Radikal gazetesi yazarı Fehim Taştekin, Türkiye'nin Suriye'ye olası müdahalesinin konuşulduğu bugünlerde "Türkiye’nin Suriye’ye gireceğini sanmadığını" ifade etti. Taştekin, "Ben Türkiye’nin asıl derdinin Halep’in kuzeyinde kümelenen ve bütün lojistik desteğini Türkiye üzerinden sağlayan muhaliflerin savaşı kaybetmesini önlemek olduğunu düşünüyorum," dedi.

Rudaw'dan Cesim İlhan'a konuşan Taştekin'in bazı değerlendirmeleri şöyle:

Türkiye Suriye’ye girer mi, girerse rejimle mi, IŞİD ile mi, yoksa Kürtler’le mi karşı karşıya gelir?

Girerse üç boyutlu bir cephe ile karşılaşır. Bu hareketin gerekçesi olarak Kürt koridorunu ileri sürüyorlar. Böyle bir gerekçenin karşılığı yok. Bu üretilmiş ve abartılmış bir korkudan kaynaklanıyor. Evet Türkiye Kürtler’in burada özerklik inşa etmesini önlemek istiyor. Bu sır değil. Bunu bir nevi vekalet savaşıyla önlemeye de çalıştı. Ama bu hamleler YPG’yi daha da büyüttü.

Ben Türkiye’nin asıl derdinin Halep’in kuzeyinde kümelenen ve bütün lojistik desteğini Türkiye üzerinden sağlayan muhaliflerin savaşı kaybetmesini önlemek olduğunu düşünüyorum. Tampon bölgenin asıl hedefi bu. Eğer IŞİD Azez bölgesini ele geçirirse muhalif güçlerin silah dahil her türlü tedariki sağladığı Selame kapısı, belki ardından Bab el Heva’yı da kaybedecek. Böyle bir durumda Suriye’de Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın sürüklediği ‘devrim’ projesi çökebilir. Anladığım kadarıyla hükümet bu senaryoyu önlemek için ya tampon bölge oluşturmak ya da cerrahi müdahalelerde bulunmak gibi seçenekleri tartışıyor.

Eğer tampon bölge seçeneğinden gidilirse - ki bu oldukça zor- o zaman üç şeyle karşı karşıya kalacak. Bir Kürtler. Kürtler şu an savaş istemiyor. Ama operasyon Kürt bölgelerini de hedef alırsa o zaman çatışma çıkar. İkincisi; Türkiye egemen bir devletin topraklarına girmiş olacaktır. Bu da işgaldir. Türk Ordusu, Suriye Ordusu ile karşı karşıya kalabilir. Eğer Suriye Ordusu bu grupları İdlib ve Halep kırsalından temizlemek için baskıları arttırırsa iki ordu arasında çatışma riski artar. Bir başka tehdit IŞİD. Tampon bölge Cerablus’u kapsarsa bu IŞİD ile doğrudan çatışma demektir.

Tampon bölge oluşturmakla asıl Türkiye’nin hedeflediği nedir?

Müdahalenin iki amacı var. Biri, Kürtler’in Afrin’le bağlantı kurmak için olası hamlelerini önlemek. İkincisi, az önce belirttiğim gibi muhalif güçlerin hakimiyet alanı ve tedarik hattını korumak. Bunu hem IŞİD hem rejim güçlerine karşı yapmak istiyor. Anladığımız kadarıyla ordu bu işe sıcak bakmıyor. Erdoğan çok ısrarlı. Bu yüzden de böyle kara hakareti yerine muhalifleri destekleyecek seçenekleri öne çıkarıyorlar. Yani ya havadan ya da karadan bombardımanla muhalifleri desteklemek veya silah akışı sağlamak. Erdoğan’ın Suriye politikası rejimin yıkılmasına endeksli bir politika. Suudi Arabistan da bu amacı taşıyor. Katar da öyle. ABD biraz geri adım attığı için üç ülke de hayalkırıklığı içerisindeler. Bu üç ülke burada yeniden muhalif güçleri desteklemek ve Esad rejiminin sonunu getirmek üzere amaç birliği içerisindeler.

Erdoğan neden ısrar ediyor?

Ben Erdoğan’ın Suudi Arabistan Kralı Selman’a Mart’taki görüşmesinde Suriye ile ilgili birtakım taahhütler verdiğini düşünüyorum. Türkiye’nin kuzey cephesinde Fetih Ordusu’na, güneyde Ürdün üzerinden Güney Cephesi’ne yapılan silah sevkiyatı bu anlaşmanın bir sonucu. Ayrıca Türkiye’ye tampon bölge oluşturması için biçilen bir rol var. El Hayat yazarı Cemal Kaşıkçı “Türkiye, Suriye’de önemli bir role sahip; kuzeyde gelişmeler tırmanırken güneyde de Suudi Arabistan ve Ürdün görevlerini yerine getiriyor. Güney ve kuzey buluştuğunda birileri Erdoğan’ı aramalı ve üzerinde mutabakata varılan meseleyi hızlandırmasını istemeli. Sonuçta hala patron o” diye yazdı. Kaşıkçı Yemen’e müdahalenin bir benzerinin Suriye’ye yapılabileceğini de yazmıştı. Kendisi Saray’a yakın bir gazetecidir. Erdoğan’ın biraz acelesi var çünkü yeni hükümet kurulursa bu sözünü yerine getirmekte zorlanacak. O yüzden koalisyon kurulmadan arada müdahale etmek istiyor olabilir.

Söyleşinin tamamına gitmek için