Gazeteci, yazar Fehim Işık, Suriye’de 27 Şubat’ta başlayan ateşkes ile Kürtlerin durumunu ve Türkiye’nin hesaplarını kaleme aldı. Işık, “Türkiye’nin hedefinde Cızir Kantonu ile Kobanê Kantonu’nu birleştiren Gırê Sıpi’yi Kürtlerden geri almak, Kobanê Kantonu ile Efrin Kantonu arasını da Kürtlerin etkili olduğu ya da denetimlerine aldığı bir alana dönüştürmemek var” dedi.

Fehim Işık’ın Evrensel’de yayımlanan “Suriye ateşkesinde Türkiye ve Kürtler” başlıklı yazısı şöyle:

Bir algı operasyonu da olabilir, doğru da olabilir. Elimizde ciddi bir veri yok. Sadece basına yansıyanlardan biliyoruz. Suriye’de 27 Şubat’ta başlayan ateşkesten sonra ölümlerin yüzde 90 azaldığı basına yansıdı. Ancak aynı olguyu Kürtler açısından değerlendirdiğimizde ise karşımıza farklı bir tablo çıkıyor. Hem Halep’te, hem de Gırê Sıpi (Tel Abyad) başta olmak üzere Rojava’da Kürtler ateşkes ilanından sonra daha fazla saldırıya maruz kaldı. YPG, ateşkesin tarafı olan ve ateşkese uyacaklarını açıklayan bazı güçlerin Halep’in Şeyh Maksut Mahallesi’ni ağır silahlarla bombaladığını açıkladı. Şeyh Maksut Mahallesi’ni bombalayıp çok sayıda sivilin ölümüne neden olan güçler arasında Riyad Koalisyonunda yer alan Ahrar el Şam ile Türkiye’nin açıktan desteklediği Türkmen Sultan Murat Tugayları gibi örgütler de var. Siyasi olarak ENKS (Suriye Kürdistanı Ulusal Cephesi) içinde faaliyet gösteren, askeri güçlerini de Halep’te Suriye Ulusal Koalisyonuna (SUK) bağlı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde barındıran Türkiye destekli bazı küçük Kürt grupların da Şeyh Maksut’a yönelik saldırılarda yer aldığı iddia edildi. TEVDEM yöneticisi ve Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkanı İlham Ahmed de ateşkes için çaba gösteren, tarafları ikna eden güçleri Halep’te Kürtlere yönelik saldırılara sessiz kalmakla suçladı. Ahmed, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada ateşkesin Kürtlere karşı saldırılarla geçersiz kılındığını belirtti.

Halep’teki Kürt mahallelerine, özellikle de Şeyh Maksut’a yönelik saldırılar sonucunda çok can kaybı yaşandığını, bazı sivil yerleşim yerlerinin cehennem toplarıyla dövülerek, füzelerle talan edilerek yerle bir edildiğini görüntülerden anlamak mümkün. Ancak ateşkesi izlemekle görevli komiteler ile ateşkes için çaba gösteren uluslararası güçlerin sessizliklerinin nedenini anlamak mümkün değil. Tüm bu yaşananlara bir tek Rusya tepki verdi. Rusya da daha çok Gırê Sıpi’ye yönelik saldırılar ile Kamışlo’ya yönelik olası IŞİD saldırısına dikkat çekti. Rusya’nın bu tepkilerinde oklar ağırlıkla Türkiye’ye yöneltildi, hatta Türkiye’nin yaşanan/yaşanması muhtemel saldırılarda açıktan rol aldığı/alacağı bilgisine yer verildi. Ancak aynı Rusya, Halep’teki saldırılara benzer düzeyde dikkat çekmedi. ABD’nin başını çektiği Uluslararası Koalisyon da, Rusya da, Halep’te Kürt mahallelerindeki sivillere dönük ağır saldırıları daha çok görmezden geldi.

Suriye’de ateşkes dışında kalan iki örgüt var; el Nusra ve IŞİD. Bu iki örgüt dışında kalan örgütlerin önemli bir kısmı ateşkese uyacaklarını açıkladı. Öyle de oldu. Bu örgütler kendi aralarında ateşkese uydular. Rejim güçleri ile yaşanan ciddi bir çatışma olmadı. Ancak ilginçtir, daha ilk günden ateşkesin kendilerini bağlamadığını Cumhurbaşkanı ve Başbakan düzeyinde açıklayan; güvenliklerini tehdit edecek gelişmeler karşısında sürece müdahale edeceklerini belirten Türkiye, ateşkes sürecinde etkin bir biçimde devreye girdi. Kendi güvenliklerine dönük öznel bir durum olmamasına rağmen, YPG ve YPJ güçlerinin denetiminde olan bölgelere dönük saldırıları teşvik etti. Gırê Sıpi’ye dönük IŞİD saldırısında bu teşvikin de ciddi bir payı var. IŞİD’in Gırê Sıpi saldırısı ile eş zamanlı başlayan ağır top saldırıları başka nasıl izah edilir? Halep’teki saldırılarda Türkiye destekli grupların yer alması, Türkiye’nin Rojava Kürtlerinin önünü kesmek için ateşkes sürecinde etkin bir biçimde devreye girdiğinin göstergesi değil mi?

Türkiye ateşkesi fırsat bilip YPG ve YPJ’yi, bu güçlerin içinde yer aldığı Demokratik Suriye Güçlerini (QSD) Halep banliyöleri ile demografisi geçmişte değiştirilen ve Arapların yerleşimine açılan Batı Kürdistan topraklarından çıkarmak istiyor.

Türkiye’nin hedefinde Cızir Kantonu ile Kobanê Kantonu’nu birleştiren Gırê Sıpi’yi Kürtlerden geri almak, Kobanê Kantonu ile Efrin Kantonu arasını da Kürtlerin etkili olduğu ya da denetimlerine aldığı bir alana dönüştürmemek var. Eğer Rusya’nın iddia ettiği gibi Kamışlo’ya dönük bir saldırı yapılır ve Türkiye bunu desteklerse, görünen o Türkiye saydığımız hedefleri ile sınırlı kalmayacak, Kamışlo ile güneyinde, geçmişte Arapların iskanına açılan yerleşim yerlerinde nispeten dağınık olarak bulunan Kürtler arasındaki bağlantıyı kesmek ve bu bölgedeki Kürtlerin kendilerini yönetebilecekleri bir oluşumu yaşama geçirmelerinin önünü kapatmak istiyor. Bu arada desteklediği gruplar aracılığı ile Halep’i Kürtlerden arındırmak da işin cabası.

Türkiye’nin bu hesapları tutar mı?

Türkiye’nin hesapları tutmaz ancak hesaplarının tutması için de her türlü aksiyonu yaşama geçirmekten çekinmez, inancındayım.