KONDA Araştırma ve Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Tarhan Erdem, Radikal gazetesindeki köşesinde son günlerde yaşananlara ilişkin dikkat çeken bir yazı yazdı. Erdem, kaleme aldığı yazısında, yapılan sınır ötesi hava saldırılarını ve gözaltı operasyonlarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından devreye sokulan "Siyasal Hayatı Düzenleme Planı"nın uygulamaları olduğunu kaydetti.

Yazısında bu plan hakkında bilgi de veren Erdem, "Planın hedefi, Sayın Erdoğan'ın 2015 başındaki siyasal durum ve otoritesinin korunması amacıyla Kasım ayında yenilenecek genel seçimlerde, AK Parti'nin Meclis'te çoğunluk kazanmasıdır. Amaç, Sayın Erdoğan'ın iktidarının karşı güçler etkisizleştirilerek korunması, arttırılması, genişletilmesi ve derinleştirilmesidir" dedi.

Planın ilk adımında PKK'nin bombalanarak Çözüm Süreci adı verilen demokratikleşme çabasının heba edildiğini de vurgulayan Tarhan Erdem, "Yurttaşların eşit bir ülkede yaşama umudu çok uzak yıllara ertelendi" ifadesini kullandı.

Erdem, devreye sokulan planın ilk aşaması geçildikten sonra, ikinci aşamasına geçileceğini de kaydetti.

Tarhan Erdem'in, Radikal gazetesinde yayınlanan "Eşit yaşama umudu ve demokrasi ertelendi" başlıklı yazısı şöyle:

"Siyasal Hayatı Düzenleme Planı'nın hedefi, Erdoğan'ın iktidarının korunması amacıyla yenilenecek seçimlerde, AK Parti'nin çoğunluk kazanmasıdır.

Geçen hafta yaşadıklarımız, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın, Siyasal Hayatı Düzenleme Planı'nın uygulanmaya başlandığını göstermektedir.

9 Haziran'da düşünülmeye başlanan planın esas itibariyle, Temmuz başında oluştuğu anlaşılıyor.

Planın hedefi, Sayın Erdoğan'ın 2015 başındaki siyasal durum ve otoritesinin korunması amacıyla Kasım ayında yenilenecek genel seçimlerde, AK Parti'nin Meclis'te çoğunluk kazanmasıdır.

Amaç, Sayın Erdoğan'ın iktidarının karşı güçler etkisizleştirilerek korunması, arttırılması, genişletilmesi ve derinleştirilmesidir.

Kasım ayında yapılacak seçimde AK Parti'nin çoğunluk kazanması, bu amacın kurumlaşması için ilk aşamadır.

İlk aşama geçildikten sonra, planın ikinci aşamasına geçilecektir.

Siyasal hayat seçimle düzenlenmeden sürdürülemez miydi? Sürdürülemezdi!

7 Haziran seçim sonuçları, Sayın Erdoğan'ın iktidarını korumasını engelleyen durumlar yaratmıştı, hatta iktidarını her gün tartışılır hale getirmişti. Bu durumdaki siyasal hayatı bir biçimde terk etmek gerekliydi.

Bir yol, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetime dönmekti; o da çok kaba darbe olurdu.

Baraj kaldırılmadan seçimin yenilenerek AK Parti'nin çoğunluk kazanması sonrasında siyasal hayatın düzenlenmesi doğru bulundu, tercih edildi.

Eğer, yenilenecek seçimde Anayasa değişikliği yapılabilecek 330 sandalye kazanılmış ise 'Yeni Anayasa(!)' ile, yok basit çoğunluk alınabilmiş ise olup bittiler ile siyasal hayat düzenlenmesi düşünüldü. Siyasal Hayatın Düzenlenmesi Planı buydu!

Akıllarda, başka planlar var mıdır? Olabilir, bana göre geçen hafta yürürlüğe giren planın ana hatları budur!

Gelelim planın uygulamasında karşılaşılacak zorluklara, dikkate alınmayan unsurlara:

Önce, seçmenin, halkın bu planın varlığını ve yürürlüğe konulduğunu anlamaması gerekir. İktidarını korumak için Sayın Erdoğan'ın hazırlayıp yürürlüğe koyduğu bir planın bulunduğunu halk anlarsa, HDP barajı geçmesine bağımlı olmaksızın, AK Parti'nin oyu yükselmez, sandalye sayısı bugünkünün altına iner! Çünkü, halkın yeter çoğunluğu, Sayın Erdoğan'ın 'tek adam' olmasına karşıdır.

Seçmenin çoğunluğunun tek adam karşıtlığı, demokrasi taraftarlığı, sayın Erdoğan'a özgü bir özellik değildir; kim olursa olsun seçmen tek adam yönetimine karşıdır. Halkın siyasal planları ve yapılanları anlamayacağı, yaygın ama çok yanlış bir kanıdır.

Planların, hedefinin doğruluğundan ve yanlışlığından bağımsız olarak, varsayımları doğru olmalıdır. Bu plan, HDP'yi baraj altına bir biçimde indirirsek, çoğunluğu -hatta o karambolde anayasayı değiştirecek çoğunluğu bile- alabiliriz varsayımına dayanmaktadır. Sayın Erdoğan'ı tek adam yapma planı, ülkemizde oy alacak bir plan olamaz ve ne kadar ince -bana göre çok kaba- hesap yapılırsa yapılsın Türkiye seçmeni bu planı reddeder. Plan bu bakımdan gerçekçi değildir.

Tartışılabilir bir yanı da tutarsızlığı olan planın PKK'nın bombalamasına öncelik vermesidir. Propaganda sonucu HDP'nin oy kaybedeceği varsayılıyor. Ancak, savaşın yaratacağı parasal ve toplumsal sorunların AK Parti'ye kaybettirecekleri bu hesaba dahil edilmeliydi. Halkın ekonomik ve toplumsal yaşam koşullarının nereye gitmekte olduğunu görmediği ve anlamadığını sanmak gaflettir. Kazanç ve kaybı dikkate almayan plan, AK Parti'nin oy hesabı bakımından da tutarsızdır.

Planın ilk adımında, PKK bombalanarak çözüm süreci adı verilen demokratikleşme çabamız heba edilmiştir.

Ocak 2013 tarihinden beri, Sayın Erdoğan çözüm sürecinde, her isteğe karşı durdu, en ufak iyileştirme maddesini bile engelledi, sözü edilince 'başlattım, sahibiyim' dedi; o tarihten bu güne kadar ortamı sertleştirme için fırsat kolladı, halkı kutuplaşmaya adeta itti.

Bugün de, ülkenin insanlarına, onların güzel duygularına ve inançlarına bakılmadan, emeklere ve umutlara acımadan, 'yok edin' kararı uygulayıcılara 'tebliğ' edildi.

Bombalama kararı, çözüm süreci denilen, bir kısmı sanal, ama akıllarda gerçek bir umudu yok etti.

Hep 'gelecek seçimlerden sonraya ertelenen' çözüm sürecini halk içtenlikle tartıştı, yaşamasına pek çok siyaset adamı, bürokrat, görevli, kamuoyu önderleri ve adsız milyonlar emek verdi, 'analar ağlamasın' deyimi halkın görüş ve duygusunu yansıttı.

Birlikte ve eşit yaşayacak hepimizdik, 'Birlikte Türkiyeyiz' denilen halktı; halk umutla bağlanmıştı bombalanan çözüm sürecine!

Yurttaşların eşit bir ülkede yaşama umudu çok uzak yıllara ertelendi!"