına alındılar.
 
Türkiye siyasetinin, Türkiye halklarına dayattığı bir başka trajedidir bu. Kürdü öldürdükleri zaman kahraman ilan ettikleri, o zaman madalya verdikleri generaller bugün vatan haini ilan edildi.

Mazlumum ahını almak iyi bir şey değildir. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Katledilen o Kürt kadınların, yaşlıların, çocukların, Cizre'de diri diri yakılan insanlığın ahı yerde kalmaz.

Bu kadar insanlık suçunun işlendiği bir ülkede zulümle abad olunmaz. Fırat'ın doğusunda yaşananlar yokmuş gibi davranılarak gerçek bir istikrar, gerçek bir yaşam dengesi kurulamaz.

Eğer bir yerde gözyaşları, kan durmuyorsa, evler yıkılıyorsa, insanlar sokağa çıkamıyorsa, zulüm almış başını gitmişse başka bir yerde gerçek anlamda huzurdan, istikrardan söz etmek mümkün değildir.

Halkına kıyımı reva gören bir iktidarın gücü kalıcı değildir. Bu gücü kalıcılaştırmanın tek yolu demokratik siyasettir.

‘KIRINTI DÜZEYİNDEKİ DEMOKRATİK HAKLAR BİLE ORTADAN KALDIRILDI’
 

Provokasyon gruplarını içerisinde taşıyan bir sokak hareketini meşru kabul edemeyiz. Sokak hareketinin meşru ve makbul edebilmemiz için sokağın herkese açık olması gerekmektedir. Hangi demokrasi bu?

Kırıntı düzeyindeki demokratik haklar bile ortadan kaldırıldı. Ama darbenin püskürtülmüş olması demokrasinin sağlanması olarak söyleniyor. Darbecilerin yenilmesi demokrasinin geldiği anlamına gelmez.

Türkiye'de 4 tane darbe yaşandı ama hiçbir zaman demokratik zemin oluşturulamadı. Demokrasinin zaferi hiçbir zaman sağlanmadı. Bunun için demokratik bir reforma girilmesi gerekiyor. Herkese demokrasi, gerçek anlamda demokrasinin zaferi anlamına gelecektir.

Bizlerin yolu politik özgürlüğün, adaletin ve eşitliğin yoludur. Bugün bu yoldan ayrılmayanlar Türkiye'nin geleceğini belirleyecek.

Bir tarafta darbeci zihniyet diğer tarafta tek adam rejimini savunanlar.

Bunların ikisi de kendi içinde kaosu şiddeti yaratır. Ama üçüncü yolda birleşenler Türkiye'nin geleceğidir. Bizler bu doğru yoldayız. Ne cunta ne de sivil dikta, herkese demokrasi, gerçek demokrasi ve özgürlük.

İşte üçüncü yolun temel sloganı, mantığı budur. Bu yol zorlu bir yoldur ama biz bu zorlu yollardan geçerek bugünlere geldik. Demokrasi ve özgürlük yolunda birleşenler darbeci ve diktacılara karşı bir mücadele yürütmek zorundadır.