Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, ANF'den İbrahim Açıkyer'e 'çözüm süreci'ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"SÜREÇ, AKP'NİN İSTEDİĞİMİZ HALE GELME SÜRECİ DEĞİLDİR"

Yrd. Doç. Dr. Üstündağ, AKP’nin nihayetinde muhafazakar bir parti olduğunu ve ne solcuların, ne Kürt Özgürlük Hareketi'nin ne de diğer muhaliflerin taleplerini karşılayacak adımları atmayacağını vurgulayarak, “Yani bu tür eleştirileri haklı buluyorum ve yapılması gerekli. Şunu anlamak gerekiyor: Çözüm ya da barış denen süreç AKP'nin istediğimiz hale gelmesi süreci değildir. Mücadelemizi siyasal ve yasal zeminde sürdürebilmemizin imkanlarının açılması sürecidir. Ve bu mücadele ile kazanılmıştır. Yani artık AKP yasal olamayan alanda yürüyen bir mücadeleyi sürdüremediği için bu yeni süreci oluşturmaya mahkum kalmıştır diye düşünüyorum” dedi.

"GÜVEN İÇİN YASAL ÇERÇEVE ÖNEMLİ"

Şu anda oluşturulan komisyonları önemsediğini, kısmen de olsa talepleri karşıladığını düşündüğünü dile getiren Üstündağ, PKK gerillalarının sınır dışına çekilmeleri sürecine ilişkin yasal düzenlemelerin önemli olduğuna işaret etti.

Bugünün 1999’dan daha farklı bir dönem olduğunu ifade eden Üstündağ, “Halk çok daha aktif ve kendine güvenli. Sivil yaşamda tutuklamalara rağmen son derece önemli mevziler alınmış durumda. Meclis te de aktif siyaset yapılıyor. Silahlı alanda da PKK son derece güçlü. Yani yasal düzenleme yapılmasa dahi 1999'ların tekrar etme olasılığının olmadığını düşünüyorum ama yine de dünyadaki tüm barış süreçlerinde olan uluslararası mekanizmalar Türkiye örneğinde uygulanmadığı için ve bu da sürecin devam edeceğine dair güveni eksilttiği için yasal bir çerçevenin önemli olduğunu düşünüyorum” diye kaydetti.

‘AKADEMİSYENLERLE ORTAKLAŞILMALI’

Komisyonlara ilişkin eleştirilerde bulunan Üstündağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Biz her şeyden önce bu komisyonlarda 12 kadın olmasını eleştiriyoruz. Ayrıca komisyonların seçim sürecini, başkanı başkan yardımcısı ya da bölgelere atamanın merkezi olmasını ve komisyonların yasal bir statüsü olmamasını eleştiriyoruz. Öte yandan bu eleştiriler bu komisyonları değersizleştirme amacı taşımıyor. Türkiye’de ilk defa böyle bir şey oluyor ve eleştirilerimiz komisyonun aleyhine değil lehinedir. Hem barış için kadınlar hem de barış için akademisyenler olarak çağrımız bu komisyondaki kişilerin bizle bağlantıya geçmesidir. Meseleleri ortak tartışmamız, bilimsel, soğukkanlı, barış ve çözüm getirici ve ikna edici bir dilin oluşmasında birlikte hareket edecek kanalları oluşturmaktır.”

"OLMAZSA OLMAZ ADIM TÜM SİYASİ TUTUKLULARIN SERBEST BIRAKILMASIDIR"

Tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasının barış sürecinden bekledikleri olmazsa olmaz adım olduğunun altını çizen Üstündağ, bu sürecin bir parçası olan anayasal düzenlemedeki taleplerini “vatandaşlık tanımının değişmesi, cinsiyet, ekolojik ve sınıfsal hakların garantiye alınması ve ademi merkeziyetçi bir yönetim çerçevesinin sağlanması” şeklinde sıraladı.

"BARIŞ, YENİ TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR"

AKP’nin samimi olup olmaması sorusunun siyasi olmadığını, siyasi olanın bu sürecin içinde tüm toplumsal kesimlerin kendilerini özne olarak nasıl var edecekleri sorusu olduğunu dile getiren Üstündağ, “Barış ister istemez yeni bir toplumsal sözleşmenin altyapısını içerir. Bu sözleşmenin ne denli muhalifler lehine olacağı ise vereceğimiz mücadeleye bağlı. Bu yüzden sürece değersizleştirmeden ancak fazla da anlam atfetmeden yani dünyevileşerek müdahil olma yolları ve mekanizmaları geliştirmek gerekir” diye ifade etti.