Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, Diyarbakır İl Örgütü binasında gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirme toplantısı düzenledi.

Toplantıya açlık grevindeki 50 gönüllünün arasında yer alan DBP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel ile MYK üyesi Gülcihan Şimşek de katıldı.

Sabahat Tuncel, tarihi ama aynı zamanda zor bir süreçten geçildiğini belirterek, "Böylesi bir süreçte kadın özgürlük mücadelesini yürütenler olarak bunu ileri taşıma ve kadın örgütlülüğünü geliştirmek gibi bir sorumluluğumuz var" dedi.

'HEDEFLERİNDE ÇÖZÜM YOK'

“Türkiye'nin Cerablus ve Azez işgali ile Özgür Suriye Ordusu'nu oraya yerleştirerek Kürt halkının kazanımlarını engellemeye çalışıyor” diyen Tuncel, şöyle devam etti:

"Türk devletinin kantonların birleşmesi ve Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu'nu engellemek gibi bir yaklaşımı var. Belli ki AKP hükümeti bazı uluslararası güçlerle kurduğu ilişki ve diyalogda bu konuda bir yeşil ışık görmüş durumda.

“Cerablus'a girmesi, Türkiye'nin sadece kendi isteğiyle olan bir durum değil. Akabinde Azez dün de Efrîn'in köylerine yönelik saldırıda bulundu ve 6 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu saldırıyı da bir kez daha kınıyoruz.

“Hedefin çok net olduğunu görüyoruz. Hedefleri DAİŞ (IŞİD) değil, Kürtler. AKP'nin cephesinde durum gayet açık. Kürt sorununda barış, çözüm yok. Kürt sorununda savaş, çatışma, ölüm ve zulüm var. Kürt halkına reva gördükleri bu."

'AKP'NİN KÜRT POLİTİKASINI ANLAMAK İSTİYORSANIZ İMRALI'YA BAKIN'

DBP Eş Genel Başkanı Tuncel, "AKP hükümetinin Kürt politikasını anlamak istiyorsanız İmralı'ya bakacaksınız. Sayın Öcalan'ın herhangi birisi olmadığını kendileri de biliyor. 2013 ile 2015 yılları arasında kurdukları diyalog sürecinde Sayın Öcalan'ın hem örgüt hem de toplum üzerinde etkisinin ne kadar muazzam olduklarını gördüler.

“Sayın Öcalan'ın bir sözüyle iki yıl boyunca hiçbir savaş, hiçbir çatışma yaşanmadı. Türkiye halklarına başka bir yaşamın mümkün olduğunu gösterdiler. Bunu bildikleri için ilk tecridi orada başlatmak istediler. 5 Nisan'dan bugüne kadar Kürt halkı Önderliğinden haber alamıyor.

“Türkiye doğrusu kendi kurallarını bile uygulamıyor. Türkiye'nin hukuk sisteminde tutuklu ve hükümler için bir kural vardır. Üç kişiyle, ailesiyle, avukatlarıyla görüşme hakları vardır. Bütün bu haklar İmralı'da uygulanmıyor.

“15 Temmuzda da darbecilerin İmralı'ya yönelik bir müdahalesi olduğuna dair bilgiler var. Hükümet de bunu yalanlamıyor. Sadece Adalet Bakanlığı açlık grevine girmeden bir gün önce 'Sayın Abdullah Öcalan'ın sağlığı yerindedir' diye bir açıklama yaptı. Bu aslında devletin de ne yapmak istediğini çok net gösteriyor" dedi.

'CPT İMRALI'DA HÜKÜMETLE İŞBİRLİĞİ İÇİNDE, BU SUÇUN ORTAĞIDIR'

Tuncel, sözlerinin devamında Türkiye'ye gelip kimi cezaevlerinde incelemelerde bulunan Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT) yetkililerinin İmralı Adası'na gitmemesini de eleştirdi.

Tuncel, bu konuda şunları söyledi:

"CPT bizzat İmralı'da işkencenin ortağı haline gelmiştir. Yaptığı açıklamalarıyla, gösterdiği duruşla, Kürt halkının taleplerini yok sayarak bu suçun ortağı haline gelmiştir. Sayın Öcalan ile yanındaki arkadaşlarının aileleriyle görüştürülmemesi işkencenin kendisidir.

“Bu durum direkt CPT'nin görev alanına giriyor. CPT bunu yapmak yerine hükümetle işbirliği içinde olmayı tercih ediyor. Açlık grevi gerekçemiz de bu. Sayın Öcalan'dan haber alana kadar süresiz dönüşümsüz bir şekilde 18'i kadın arkadaşımız olmak üzere 50 kişi açlık grevine girdik. Bu süreç başarıya ulaşana kadar devam edecektir."

'DİRENİŞ ETRAFINDAN KENETLENMELİYİZ'

"Her yerde kadın örgütlülüğünü geliştirerek süreci lehimize çevirmek, mücadeleyi kazanmak hepimizin görev ve sorumluluğu" diyen Tuncel, devamında şöyle konuştu:

“Bu süreçte bunu bir çaresizlik, zayıflık görmekten ziyade mücadelenin bir aşaması olarak görüp buna nasıl daha güçlü bir ivmeye kazandırabiliriz bunu konuşmamız gerekiyor. Buradan İmralı'ya yol açmak, Kürt halkının özgürlüğüne yol açmak açısından ortaya çıkmış bu irade etrafında kenetlenmek, bu mücadeleyi büyütmek, her evi bir eylem alanına çevirerek büyük bir çıkış yapabiliriz.

“En güçlü olduğumuz dönemdeyiz. Devletin saldırısının çok fazla olduğu doğru, zaten devlet kazanımlarımızı ortadan kaldırmak için saldırılarını bu kadar şiddetlendirdi. Buna karşı biz güçlü bir örgütlenme yapabiliriz.”

Kaynak: DİHA