AK Parti Genel Başkanvekili ve Başbakan Binali Yıldırım grup toplantısında yaptığı konuşmada, Varna'daki Türkiye-AB zirvesiyle igili konuştu.

Yıldırım, "AB'nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair işaret göremedik. AB'nin karnesi en başından beri ciddi kırıklarla tutarsızlıklarla ve yalpalamalarla doludur" dedi.

Yıldırım'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

AB tam üyelik müzakerelerine başladığımız 2005'ten bu yana yaşanan tıkanıklıklar, krizler, yerine getirilmeyen sözler Varna'da bir kez daha masaya kondu. Türkiye'nin AB karnesi tüm taahhütlerin yerine getirildiği, sadece AB tarafından kaynaklanan sıkıntılar ve siyasi engellemelerle beklemeye alınan hususlardan oluşuyor. AB'nin karnesi en başından beri ciddi kırıklarla doludur. Yunanistan'la eş zamanlı olarak başlayan tam üyelik serüvenimiz bir süre sonra bilinçli olarak ayrıştırılmıştı. 1996 yılında Gümrük Birliği süreci başladı. Türkiye ekonomisinin küresel rekabet gücünün gelişmesine önemli sayılabilecek katkı sağlayan Gümrük Birliği'nden esasen AB ülkeleri bizden daha az fayda görmemiştir. 

AB meselesine çok önem verdik ve tam üyelik müzakerelerinin bir an önce başlaması için adımları süratle attık. Sayın Cumhurbaşkanımız daha Başbakan değilken bütün Avrupa başkentlerini dolaşarak bütün samimi düşüncelerimizi onlarla paylaştı. 

AB örneği görüşmeyen bir takım uygulamalarla ülkemizin tam üyeliğini tekrar bir belirsizlik sürecine sokmuşlardır. Kıbrıs Rum Kesimi'nin birliğe tek taraflı kabulü ile başlayan, önümüze o kadar çok engeller çıkmıştır ki konu artık üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek noktasına kadar gelmiştir. Müzakereye açılan bazı fasıllar olsa da kritik fasıllar bloke edildiği için bu görüşmelerin de fazla bir anlamı olmamıştır. 35 fasıldan 16'sı açılabilmiş, 1 tanesi kapanırken diğerleri beklemeye alınmış, 14 fasıl hala bloke halinde. 

Taahhütlerini yerine getirmemize rağmen, bir günde 7 bin mülteci geçişini 50'ye indirmemize rağmen AB sözünü tutmamış ve bugünlere gelmiştir. Ülkemizdeki Suriyeliler için taahhüt edilen 3+3 milyar avroluk desteğin kullanılmasında da birçok bürokratik engellemeler nedeniyle beklenen ilerleme sağlanamamıştır. Demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarının müdafisi olduğunu iddia eden AB, yasak savma kabilinden cılız açıklamalar dışında Türkiye'ye ciddi bir destek vermemiştir. Türkiye, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından denetim sürecine sokularak 2004 öncesi duruma getirilmiştir. 

"ZİRVEDE HAKKANİYETLİ ZEMİNE OTURACAĞINA DAİR İŞARET GÖREMEDİK"

Gümrük Birliği'nin güncellenmesi çalışması da anlamsız şekilde beklemeye alınmıştır. Öyle bir iklimde Varna'da bir toplantı gerçekleştirildi. Biz herkese olduğu gibi AB'ye karşı da hep açık ve dürüst davrandık. Varna'da da aynısını yaptık. Tüm gerçekleri Cumhurbaşkanımız muhatapların yüzüne söyledi. Bütün bunlara rağmen AB'nin ülkemize yönelik yaklaşımının hakkaniyetli bir zemine oturacağına dair işaret göremedik. 

"TÜRKİYE'NİN YARARINA FAZLA BİR ŞEY OLMAYACAK"

Avrupa Komisyonu 17 Nisan'da Türkiye İlerleme Raporu'nu yayınlayacak, herhalde Türkiye yararına fazla bir şey olmayacağını tahmin etmek bir sır değil. OHAL'den Afrin operasyonuna kadar terör örgütlerine mücadelede kullandığımız yöntemlerine eleştireceklerinden tereddüt yok.

Türkiye bütün yükümlülüklerini yerine getirmiştir ve arkasındadır. Burada sorulması gereken soru, AB'nin Türkiye konusundaki kararı nedir? Avrupa genişleme vizyonu ile yoluna devam mı edecek, yoksa kendi içine kapanarak bir yol mu yürüyecek? Başları sıkıştığında ülkemize koşan, tekerleri düze çıkınca yan çizen ülkeler topluluğu kimseye yarar vermez. 

İşgal gibi söylemlerle suçlayan ülkeler kendi tarihlerini unutmuş gözüküyorlar. Biz, tek bir masumun burnu kanamasın diye, kılı kırk yararak ilerlerken terör örgütünün evlerden hastanelere, oyuncaklardan kutsal kitaplara kadar her şeyi bombalarla, tuzaklarla tuzakladığını görmeyenlere artık söyleyecek söz bulamıyoruz. Milyonlarca insana yıllar boyu ev sahipliği yapan Türkiye'yi takdir etmek yerine operasyonları eleştirmek asla iyi niyetle bağdaşmıyor. Fırat Kalkanı bölgesine dönen mülteci sayısı 160 bini buldu.  

Önümüze çıkarılan engeller karşısında hayretimizi gizleyemiyoruz. Avrupa'nın güvenliğinin Türkiye'den geçtiğini biz Avrupalı dostlarımıza nedense anlatamadık. Türkiye'nin bu kadar hırpalanmasına daha fazla rıza gösteremeyiz. Samimiyetimize buram buram çıkar kokan çıkışlarla cevap verenleri sadece kınıyoruz. 

E-DEVLET AÇIKLAMASI

Türkiye ekonomisinin hala zayıf olduğunu zannediyorlar.  Büyümeyi sürdürecek, piyasayı canlandıracak, uzun dönemli yatırımı teşvik edecek bu çalışma ile ekonomimizdeki her türlü tereddütü tamamen ortadan kaldırmış olacacağız. Meclis'te kabul edilen yatırım ortamının iyileştirilmesine yönelik kanun çıktı. Vatandaşın devletle olan işlerini kolaylaştıracak bir çok hüküm var. Devletin vatandaşa verdiği hizmetleri elektronik ortama aktarmak, devlet kurumlarının kendi arasında yaptığı işlemleri e-Devlet kapısından yapma yönündeki çalışmalarımız da hızla devam ediyor. Vatandaşın yaptığı hizmetin oranı yüzde 60 seviyesinde. Bu senenin sonunda tüm işlemleri devletin kapısına gitmeden yapabilir hale gelecek. 

Perşembe günü 2017 Türkiye'nin büyüme oranı açıklanacak. 7-7.5 seviyesinde bir oranla gerçekleşecek bu bir rekordur. 

Önümüzdeki hafta da Akkuyu Santrali'nin temel atması, Cumhurbaşkanımız ve Rusya Devlet Başkanı Putin'in katılımı ile gerçekleşecek. 

Turizmde de iyi bir sezona yaklaşıyoruz. Ülkemiz aleyhinde yapılan olumsuz havaya rağmen rezervasyonlar yüksek seyrediyor. Tahminler bu yıl 38 milyon misafiri Türkiye'de ağırlamış olacağız. Bu da 2015 öncesi noktaya geldiğimizi gösteriyor. 

Bu duygu ve düşüncelerle bir kez daha sizlere Meclis çalışmalarında başarılar diliyorum. Bütün misafirlerimize tekrar hoşgeldiniz diyor, hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.