BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, Meclis’te yaptığı konuşmada, Mısır’da yaşananları değerlendirdi. Hükümetin Ankara’da ‘Torba Yasa’yı eleştirenlere yönelik saldırgan ve yasakçı tutumunu protesto eden Uras, ‘bu gidişle demokrat da olamayacaksınız’ dedi.

Uras, TBMM Genel kurulundaki konuşmasında hükümete seslenerek, ‘‘Halka gözünü, gönlünü, kulağını kapatanlar, unutmayınız ki halkın hiçbir özlemi, haykırışı, çağrısı karşılıksız kalmaz, kalmayacaktır’’ dedi.

BDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın bugün TBMM kürsüsünde yaptığı konuşması şöyle:

'SIRADAN İNSANLAR DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİR VE DEĞİŞTİRECEKTİR DE...'

"Öncelikle Ostim’de kaybettiğimiz yurttaşlarımızın yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar temenni ediyorum.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri, içinde bulunduğumuz günlerde bütün dünyaya bir mesaj veriyor. ‘Hürriyet, ekmek ve haysiyet’ sloganlarıyla isyan eden, sokakları dolduran insanlar daha özgür, daha eşitlikçi, daha adil bir düzende yaşama taleplerini yükseltiyor.

Artık geçtiğimiz yüzyılın anlayışıyla toplumu, halkı yok sayan otoriter devlet anlayışına karşı bir isyan başlatıyorlar. Onlarca yıldır süren diktatörlüklere karşı ayaklanıyorlar. Siyasi baskılara, örgütlü yolsuzluklara, yoksulluklara karşı başkaldırıyorlar.

Mısır'da 1952'den beri süren bir askerî diktatörlük var. Sadece Mübarek değil, onun öncesi de var. Mısır'da birçok kuşak bu baskı rejimleri altında büyüdü ve yaşadı. İş dünyasında, bürokraside, yasama ve yürütmede her yerde askerler oldu. Mısır tek örnek de değil.

Bugün Tunus'ta, Ürdün'de ve diğerlerinde olan bitenler gösteriyor ki, şeffaf ve demokratik olmayan devletler, otoriter yönetim anlayışları er ya da geç toplumun yükselen öfkesiyle karşı karşıya kalırlar.

SİSTEMİN MAĞDURLARI BİRLİKTE İSYAN EDİYOR
Şimdi Mısır'da, Tunus'ta, Yemen'de, Ürdün'de, yarın Suriye'de ve diğer Ortadoğu ülkelerinde toplumların kaderleri kendi elleriyle ve yeniden çiziliyor. Sistemin mağduru olan farklı görüşlerden ve sınıflardan insanlar birlikte isyan ediyorlar. Milyonlarca insan sokaklara çıkıyor, yoksulluğu ve baskıyı alabildiğine yaşayan insanlar başkaldırıya destek veriyor.

İnsanlar kendi güçlerini görüyorlar. Sokağa çıkıp, neler yapabileceklerini fark ediyorlar. Ortadoğu ve Kuzey Afrika'nın otoriter rejimlerine, diktatörlüklerine ve krallıklara karşı demokrasi, adalet ve haysiyet talebini yükseltiyorlar. Tarihi bizzat yapmaya başlıyorlar. İnanıyoruz ki, köklü bir geçmişe, zengin bir kültüre sahip olan bu toplumlar, kendi demokrasilerini kendi çoğulculukları içinde gerçekleştirecektir.

O nedenle de Ortadoğu ve Kuzey Afrika halklarına destek vermek, değişime direnen diktatörlerin arkasında veya yanında durmamak; demokrasiden, değişimden ve insan haklarından yana olmanın asgari gereğidir.

Elbette benzetmek istemeyiz, ama Türkiye'de de demokratik taleplerini haykıran, bu talepleri Meclis'e, hükümete iletmek isteyen, demokratik tepkilerini gösteren insanlar var. Bugün ülkenin dört bir yanından Ankara'ya gelmiş olan sendikalar, meslek örgütü üyeleri, ücretli çalışanlar, işsizler, yurttaşlar ‘Torba Yasa’ya karşı taleplerini ifade etmek istediler.

Daha bu haftaki grup konuşmasında AKP'nin her zaman hak ve özgürlüklerden yana olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan değil miydi? Sadece Türkiye'de değil, dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir zulme sessiz kalmadığını söylememiş miydi? Halkın tercihlerinin ve taleplerinin her şeyin üzerinde olduğuna inanırız demedi mi?

BU MUDUR ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI?

Dedi de, yalan mıydı bunlar? Sendikalar, meslek örgütleri Meclis'e seslerini duyurmak istiyorlar. Yasak... Eylem Ankara Valisi tarafından yasa dışı ilan ediliyor. Bu mudur özgürlük anlayışı?

Biraz evvel ben de oradaydım. Göstericilere gaz sıkıldı, coplar havalarda idi. Bu mudur özgürlük anlayışınız, bu mu sizin demokrasi anlayışınız?

O edilen tumturaklı laflar, o hamaset dolu konuşmalar... Bunların hepsi suya yazılmış. Hiçbiri gerçek değil. Çünkü demokratik bir kültüre sahip değilsiniz ve bu gidişle de olamayacaksınız.

MUTKİ'Yİ DUYDUNUZ MU?

Peki, hükümete soruyorum, Mutki'yi duydunuz mu? Mutki Mısır'da değil, Bitlis'te. Bitlis Mutki'de toplu mezarlar bulunuyor. İnsanların topluca öldürülüp gömüldüğü mezarlar. Peki hükûmet ne yapıyor? Görmüyor ve duymuyor.

Kürt toplumu 'yeter artık' diyor. Daha fazla baskı, yasak istemiyor. Anadilini öğrenmek, geliştirmek, kullanmak, mahkemede kendi anadiliyle savunma yapmak istiyor. “Hayır, yapamazsınız” deniyor. Köy, mahalle, cadde isimleri eskisi gibi olsun diyor. “Hayır, yapamazsınız.” deniyor. Yerinden yönetim geliştirilsin, yerel yönetimler demokratikleştirilsin diyor. “Hayır, o da olmaz.” deniyor.

Peki, bu ne perhiz bu ne lahana turşusudur?

'TÜRKİYE'NİN DE GELECEĞİNİ MAĞDURLAR VE MAZLUMLAR BELİRLEYECEK...'

Mısır'da firavuna karşı 'haysiyet' diye ayağa kalkanlarla, Diyarbakır'da sokağa çıkan ve haysiyet için, adalet için, eşit yurttaş olabilmek için taleplerini dile getirenler arasında ne fark vardır? Yoksul, yoksun, çaresiz, adalet ve özgürlüğe susamış milyonlar değil midir? Ama hükümet bunu anlamak istemiyor. Duymuyor, görmek istemiyor.

Halka gözünü, gönlünü, kulağını kapatanlar, unutmayınız ki halkın hiçbir özlemi, haykırışı, çağrısı karşılıksız kalmaz, kalmayacaktır.

İnanıyoruz ki, sıradan insanlar dünyayı değiştirebilirler ve değiştirecektirler de. Türkiye’nin de geleceğini bu mağdurlar ve mazlumlar belirleyecektir."