Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Doğru-yanlış bilelim. Partimin kurucusu Lozan'da imza atmış diye 'bu doğrudur' böyle bir mantık olamaz. 'Acaba doğru mudur' bu soruyu soralım. Türkiye'yi 1923'ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı, coğrafyamızdaki bin yıllık hafızayı bize unutturmaktır. 780 bin kilometrekareye nerelerden geldik, 20 milyon kilometrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923'ün psikolojisiyle hareket edemeyiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28. Muhtarlar Toplantısı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Sözlerimin hemen başında 19 Ekim Muhtarlar Gününüzü tebrik ediyorum. Bugün en genç muhtarımızın, en uzun süre görev yapan muhtarımızın, aynı anda görev yapan karı-koca, anne-oğul muhtarlarımız da bizlerle birlikte. Muhtarlarımız demokrasinin temel taşlarıdır. Milletin gönlünü kazanmanın, oyunu almanın ne demek olduğunu bilmeyenlere bu işi anlatmak çok zor. Seçilmiş gibi görünenlerin bir kısmı da atanmış hükmündedir.

Kendi bileklerinin haklarıyla değil, alavere dalavere ile gelmişlerdir. O yüzden milletin tercihlerini küçümserler. Millete hizmet etmek üzere atanmışların da benzer yanlışlara kapıldıklarını görüyoruz. Müsteşardan memuruna kadar atanan kamu görevlileri millete hizmet etmekle mükelleftir. İster seçilmiş, ister atanmış olsun, kendilerine tahsis edilen imkanlar birer emanettir.

Asıl olan bu emaneti namus bilip korumak, görevini yerine getirmektir. Biz de ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz günden beri insanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesini tüm kamu kurumlarında etkin kılma gayretindeyiz. Milletine hizmetkar olan bir anlayışın yerleşmesi konusunda önemli mesafe kat ettiğimize inanıyorum.

‘15 TEMMUZ’A 2. KURTULUŞ SAVAŞI DİYORUZ’

15 Temmuz gecesi yolları ve meydanları dolduran milletimiz, bu anlayışla devletinin yanında yer almıştır. Darbecilerin karşısına dikilen kahraman vatandaşlarımız istiklaline sahip çıkarsa güvenli geleceğini olacağını biliyordu. Biz bu yüzden 15 Temmuz'a 2. Kurtuluş Savaşı diyoruz. Kurtuluş Savaşı'nı çok iyi anlamak mecburiyetindeyiz. YÖK'ün dün yaptığı toplantıda, tarihimizi yavrularımıza iyi öğretelim. Çünkü bizi yalan söyleyen tarihle aldattılar. Öğrencilerimize de kendi tarihlerini iyi öğrenmelerini tavsiye ettim.

MİSAKI MİLLİ

Son zamanlarda gündemde olan Lozan'ı ifade ederek gündeme düşürdüğümüz konu, ardından Misakı Milli konusu bu sürecin nasıl yönetildiğini, bizlere nasıl bazı gerçekleri yanlış öğrettiklerinin en açık ifadesidir. Gençlerimizin Lozan'ı incelemesi, araştırması; birileri rahatsız oluyor, varsın rahatsız olsun. Tartışılsın, incelensin görülsün.

LOZAN

Doğru-yanlış bilelim. Partimin kurucusu Lozan'da imza atmış diye 'bu doğrudur' böyle bir mantık olamaz. 'Acaba doğru mudur' bu soruyu soralım. Tek tipçi bir insan, biz böyle bir gençlik istemiyoruz; sorgulayan, araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı, araştırdığı zaman gerçeğe ulaşacaktır. Ben gençliğimizi bal arısı gibi görmek istiyorum, eşek arısı gibi değil. Ardından Misakı Milli dedik. Misakı Milli niye rahatsız ediyor. Misakı Milliyi gündeme getiren kim; Gazi Mustafa Kemal. Niye rahatsız oluyorsun, biz rahatsız olmuyoruz. Burada bir tarih, milletin geçmişi yok mu? Rahatsız olmayın. Onun için de bunu da öğrenelim, bilelim; dün neydi, bugün ne.

BAHÇELİ’YE TEŞEKKÜR

Bunu birileri anlamak istemiyor, derdi başka. Bu noktada, Sayın Bahçeli'nin dünkü konuşmasında ifade ettiği gibi, kendisine teşekkür ediyorum; siyasi hareketler de doğruda bütünleşmeyi ortaya koyduğu sürece bu millet başaracaktır. Geriye dönüp baktığımızda manzara nedir? Osmanlı öyle köklü bir devletti ki, bu devin yıkılışı milletimizin üzerinde maddi ve manevi yaralara yol açmıştır.

1914 yılında, 2,5 milyon kilometrekare olan topraklarımızın büyüklüğü 9 yılda Lozan'ı imzaladığımızda 780 bin kilometrekareye düşmüştü. Kurtuluş Savaşı'na girerken hedefimiz Misakı Milli sınırlarımıza sahip çıkmaktı. Ne yazık ki koruyamadık. Bu durumu mazur göstermeye çalışanlar olabilir. Bir yere kadar mazur görmek mümkündür. Türkiye'yi 1923'ten beri böyle bir kısır döngüye hapsedenlerin amacı, coğrafyamızdaki bin yıllık hafızayı bize unutturmaktır. 780 bin kilometrekareye nerelerden geldik, 20 milyon kilometrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923'ün psikolojisiyle hareket edemeyiz. Cumhuriyetimizi kurduğumuzdan beri dünyada her şey değişirken, 1923'teki konumumuzu korumakla övünemeyiz.

İstiklalimizi bu anlayışla kazandığımız halde, Cumhuriyetimizi hattı müdafaa anlayışıyla savunmaktan vazgeçmeliyiz. Sorun kapıyı çalmadan, bıçak kemiğe dayanmadan harekete geçemediğimizi görüyoruz. Kapımız hiç boş kalmadı. Her dönem bu tür bedeller ödedik. Siyasette büyük bedeller ödedik. Darbelerle, muhtıralarla büyük zaman kaybettik. Aynı zaman yarışa başladığımız ülkelerin fersah fersah gerisinde kaldık. Terörle mücadelede, kardeş kavgalarında binlerce neslimizi kaybettik. Artık bedel ödemek istemiyoruz.

Türkiye artık bu yanlış güvenlik anlayışını terk etmiştir, bitirmiştir. Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz, bıçak kemiğe dayanana kadar sabretmeyeceğiz, artık sorunların üzerine biz gideceğiz. Terör örgütlerinin bize saldırmasını beklemeyeceğiz, nerede yuvalanıyorsa tepelerine bineceğiz. Türkiye 30 yılı aşkın süredir PKK ile mücadele ediyor. 40 bin mensubunu imha ettik ama eylemlerini durduramadık. Çünkü biz PKK bize saldırdığında karşılık veriyorduk, artık inlerinde bulup bertaraf edeceğiz.

Ülke içinde bunların gizlendiği, saklandığı, eylem hazırlığı yaptığı yerleri tespit ettik, yok edeceğiz. Bölücü örgüte kim destek veriyor, imkan sağlıyorsa hepsinin kökünü kurutacağız. Biz kendilerini bulup yok etmeden, nereye gideceklerse gitsinler. Yabancı devlet adamlarını rahatsız edeceğiz, dosyalarını önlerine koyacağız, ne yaparlarsa yapsınlar. FETÖ ile de aynı şekilde mücadele ediyoruz.

Kamudaki, STK, iş dünyasındaki elemanlarını adım adım takip ediyoruz. Kimsenin yaptığı ihanet yanına kar kalmayacak. Hiçbir terör örgütünün, hiçbir teröristi bu topraklarda barındırmayacağız. Ya imha, ya teslim, ya da defolup gidecekler. Yıllarca Suriye'de hem mazlum Suriye halkının mağduriyetini giderecek, hem sınırlarımızı güvenlik sağlayacak çözüm için bekledik. Biz bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Bir yandan DEAŞ, bir yandan YPG/PYD bayrak sallayınca anladık ki kendi göbeğimizi kendimiz kesmemiz gerekiyor.

Fırat Kalkanı operasyonuna başlarken kimseden izin almadık. Bilgi vermek başka bir şey, izin almak başka bir şey. Bizim Suriye'de 2 ayda elde ettiğimiz netice 4 yılda başarılamamıştı. Ortada bir taktik ve strateji oyunu var. Suriye halkı bu oyunun kurbanı olarak seçilmişti. 6 yılda 600 bini aşkın cana mal olan bu oyunu bozan Türkiye'nin başlattığı hamle olmuştur. Cerablus temizlendi 30 bin Cerabluslu yerleşti. Rai temizlendi, Rai halkı yerleşmeye başladı. Dabık, bizim tarihimizdeki Mercidabık aynen DEAŞ'tan boşaltıldı, oranın sakinleri yerleşiyor.

Birileri akıl veriyor; 'Dabık'a girdiniz iyi, daha aşağı girmeyin'. Daha aşağıda ne var, El Bab var, kusura bakmayın oraya da gideceğiz. Çünkü bizim tehdidi altında olduğumuz yer Dabık'ta bitmiyor, El Bab'ın da güneyine doğru iniyor. Oradan Minbic'i de kuşatma altına almamız lazım. Minbic yüzde 95 ile Araptır. Orayı PYD ile YPG işgal etmek istiyor. Biz ABD'lilere 'Gidecekler' dedik, söz verdiler bakalım. Rakka'ya beraber gidebilir miyiz, göreceğiz. Biz buna da varız. Fakat şu anda benzer bir senaryo bu defa mezhep çatışması çıkarmak üzere Musul'da sergileniyor. Bağdat yönetiminin bu oyunun gerçek aktörü olmadığı gayet açıktır. Suriye'deki oyunlarını bozmamızdan rahatsız olanlar Musul'a dahil olmamızı istemiyorlar

. DEAŞ da, YPG/PYD de aynı güçler tarafından desteklenen piyondan ibarettir. FETÖ ile PKK da aynı oyunu oynuyorlar. Asıl mesele bölgenin yeniden yapılandırılması meselesidir. Bağdat hükümeti ve Esad rejimi ile hayata geçirilmeye çalışılan bu proje Türkiye'nin bekaasını tehdit ediyor. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık. İşte 3 milyon, devletin resmi harcaması 13 milyar doların üzerinde. Bir o kadar da STK ve belediyeler var; 26 milyar dolar. Bize BM'den gelen 550 milyon dolar.

AB 3 milyar avro dedi, 200-300 milyon avrodan fazla değil. Temmuz başı itibariyle bu para gelecekti, bu para mültecilere geliyor. Biz kapıları açık tutsak, mültecilerin geleceği yer Avrupa. Sözlerinde durmuyorlar. Biz de 'Bombaların altında bu insanı bırakamayız' dedik. Türkiye'ye laf atarken, söz söylerken bunu düşüneceksin. Böyle bir dost bulamazsın, bu dostluğu incittiğin takdirde kaybedersin. Biz hem sahada hem masada olacağız. Musul meselesini Musul'da çözmek mecburiyetindeyiz. Musul'u feda edersek, sorunun kendi sınırlarımıza dayanmasını engelleyemeyiz.

Tüm bölge bu süreçten zarar görecektir. Suriye'de nasıl harekete geçtiysek, Musul'da da aynı şekilde davranmaya kararlıyız. Biz orayı farklı bir mezhebi anlayışa terk edemeyiz. Biz Şia'nın düşmanı değiliz, mezhepçiliğe karşıyız. Sünni, Şia din değildir, bizim için İslam tektir, İslam ne emrediyorsa onu yaparız. Bizim burada sınırdaş olacağız, söz söylemeyeceğiz; sınır olmayanlar istediği gibi kesecek biçecek, elbiseyi yapacak; yok böyle bir şey. Bu tavrımızın ne savaş çığırtkanlığı, ne egemenlik ihlaliyle ilgisi yoktur. Bunun yeri Musul'dur, öyleyse Musul'da olacağız.

Hava unsurlarımızın Musul operasyonuna katılması konusunda ABD'lilerle mutabakata varıldı. Diğer konularda da ilerleme sağlanacaktır. Suriye'de de El Bab'a kadar inilerek, 5 bin kilometrekarelik güvenli bölge konusunda önemli mesafe kaydettik. Halep'te dökülen her damla gözyaşı, yıkılan her ev bizim gönlümüzde açılan yaradır. Dün Sayın Putin ile Halep'i konuştuk. Saat 22.00 itibariyle hava operasyonunu durduracaklarını ifade ettiler. El Nusra'nın orayı terk etmesi konusunda ricası oldu, arkadaşlara talimat verdik. El Nusra'yı Halep'ten çıkarma konusunda bir çalışma için görüştük.

Suriye'deki, Irak'taki, Balkanlar'daki bütün yerler gibi Halep'i kendimizden ayrı göremeyiz. Halep nerenin sınırı; Kilis, Gaziantep. Halep'te Allah göstermesin bir göç başlarsa en az 1 milyon insan Türkiye'ye gelecek. Bunun bedelini biz ödeyemeyiz. Bunu özellikle tahrik edenler, Türkiye ile masaya oturup bunu konuşmak zorundadır. Suriye'deki çatışmalar bittiğinde Halep'i birlikte yeniden ayağa kaldıracağız. O tarih şehri ne hale geldi. Halep'i iyi bilen birisi olarak içimiz kan ağlıyor. Geçici olsa da bir ateşkesi önemli görüyoruz. Üzerimize düşenleri yapacağız.

Ülkemiz içindeki PKK ve DEAŞ saldırılarının yoğunlaşması, FETÖ'nün diri tutulmaya çalışması doğru yolda olduğumuz göstergesidir. Türk ordusunun darbe girişimi sonrası kendi içinde başlattığı temizlik çalışmaları nedeniyle operasyonel kabiliyetini yitirdiği düşünülüyordu. Cerablus harekatını başlayarak böyle olmadığını gösterdik.

Şimdi bizi PKK ve DEAŞ'la oyalayıp Musul'dan uzak tutmaya çalışıyorlar. 3 bin teröristini oraya göndermiş, DEAŞ var, küresel iletişim ağları batılı ülkelerin kontrolü altında olduğu halde, PKK da, FETÖ de, DEAŞ da bunları kullanıyor.

Bu doğrultuda en küçük kıpırdanma gösterenlerin hareket alanı kapatılır. Batı'ya yönelik eylem hazırlığı yapan herhangi bir terörist operasyona maruz kalır. Buna rağmen Türkiye'yi hedef alan failler Batı'da ellerini kollarını sallayarak yürür. Biz daha fazla tahammül gösterebilir miyiz? Terör silahının çok yakında onların ellerinde patlayacağını biz biliyoruz.